Sert yüz ifademi koruyarak "Sonunda gelebildin, Serena." dediğimde kızımın suratında biraz mahçup bir ifade belirdi. Aslında Artemis ile karşılaşıp uzun bir konuşma yapmasa, beni bekletmemiş olacağını ikimiz de biliyorduk. Ben kendisinden bir özür cümlesi beklerken o bana "Tanrıça'nın bana yaptığı teklifi duydunuz mu?" diye sordu. Sinirle derin bir nefes aldıktan sonra, "Elbette. Bunun için ilk konsey toplantısında kendisiyle sert bir tartışma yapacağım." cevabını verdim. Serena sözlerime tepki olarak yalnızca bakışlarını kaçırmakla yetindi. Ona arkamı dönüp tahtıma doğru yürüdüm ve oturdum. Biraz sakinleştikten sonra "Neyse. Seni buraya çağırma nedenim Artemis ile yaptığınız konuşmayı sorgulamak değildi. O teklifi kabul edersen başına geleceklerden kork tabii ama şimdi konumuz başka." dedim. Serena merakla bana baktıktan sonra "Peki, konumuz nedir?" diye sordu. Bir süre söyleyeceklerimi aklımda toparladıktan sonra "Kabul edersen sana bir görev vereceğim kızım. Tehlikeli ve benim için çok önemli bir görev." açıklamasını yaptım. Serena'nın vereceği cevabı tahmin ediyordum ama görevi yalnızca beni sinirlendirmemek için kabul edeceği de bariz bir şekilde belliydi. Kızım sert yapım veya onlara davranış biçimim yüzünden, bana düşkün değildi. Hatta bazen içten içe onun nefretini kazanmış olduğumu bile düşünüyordum. Onunla ilişkimizin de ablası Lucianna ile ilişkimiz gibi olmasından korkuyordum. Belki bu görev ve benim için kendini tehlikeye atması, aramızdaki buzları bir nebze de olsa eritmeyi başarabilirdi. Ah, tabii görev başarıyla tamamlanır ve Serena hayatta kalmayı başarırsa.