Sabah kalktığımda içimde garip bir his vardı. Hiçbir nedeni olmamakla birlikte garip bir şekilde heyecanlıydım. Hemen yatağımdan kalkıp yüzümü yıkamaya gittim. Döndüğümde yatağımın yanındaki etejerin üstünde bir not gördüm. Üstünde muhteşem bir el yazısıyla şunlar yazıyordu:
Merhaba Katherine,
Benden böyle bir not beklemediğini biliyorum. Ama sana ve arkadaşlarına ihtiyacım var. Size bir görev vereceğim. Ayrıntıları öğrenmek için bugün saat 09.30'da Olimpos'ta ol.
Annen Athena.
Evet, gerçekten de ondan böyle bir not beklemiyordum. Şaşırmıştım, annem bana -daha doğrusu bize- ne gibi bir görev verecek olabilirdi ki ? Neyse, zaten bunu oraya gidince öğrenecektim. Saate baktığımda 8.00 olduğunu gördüm. Bir buçuk saatim vardı. Çabucak elbise dolabımın önüne gittim ve ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Kıyafet seçimimi bir Tanrıça'nın karşısına çıkacağımı göz önünde bulundurarak yaptım ve çantamı alıp kulübemden dışarı çıktım. Birkaç dakika sonra pegasus ahırlarına varmıştım. Hemen pegasusuma atladım ve havaya yükseldik.
Çok da uzun olmayan bir yolculuğun sonunda Empire State Binası'na varmıştık. Pegasusumdan indim ve içeri girdim. O sinir bozucu resepsiyonist yine her zamanki yerinde duruyordu. Beni görünce pis pis sırıttı ve "Buyrun, ne için gelmiştiniz küçük hanım ?" diye sordu. Bu hitaptan hoşlanmamıştım ve bunu belirten bir ifadeyle elimi kılıcıma götürüp "Sanırım bunu çok iyi biliyorsun." dedim. Bunu gören resepsiyonist tırsmış olacak ki daha fazla bir şey demeden anahtarı bana doğru uzattı. Ben de zafer kazanmış bir gülümsemeyle asansöre doğru yürüdüm. Asansörün kapısı kapandığında gülümsememden eser kalmamıştı. Şimdi ifadem daha ciddiydi. 600. kata geldiğimizde asansörden indim ve saatime baktım. 9.24'tü. İyi, geç kalmamış, vaktinde yetişmiştim. Merakla etrafıma bakınırken annemin büyüleyici sesi çınladı kulaklarımda. "Hoş geldin Katherine. Ben de seni bekliyordum." Arkamı döndüğümde annemi gördüm ve onu ilk gördüğümde olduğu gibi yine ona büyük bir hayranlıkla baktım. Önünde reverans yaparak "Merhaba, anne." dedim. Bana "Seninle oturup sohbet etmek isterdim ama maalesef işlerim var." dedi. İfadesi üzgün gibiydi. Sonra yüzünü bir gülümseme kapladı ve "Buraya seni sana ve arkadaşlarına bir görev vermek için çağırdım." dedi. Ben de merakla "Bu görev ne ile ilgili ?" diye sordum. "Duyduğuma göre Manhattan'da bir canavar patlaması yaşanıyormuş. Sen ve arkadaşlarının da onların icabına bakmasını istiyorum" dedi. "Peki bu arkadaşlarım kimler ?" diye sordum heyecanla. Hafifçe gülümsedi ve bizi bir görevde buluşturacak olan melezlerin isimlerini saydı. "Bu göreve sen, Artemis Avcısı Veronica Mars, Hermes kızı Stephanie Heaven, Apollon oğlu Edward Kevin Knight ve Hephaistos oğlu Aima Pageton gideceksiniz. dedi.
Devamı Manhattan'da.