Üzüntüyle Thalia'nın Ağacı'nın bulunduğu tepeyi tırmanırken "Neden kulübemde huzurla uyumama izin vermiyorlar ki!? O ejderha orada ne iş yapıyor acaba!" diye homurdanıyordum. Gece nöbeti benimdi ve bu gerçekten sinir bozucuydu. İçimden 'Umarım uykum gelmez.' diye dua ettim. Uykumun gelmesi nöbetimi mahvetmem anlamına gelirdi, çünkü uykusuzluğa asla dayanamayacağımı biliyordum.
Ağacın yanına vardığımda sevimli (!) ejderhacık uyumakla meşguldü. Ağacın dibine oturdum ve etrafı gözlemeye başladım. Bir ya da birkaç canavarla uğraşmak istiyordum, yoksa bu gece asla geçmezdi.
Yaklaşık bir saat sonra göz kapaklarım kapanmaya başlamıştı. Çimdik atmaktan sol kolumun morardığına emindim. Bu sırada ileride hızla kampa doğru gelen iri bir karaltı gördüm. Ayğa kalkıp "Αφύπνησης!" dedim ve elimde beliren yayıma bir ok taktım. Eğer bir canavarsa şimdiden toza dönüştürmek iyi olurdu. Kampın çok yakınına gelmesine izin veremezdim.
Ay ışığı altında gördüğüm manzara sırıtmama neden oldu. Gelen bir minotordu ve sanırım kokumu almıştı. Yayımı gerdim ve ilk atışımı yaptım. Tam isabet! Minotor anında toza dönüştü. Onunla yakından dövüşmek isterdim ama bu hem benim için, hem de kamp için tehlikeli olurdu.
Minotoru tozlaştırdıktan sonra gün doğana kadar en ufak bi hareketlilik olmadı. Ama minotor tüm uykumu açmıştı, tüm gece pürdikkat nöbet tutmuştum. Sbah olduğunda tanımadığım bir melez benden görevi devralınca doğruca kulübeme gittim ve yatağıma gömüldüm. Umarım uzunca bir süre nöbet sırası bana gelmezdi!