Bugün garip başlamıştı.Kulübemde dinlenirken birisi içeri girip bugün nöbet sırasının bende olduğunu söylemişti. Sızlana sızlana hazırlanıp girişe doğru,büyük çam ağaçına doğru yürüdüm. Oraya vardığımda ortalıkta kimse yoktu. Sonra bir melez ''Nöbet arkadaşın daha sora gelecek'' dedi. Ne yani beni apar topar kulübemden çıkarmışlardıda diğerine daha sonra gelebilirsin mi demişlerdi. Sinirli bir şekilde kafamı salladım ve nöbetin tutulduğu yere doğru yürümeye başladım. Gecenin tamamı sakin geçmişti ki bir bağırış duydum. Sesin geldiği yöne baktım ve bir çoçuğun bir canavardan kaçtığını gördüm. Bunu görünce buraya geldiğim günü hatırladım. Sinirlenmeye başlamıştım,o kadar sinirlenmiştimki gözlerim kararmıştı. Daha sonra canavara doğru baktım bu bir canavardı ama hangi canavar olduğunu bilmiyordum. Sonra çoçuğa baktım çoçuğun yüzü korkudan al al olmuştu. Belliki uzun süredir kaçıyordu. Çoçuğa doğru koşup kılıçımı çektim. Canavar beni gördüğünde bir yumruk atmaya çalıştı ama yana kaçıp kurtuldum ama kılıcım yana savruldu uzanıp alabileceğim bir yerde değildi. Sonra canavar gülüyormuş gibi böğürdü ve bir yumruk daha salladı. O yumruktanda şansıma kaçabildim. Sonra çoçuğa baktım ve ağladığını gördüm. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Sinirlenmeye başlarken,kendime verdiğim sözü hatırladım. Hiçbir masumun canavarlar tarafından katledilmesine izin vermiyecektim. Sinirlerim artık son raddesine ulaşmıştı. Sonra gözlerimin karardığını hissettim ve aynı anda canavar yere düştü ve bağırmaya başladı. Sanki kör olmuşta görmeye çalışıyormuş gibi etrafına bakındı aynı zamanda tüm duyularını harekete geçirmeye çalıştı ama hiçbirisini kullanamadığı belliydi. Büyük bir çığlık koyverdikten sonra kılıcımı yerden alıp canavarın göğsüne sapladım. Ve buharlaşmasını izledim. Sonra çoçuğa dönüp ''Melez kampına hoşgeldin evlat.2' dedim ve yürümeye başladım.