Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açmıştım. Yatağımdan kalkıp lavaboya gittim ve sabah mahmurluğunun gitmesi için yüzümü yıkadım. İşe de yaramıştı, şimdi kendimi daha canlı ve dinamik hissediyordum. Sonra dolabıma yöneldim. Pijamalarımdan kurtulup günlük kıyafetlerimden giydim üstüme. O anda, karnımın aç olduğunu hissettim ve vakit kaybetmeden mutfağa geçtim. Mutfak boştu. Ya kardeşlerim henüz kalkmamışlardı ya da çoktan çıkıp bir yerlere gitmişlerdi. Belki de uyanık olanlar ve yalnızca odalarında oturanlar da vardı. Kim şu an ne yapıyor bilmiyordum ama benim şu anda acil bir şekilde kahvaltı etmem gerekiyordu. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra kardeşlerimi kahvaltıya çağırmayı düşündüm ama sonra uyanmamış olabileceklerini düşünerek bundan vazgeçtim. Sonra da kahvaltımı etmeye koyuldum. Kahvaltımı bitirdikten sonra da birkaç gün önce başladığım ama heyecan ve maceranın hiç eksik olmadığı kitabı elime aldım ve salondaki bir koltuğa oturarak okumaya başladım. Ben kitap okumaya dalmışken içeri birisi girdi. Gelen en yeni kardeşim David idi. Bana dönerek "Merhaba Summer." dedi. Ben de buna karşılık olarak ona "Merhaba David." dedim ve sonra bulunduğum bölümü bitirmek için kitabıma döndüm. Biraz kabalık ettiğimin farkındaydım ama kitabın bir bölümü bitmeden elimden bırakamamıştım işte. Ne yapayım, kitap fazlasıyla merak uyandırıyordu. En son olarak David'in mutfağa geçtiğini gördüm ve tekrar kitabın etkisine kapıldım. Beni bu etkiden çıkaran şey ise dışarıdan gelen gürültüydü. Ayracımı kaldığım sayfaya yerleştirerek kulübenin kapısına yöneldim.