Poseidon'u görmenin şaşkınlığı yavaş bir şekilde geçerken, eski ukala haline dönüyordu. ''Evet sen koşup çıldırmadan önce seni öldürmeyeceğimi bilmeni istiyorum.'' Gülmemek için dudağını ısırdı. Kaçmak ve çıldırmak. Katherine'nin asla yapmayacağı şeyler listesinin başındaydılar. Evet koşabilirdi. Ama Poseidon yüzünden asla. "Beni öldürmeyeceğine çok sevindim üvey baba." Üvey baba, kısmını vurgulayarak konuşmuştu. "Aksi olsa, Amphitrite'nin gözünde değer kaybederdin değil mi?" Tanrı'nın öfkelenmesi aslında hoşuna gidiyordu. Belki de hayatını tehlikeye atıyordu ama kim bunu önemserdi ki? Bu kamptan başından beri nefret ediyordu. Belki yeraltı buradan bile daha iyi olurdu. Bunları düşünmeyi bıraktı ve bir süre sessiz bir şekilde dikildi. Poseidon, neden hala bir şey söylememişti? Katherine, bu sessizlikten hoşlanmamıştı. Sıkılmaya başlıyordu. "Evet. Beni öldürmeyeceksen, öldürmeyecekseniz ya da her neyse, neden buradasın, buradasınız?" Nasıl hitap edeceğini şaşırdığı için, sürekli susuyor ve cümlesini düzeltiyordu. Bundan hoşlanmadığını belirtircesine suratını asmaya başladı. Sıkkın bakışları, meraklı bir hal alırken, üvey babasına bakmaya devam etti. "Sana bir görev vereceğim." Bu sözü karşısında şaşırmıştı aslında. Üvey babası ona nasıl bir görev verebilirdi ki? "Su altında yaşayan kiklopları biliyorsunudur. Silah yaparlar. Senden, onları ikna etmeni istiyorum." Ona görev vermekle kalmamış, bir de kiklopları ikna etmesini istemişti. Bunun nedenini sormak istiyordu ama anlamıştı. Kikloplar silah yapardı. Üvey babasının istediği de buydu. "Ama zaten üçlü yaba var. Neden yenisini istiyorsun?" Bu sorusuna cevap alamadı. Üvey babası krallığına geri dönmüştü. Normalde kabul etmeyecekti ama sıkılan o değil miydi? Ayağa kalktı ve kulübesine döndü. Hazırlanması gerekiyordu.
Rp Bitmiştir.