Güneş her zaman ki gibi yükselmişti yavaşça.Alexander ise dünün yorgunluğunu üzerinde bulundurduğu için öğle vakti kalkabilmişti.
Yatağından esneyerek kalkmıştı.Kurduğu saat ya çalışmamıştı ya da sesi yorgun Alexanderi uyandıracak kadar güçlü değildi.
Alexander kalktığında her zaman ki gibi ellerini yıkamıştı.Annesi çoktan işe gitmiş olmalıydı her halde.
Odanın sıcaklığını hiç sayarak yeleğini giymişti.Sıcaklığı hiç fark etmiyordu her halde.Ya da bugün sıcaklığa meydan okuyası vardı.Garipliği ile ün salmış bu çocuktan her şey beklenirdi doğrusu.Daha dün itfaiyelerin söndüremediği yangını arkadaşları ile birlikte yangın tüpleri ile söndürmüştü.Bu her zaman ki garipliklerinin yanında devede kulak kalırdı aslında.
Bunu bütün mahalleli bilirdi ve ondan hem korkarlar hemde saygı duyarlardı.Herkesin süper güçlü dediği çocuğa ise doktorlar sadece hiperaktif diyorlardı.Ne sıkıcıydı diymi ?
Bu kadar şeye kısacık bir ad takılmıştı sadece.Keşke Çin olsaydı Doktorlar diye düşünüyordu Alexander.O zaman o bir kelimeden oluşan Hiperaktif sözcüğü onlarca kelimeye denk gelirdi her halde.Çin isimlerinin uzun olduğunu okuduğu kitaplardan biliyordu Alexander.Hatta kendisi bile bunlar ile ilgili bir kaç hikaye yazmıştı.Zaten hikaye yazmayı çok severdi ama konu bulması zor olurdu.Çin hikayelerini okuduğunda kendisininde bir konu bulduğuna sevinmişti.Bunları düşüne düşüne evin içnde dört dönüyordu.Buzdolabından aldığı eve yeni gelen beyaz peynirden bir kaç çatal almıştı.Özellikle bu peyniri ekmeye sürmeyi sevmişti Alexander.Tadı daha önce yediği bir şeye benziyordu ama ne olduğunu tam kestiremiyordu.
Kahvaltısını ayak üstü yaparken bir yandan da düşünüyordu.Sokağa çıkıp arkadaşalarını mı toplamalıydı yoksa evde bir şeyler mi yapmalıydı ?
Hatırladığı kadarı ile buna karar vermişti ama şu an aklından uçup gitmişti.Uzun çin isimlerini düşünürken unutmuş olmalıydı.Her neyse diye geçirdi içinden.
Kahvaltısı bittiğinde güneş tam tepeye gelmişti.Bu saatte sokağa çıkarsa başına çok güneş vururdu her halde.Aslında bunu çok önemsemezdi normalde ama dışarı çıkmamak için bahane arıyordu.Nedenini bilmesede evde kalmayı daha çok istiyordu bugün.
Annesi akşama kadar yoktu nasıl olsa evde istediğini yapabilirdi.Süslemeli pencereler bakmıştı dışarı da birileri varmı diye.
Sonra da yastıkları toplamaya başlamıştı.Annesinin çok sevdiği işlemeli yastıkları üst üste salonun ortasında toplamıştı.Sonra da bahçede sakladığı ip ile hepsini birbirine bağlamıştı.Üstlerinde güzel figürler sergilemeye çalışacaktı
Ama birden kapıdan gelen sesten irkilmiş ve üzerine az öcne çıktığı yastıklardan yere düşmüştü.İçeriye biri girmişti her halde.
Kapıya baktığında annesini görebiliyordu.Yanında da şöför gibi giyinmiş bir adam vardı.Annesinin yüzünden tek anlaşıldığı üzüntü gibi görünüyordu.Oğlunu hızlıca yanına çağırmıştı.
-Oğlum uzun zaman önce Amerikaya gitmek istediğini söylemiştin.Senin gibi bir grupla oraya gideceksin her şeyin hazır.
Neler oluyordu.Bu da nereden çıkmıştı.Evet böyle bir şey istiyordu ama bu çok acele olmuştu.Alexander için bile ....
Alexander karşı çıkmayacaktı.Annesinin yapısını çok iyi biliyordu.bunun altında bir şey olmalıydı mutlaka.Zaten bir macera arıyordu o da.Hızlıca annesinin çok önceden hazırladığı bavulunu almıştı.Ve artık gitme vakti gelmişti...