Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Alexander Black

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Altair Obillivion
Küçük Tanrı
Küçük Tanrı
Altair Obillivion


Mesaj Sayısı : 52
Kayıt tarihi : 25/08/10

Alexander Black Empty
MesajKonu: Alexander Black   Alexander Black Icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 8:37 am

Uykunun rahatlatıcı kollarına kendimi bir türlü atamıyor yatağımda dönüp duruyordum. Yarın okulun son günü olmasına rağmen, içimde heyecan ve mutluluk yerine tedirginlik ve korku vardı. İçimde durdulamaz fırtınalar beni yarın evden dışarı çıkmamam için ayartmaya çalışıyorlardı. Gitmek zorundaydım. Disleksi ve DEBH sorunlarım yüzünden zaten zar zor sınıfımı geçebilmiştim. Beni asıl korkuya düşüren daha önce böyle tedirgin olduğumda hep garip olaylar oluyordu. Annemde beni hemen eve götürüyor ve odama kitliyordu. Babam mı? Babam ben küçükken buralardan gitmiş. Annem nereye olduğunu söylemiyor, ama ne bizim gidebileceğimiz nede onun gelebileceği bir yermiş. Şahsen ya hapiste yada öldü. Babamdan bana kalan tek şey bir bronz bir pusula. Arka tarafında antik yunanca bir şeyler yazıyor. Kendimi biraz zorladığımda yazan yazıyı okur gibi oluyorum: ''Bronz Ejder''. Saçmalamamak gerek, normal yazıyı okuyamayan ben hiç bilmediğim bi dili nasıl okuyabilirdim? Birde bu pusula ya bozuk yada sihirli. Neden mi? Çünkü böyle hissettiğim zamanlar dışarı çktığımızda birden ibresi dönmeye başlıyor. Ama ne dönme! Sanki yerinde fırlayacak gibi. Anlayamadığım şey ise annem bunu gördüğünde direk beni kolumdan sürükleyerek eve getirmesi. Bunu anlamıyordum. En sonunda uyku galip geldi ve onun kollarına düştüm.

Sabah annemin sesiyle uyandım. Yatğımda doğruldum. İçimde küçük bir heyecan kıpırtısı vardı, ama bu okulun son günü olduğu için değil bugün nasıl bir garip olayın olacağını tahmin edemediğim içindi. Ama bugün kolumdan tutulup eve atılmayacaktım. Kararımı vermiştim. Annem evde kalacaktı. Çalışma masama oturdum ve anneme küçük bilgilendirici bir not yazdım. Okul ünüformamı giyerek dışarı çıkacaktım ki birden pusulam aklıma geldi. Ne işe yarayacağını bilmiyordum, ama almam gerektiğini hissediyordum. Anneme hissettirmeden evden sıvışmayı başarmıştım. Bir otobüse atlayıp okula gittim. Bu sene sekizinci sınıfı bitiriyordum. Tabii bir aksilik çıkmassa. Okula vardığımda kapıda Dan'i gördüm. Dan miyon, kumral saçlı muzur bir çocuktu. Asıl garibime giden başındaki şapkasıydı. O şapkayı asla çıkarmıyordu. Hatta bir keresinde İngilizce Öğretmenimiz Bay Glory Dan ile şapkasını çıkarması için kavga etmişti. Sonra Bay Glory Dan'İn yanına gelip şapkayı başından çıkarmaya çalışmıştı. Ama şapka resmen çocuğun başına yapışmış gibiydi. Adam sonunda pes edip gururu yenilmiş bir şekilde yerine oturdu. Tabii bir şapkayı bir çocuğun başından çıkaramassanız sizinde gururunuz incinir. Annemin şu anda çığlıklar atıp beni bulmaları için polisleri aradığını, hatta belediye başkanını aradığını bile iddaa edebilirim. Dan ayrıca hiç yerinde duramaz. Sırasında otururken bile ayaklarını ileri geri sallar. Bunu öyle hızlı yapıyor ki pusukanın ibresi bile yanında hiç kalır. Dan yanına vardığımda ışık hızıyla konuşmaya başladı:
-''N'ber Alex?Ha? Nasılsın Alex? İyi misin Alex? Ne güzel okulun son günü değil mi Alex? Ha? Ne dersin Alex?''
Böyle davrandığı zamanlar işte tepem atıyor yahu. Biraz daha yavaş konuşşa daha güzel olacakda neyse. Onu omuzlarında yakalayıp durdurdum. Gözlerine bakarak konuştum:
-''Bak Dan! Bugün bari yavaş konuş tamam mı? Biraz olgun davransana! Kaç yaşına geldin hala böyle abuksabuk davranıyorsun.''
Onu serbest bıraktım ve içeri girdim. Canımı çok sıkıyordu bazen. Onun birini takip edebilmesi imkansız gibi birşeydi. Neden d,ye sorarsanız deli gibi nefes alıyor ve keçi gibi sesler çıkarıyordu. Birden pusulamın hareketlendiğimi hissettim. Bunu bekliyordum . Ama bu kadar erken değil. Pusulamı cebimden çıkarıp baktım. İbresi yavaş yavaş dönüyordu. Daha önce böyle olmamıştı. Pusulamı cebime attım ve arkama baktım. Bizim Dan yine teneke dişliyordu. Niye böyle yapıyorduki yahu? Tam ona kızacakken kendimi durdurdum. Boşver değil mi? Sanane. Sınıfa girdik. İnigilizce Öğretmenimiz Bay Glory konuşma yapıyordu. Sırama oturdum . Bay Glory'yi dinlemeye başladım. Konuşmayı kısa kesti. Karnelerimizi dağıttı. Karneme bir göz attım. Hepsi B ve birde A. Annem olmasa bu karneyi rüyamda bile göremezdim. Sınıf dağılmıştı. Hiçbirşey olmadı derken pusulam son hızla dönmeye başladı. Onu çıkarıp baktım. İnanılma bir şekilde durdu. İbrenin gösterdiği yöne baktım. Şehrin arka sokaklarına gidiyor gibiydi. Kararımı bu sabah vermiştim. Tehlike her neyse şimdi onunla yüzleşecektim. Pusulanın ibresi sürekli yön değiştiriyor bana yol gösteriyordu. Sonunda bir sokağa geldik ve yine dönmeye başladı. Birden psulanın arkasının yandığını hissettim. Arkasını çevirdim, şimdi antik yunanca çok uzun bir metin yazıyordu. Harfler pusuladan çıkarak havada döndüler ve ingilizce olarak pusulama geri döndüler. Şimdi yaıyı okuyabiliyordum:
''Eğer başın dertteyse,
Dönerim seni kurtarmak uğruna delice.
''Yok sen beni merak etme'' diyorsan eğer,
Seni kurtarmak için ejder gibi kükrerim.
Eğer hala evcilleşmiyorsa,
Onun hakkkından çok fena gelirim.''

Şaşkım bir şekilde pusulaya bakıp kaldım. Sokağın başında bir ayak sesi işittim. Bir çocuk bana doğru geliyordu. O yaklaştıkça pusulam daha hızlı dönüyordu.Çocuk durdu ve konuştu:
-Seni lanet olası MELEZ! Şimdi senin hakkından geleceğim yumurcak!
Bunu der demez değişmeye başladı. Bir at adam olmuştu. Ne deniyordu onlara? Ha, Sentor. İnternette resimlerini görmüştüm. Tabii bu resimleri insanlar yapmışlaqrdı ama bu. Canlı kanlı karşımda duruyordu. Kapkara bir gövdesi vardı. Gözleri dehşet kırmızısıydı. Elinde dev gibi bir pala bana bakıyordu. Ben ise elimde deli gibi dönen bir pusula altıma işiyecek durumda yerimde kala kalmıştım. Mırıldandım:
''Seni küçük yalancı pusula! Hani beni kurtarma için ejder gibi kükrerdin?''
Bunun için hiçbir karşılık beklemiyordum. Sonum gelmişti. Ama pusula ''Çaktım'' der gibi durdu. Birden ortadan ikiye ayrıldı. Uzadı. Elimde kocaman bir bronz sopa vardı. En alttan bir ejder kuyruğu sopayıbir sarmaşık gibi sarmış bir şekilde dolanmıştı. Orta kısımda ejderin gövdesi, ve en üstünde ejderinbaşı vardı. Ejder ağzını ardına kadar açmıştı. Ejderin ağzının içi boştu. Herelde içine küçük bir boncuk atsam, daha sonra ters çevirsem boncuk düşerdi. Sentor'a baktım. Dehşete kapılmıştı. Ama kendini toparladı ve saldırı konumunu aldı. Ben sopacığıma dönüp mırıldandım:
Öhö,öhöm. Sanırım evcilleşmedi. Şu son satır neydi? Ha ''Onun hakkından çok fena gelirim.''
Artık sopanın ejder e dönüşmesini bekliyordum. Ama öyle olmadı ne yazıkki. Ejderin ağzından alev şeklinde, kırk santimetre boyunda sivri bir mızrak ucu çıktı. Şimdi anladım sanırım. Son kısımda biraz benimde payım olacaktı galiba. Sentor birden üzerime saldırıya geçti. Mızrağım palasını blok etmeye çalıştım, ama yanlışlıkla palayı toz ettim. Ne olduğumu anlamadım ama hoşuma gitmişti. Tek vuruşda dev gibi palayı parçalamıştım. Sentora döndüm. Yutkundu ve arkasına bakmadan koşmaya başladı. Bugün kaçasına izin vermeyecektim. Mızrağımı fırlattım ve tam isabet. Birden Sentor toz olup buharlaştı. Mızrağı almaya gittiğimde pusulayı buldum. Sinirle pusulayı aldım ve söylendim:
''Niye sanki pusula oldun ki sanki?Mızrak olsaydın ne güzel şimdi okulun kabadayılarını benzetirdik.
Somurttum. Birden Dan köşeyi döndü. Yanıma geldi. Beni sağa çevirdi sola çevirdi. İyice baktı ve biryerimde bir hasar olmadığını görerek rahatladı ve konuştu:
-''Alexsander Sentor'u iyi benzettin. Sen bir melezssin. Yunan Tanrı ve Tanrıçaları varya hani? Onlar bazen buralara gelip senin gibi melez çocuklar yaparlar. İşte bazı yaratıklar sizi öldürmeye çalışır. Bunun için melez Kampı denen bir yer var. Orada seni yaratıklara karşı hazırlıyorlar. Bende bir satirim. Görevim senin gibileri bularak Melez Kampına götürmek. Benimle gliyor musun?''
Ona Baktım. Cevabım belliydi. Anneme haber ulaştırırdım. Gülümsedim ve konuştum:
-''Seni küçük satir poponu kaldırırsan gideceğiz hadi düş önüme''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Alexander Black Empty
MesajKonu: Geri: Alexander Black   Alexander Black Icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 9:08 am

Rp puanı: 95, tebrikler.


/Admin.

Not: Çok sevdim Alexander, kırdığım puan da sadece ufak tefek yazım hataları Wink
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
Altair Obillivion
Küçük Tanrı
Küçük Tanrı
Altair Obillivion


Mesaj Sayısı : 52
Kayıt tarihi : 25/08/10

Alexander Black Empty
MesajKonu: Geri: Alexander Black   Alexander Black Icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 9:10 am

Teşekkür ederim tanrıçam.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Alexander Black
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Alexander Alderan
» Harry Black
» Alexander Griffin
» Harexis L. Black
» Harry Black

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: