Katherine Williams.

Kulübede ilk defa yalnız kalmıştı ve ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Farkında olmadan elinde çevirip durduğu mızrağına baktı. Mızrak kullanmakta çok iyiydi, peki ya diğer silahlar. Kılıç, oklar... Bugün ne yapacağını bulmuştu. Kılıç kullanmak konusunda ders alacaktı. Kampta olduğu sürece, neredeyse her melezde görmüştü kılıçları. Onun neyi eksikti ki? Bunu düşünerek saçını topladı ve üstünü değiştirmek için odasına çıktı. Siyah eşofmanlarını giydikten sonra aşağı inip, kulübeden dışarı çıktı. Yürürken, kılıç kullanmayı öğrenip, öğrenemeyeceğini düşündü. İç çekti ve adımlarını dersliklere doğru yönlendirip hızlandı. Kampta bazı kişilerle tanışmıştı. Dersliğe giderken durup onlara selam verdi. Dersliklere yaklaştığında kendini savunmasız hissetmeye başlamıştı. Mızrağını kulübesinde bırakmıştı, yanında da ek silahı yoktu. Sıkıntılı bir şekilde iç çekti ve dersliklere geldiğini fark etti. Kılıç dersliğine girdiğinde, alanı incelemeden kılıçların olduğu tarafı buldu ve kendisine uyan ve savaşabileceği bir kılıç seçene kadar neredeyse hepsini denedi. Bulduğunda gülümsedi. Elindeki sade bir kılıçtı, üzerinde süsleme ya da ek bir şey yoktu ama sağlam olduğunu düşünüyordu Katherine. Kimsenin olmadığını fark ettiğinde ne yapacağını bilemeyerek çevresine bakındı yeniden. "Merhaba! Orada kimse var mı?"

Sabah uykumu henüz alamamıştım. Ama hemen toparlanıp avcılarla beraber yemek gazinosuna gitmem gerekiyordu, oradan da kılıç dersliğine geçecektim. Evet, meşgul bir melez olmanın zorluklarıydı işte bunlar. Zar zor uyanmıştım, yeni doğan güne baktım uzun uzun. Ardından koridorda pijamalarımla dolaşmaya başladım. Bütün avcılara uyanmaları için bas bas bağırıyordum. Bir süre sonra hepsi ayaklandılar, turuncu t-shirtleri üzerlerindeydi. Ben de kısa sürede kot pantolonumu, turuncu t-shirtimi ve gümüş ceketimi giydim ve bütün avcılarla beraber yemek gazinosuna gittik. Uzun bir kuyruk sonunda aldığım yemeği çok daha hızlı bir şekilde yedim ve kılıç dersliğine doğru ilerlemeye başladım. İleride bağıran bir kız gördüm ve yanına gittim. Onu tanıyordum, en yeni kulübenin lideri Katherine'ydi o. Kampa geleli uzun zaman olmamıştı ama onun ardından bir sürü kardeşi daha kulübeye gelmişti. Poseidon buna epey bir sinirlenecekti, kim sinirlenmezdi ki böyle bir durumda? Kate'in yanına gittim ve gülümsedim. "Selam Kate, ben buradayım." dedim gülümseyerek. Bir süre oturduk ve sohbet ettik. Ardından ona döndüm, gülümsememi bozmayarak. "E hazırsan başlayalım."

Satellite'nin ona ders verecek olmasına sevinmişti. Aslında şu dersten hemen mezun olmak istiyordu çünkü Tyler ile yakın zamanda, liderlik için yapacakları düello vardı, en iyi şekilde hazırlanmalı ve onu yenmeliydi. Kardeşine zarar vermek istemiyordu tabi. Ama liderliği seviyordu ve öyle kalacaktı. Bir süre sohbet ettiler Satellite ile. Hemen bitirmek istediği doğruydu ama biraz sohbet etmek iyi gelmişti Katherine'e. Satellite, başlamalarını söylediğinde yeniden gülümsedi ona. "Başlayalım Sat." Dedi çabucak ve eline aldığı kılıca baktı. Aslında, hayatı boyunca hiç kılıç kullanmamıştı. Bu yüzden öylece bakmaya devam etti. Çok geçmeden ne yapacağını bilmediğini anlayan Satellite, yanına gelmiş, ona yardım ediyordu. Nasıl tutacağını anladığında, aslında bu işi becerebileceğini düşündü. Satellite, dersliğin bir ucuna doğru yürürken kılıcını yere bıraktı ve üstünü düzeltti. Afrodit kızı değildi belki ama görünüşüne kesinlikle önem veriyordu. Saçını bir kez daha topladığında, Satellite'nin ona doğru yürüdüğünü gördü. Bir şey almaya gitmiş olmalıydı. Kılıcı yeniden eline alıp, Satellite'nin gösterdiği gibi tutarken, ne yapacağını düşündü. Kılıç hakkında çok şey öğreneceği kesindi.

Kate'in elindeki kılıç tam da ona uygundu. Başlangıç için ideal bir seçimdi. Kılıca baktım ve başımı onaylarcasına salladıktan sonra artık ilk harekete geçmenin gerekliliğini düşündüm. "Peki ala." dedim ve derin bir nefes aldıktan sonra vücudumu kılıç tutuş pozisyonuna getirdim. Sağ elimdeydi kılıç, bu yüzden sol ayağım öndeydi o anda. Ayrıca bacaklarım dimdikti, kırılmamaları gerekiyordu. Kılıcı da sımsıkı tutuyordum. Bir mantikor arkamdan sessiz sessiz yaklaşsa bile heyecandan düşürmeyecek şekilde. Ardından Kate'e baktım ve açıklamaya başladım. "Şimdi Kate, sanırım sağlaksın." dedim sorarcasına. Kate başıyla onaylayınca gülümsedim. "O halde önce sağ elden başlayalım. Benim yaptığım gibi yap. Vücut ve bacaklar dik, bacakları sakın kırma. Sol ayağın önde olsun, hep ileri bak." dedim ve hareketi tekrar gösterdikten sonra Kate'e döndüm, deneme sırası ondaydı.

"Şimdi Kate, sanırım sağlaksın." Dedi Satellite. Katherine başıyla onayladı. Asla sol elini kullanmamıştı dövüşürken. "O halde önce sağ elden başlayalım. Benim yaptığım gibi yap. Vücut ve bacaklar dik, bacakları sakın kırma. Sol ayağın önde olsun, hep ileri bak." Dedi ve hareketi tekrar gösterdi. Katherine, ona bakarken Satellite'nin tüm hareketlerini ezberliyor gibiydi. Kız kılıcı o kadar sıkı tutuyordu ki, arkadan bir canavar saldırsa, şaşkınlığının bile o kılıcı düşürmeyeceği kesindi. Biraz hayran kalmış bir şekilde, kılıcı onun yaptığı gibi tutmaya çalıştı. Vücudu ve bacakları dikti. Bazen onları kırdığını hissediyordu ama hemen düzeltiyordu. Bir süre bununla uğraştı. En sonunda dik durabildiğinde, sol ayağını bir adım öne attı. Bakışlarını karşıya dikti. Böylece saldırmaya hazır ve tehlikeli görünüyordu. Açıkçası bu işten eğlenmeye başlamıştı. Hemen duruş işini halletmeyi ve savaşmayı öğrenmek istiyordu. Satellite, onun duruşundaki bazı noktaları düzeltirken, Katherine ileri bakmayı bıraktı ve ona doğru döndü. "Bana bakma. Hep ileriye bakman gerekiyor." Satellite, ona bakınca böyle söylemişti. Katherine küçük bir iç çekişin ardından yeniden ileriye bakmaya başladı. Kılıç ile dövüşmeyi öğrenmek için sabırsızlanıyordu.