London Williams

Mehaba ben london 15 yaşındayım aslında başıma gelenler hem çok güzel hem ürkütücü hem.. anlayın işte sizde melezsiniz!
Herşey büyükbabamların new yorktaki çiftliğine gitmemle başladı. O gün her şey çok güzel başlamıştı sabah erkeden Paristeki evimizden yola çıkmak için hazırlanıyorduk tabi buna hazırlanmak denilirse 3 kişilik bir ailenin tatil mevzusu siz 3 kişi dediğimde anne baba çocuk anlıyorsunuz ama öyle değil bizim ailemizde baba çocuk köpek evet benim annem doğumda ölmüş benide babam yatiştirmiş o işteyken yanlız kalmayayım diye bana küçük kızım bellayı aldı herneyse biz olaya dönelim klasik bir tatil tablosu

-London bellanın mama tabaklarını aldınmı.
-evet,baba
-hav hav
-baba sen laptopu aldınmı
-Aaa, bir dakika bekle
-Of baba Of..

Her neyse biz yola koyulduk.Saat 4 te çiftliğe varmıştık.Selamlaşma melamlaşma derken Bella kulaklarını dikip havlamaya başladı.Ne oluyor diye döndüm birde ne göreyim benim yaşlarımda bir kız ve yanında altı keçi olan bir çocuk Kocaman bir boğa kafalı herifle savaşıyor ve babamın dedikleri

-Aaa! Baksanıza boğa çocuklara saldırıyor.
-Baba ama o...
-Sus London Gel yardım edelim
-Ama baba o bo..
-London bir ip bul bana.
-AAAAAAAA... Baba o boğa değil(eh bir kısmı öyle) bizim Latince dersinde gördüğümüzz şeyy..
-London o boğa..
-Hayır o bir min.. min..

Derken arkamdan tatlı bir çocuk sesi

-Minotor mu

dedi çocuğun Sapsarı saçları yemyeşil gözleri vardı elinde bir hançer tutuyor ve üstünde şimşek olan bir zırhı vardı Çocuğa aptal aptal bakarken çocuk..

-eee.. senin annen yok dilimi dedi.

bunu söylemesi çok garipti nereden bile bilirdi ki her neyse biz devam edelim

-e e e evet te..
-her neyse sen bir melezsin ve çabuk benimle gel
- ama babam bella ve nereye gideceğiz
-tamama babanı ve köpeğin ide al ve nereye gideceğiz diye soruyorsan bekle Prenses

dedi.ve beni kolumdan çektiği gibi koşmaya başladı aslında büyükbabamların arabası vardı ama bilmiyorum ki arkamdan babam ve bella koşuyordu 2-3 km koştuktan sonra kan ter içinde bir tepe tırmandık sonra bir ağacın yanında bir ejderha ile karşılaştık sonra koşarken babam bir an duraksadı sonra bende durdum ve yakışıklı çocukta durdu sonra yabancı bir dilde küfür savurduktan sonra bir şey fısıldadı ve babam içeri girdi ve büyük bir eve doğru koşmaya başladık tam içeri girmiştik ki altı at üstü bir adam bize doğru geldi bunlara sentor denirdi Acaba bu bir rüyamıydı anlayamadım saat herhalde 6 falandı sentor bana melezin ne olduğunu anlattı(BURAYI GEÇİYORUM ÇÜNKÜ HERKES MELEZ NEDİR BİLİYOR)ve burası bir kampmış ve artık burada kalacakmışım ne kötü hala anlam veremiyorum zaten ama babam burada kalamayacakmış ve bir saat içinde gitmek zorundaymış ama bella benle kalabilirmiş yehu saat 6 buçukta babamı yolcu ettik ve ben ağladım ama çok mesafe değil 3 km lik yol nasıl olsa diye kendimi avuttum birde üstüne üstlük birde vu akşam ve ya yarın annemin hangi tanrıça ''tanrıça'' olduğunu öğreneceğim burası kamp yani kamp ateş falan filen olur diye düşündüm ve buradaki arkadaşlarımla kaynaşa bilirdik derken saat 7 oluvermiş yakışıklı çocukla bir konuşmamız

-Ayy burası ne kadar güzelmiş
-Evet öyledir eminim ki sende kendi kulüben deki arkadaşlarınla eğlenirsin ve unutmadan adın neydi prenses?
-Eee şey London senin?
-Paul
-ee Paul sen kim çocuğusun
-Zeus
-Ne! Zeus nu o o o tanrıların kralı ve en güçlü tanrı
-evet

Derken kamp ateşine gelmişiz ateş te ateş değil mübarek yangın biz boş bir masaya kherion denilen sentor yanında bir adam ve paul olmak üzere 4 kişi oturduk ama masalar kalabalıktı her bir masanın üstündeki isimleri okumaya çalıştım ve okudum ama bunlar Fransızca ve ya ingilizce değildi bunlar antik yunan caydı tanrıçaların isimlerini okudum ATHENA AFRODİT VE ARTEMİS (tabi artemis bakire onun kızı olamıyacama göre)athena ve ya afrodit kızı olabilirim
derken yemekleri aldık ve (adettenmiş) yemeğimizin yarısını ateşe attık herkes anne ve ya olan tanrı ve ya tanrıçaya adadı bende annem olan tanrıçaya adadım sonra yerlerimize geçtik etrafa bakınırken bir dolu süslü kız bana bakıp gülüyorlardı paula sordum

-Paul bunlar kim?
-He onlar mı onlar afrodit kızları herkesle dalga geçmeyi severler özellikle de yeni gelenlerle
-hı tamam

dedim ve kızlara tekrar baktım ama kızlar bu sefer bana şaşırmış bir ifadeyle bakıyorlardı hemen paula döndüm ne oldu diye paul kafamın üstünü işaret etti ve bakmamla çığlığı basmam bir oldu kafamın üstünde pembe bir ışık vardı sonra aynı anda üstüme baktım ve üstümde pantolon ve t-shirtin yerine pembe ipekten yapılmış bir elbise ve ona uyumlu topuklu ayakkabılar vardı sarı saçlarım kurdelelerle süslenmişti bellaya bakınca onunda pembe bir köpek elbisesi giydiğini gördüm Paulun dediğine göre çok güzelmişim ve yeşil gözlerimin üstü çok fazla pembeymiş
Ben ne olduğunu anlayamadan kherion beni elimde tutup sahne gibi yere çıkardı ve dediki

-SELAMLAR OLSUN , EY LONDON WİLLİAMS AŞK TANRIÇASI AFRODİTİN KIZI

Not:Biz Paul'la çıkıyoruz

Dip not:
London Williams:Violet
Paul:Yeşil
Baba:Mavi
Kherion:Turuncu
Bella:Zeytin yeşili
Anlatım:Gri

Yazı rengi kullanmıştır.

Rp puanı: 75.


/Admin.