Bu gece David ile -kendisi sevgilim olur- Kano Gölü'nde buluşacaktık. Bana bugün çıkma teklifi etmişti. Ben de kabul etmiştim. Biraz yakışıklı sayılırdı ama ondan daha yakışıklıları vardı tabii ve çoğusu kapılmıştı. Ayrıca boş olsalar bile bana bakmıyorlardı. O yüzden David'in teklifini kabul etmiştim. Aramızda üç yaş vardı, o 16 ben 14 yaşındaydım ama kesinlikle 14 göstermiyordum.
Buluşmamız için hazırlanmaya başladım, siyah bir kot pantalon ve ona uygun siyah bir bluz giydim. Ayakkabılarım da -evet, bildiniz- siyahtı. Gözlerime her zamanki gibi kalem çektim -biraz kalemden ne çıkardı yani?
Aslında gece buluşmak biraz riskliydi. Çünkü Harpyalar sizi yiyebilirdi. Amma biraz maceradan ne çıkardı? Hem k*ç*nı tekmeleyebileceğim bir şey çıkardı, fena mı olurdu yani?
Kano Gölü'ne geldiğimde David'i gördüm. Beni bekliyordu. En sonunda ben görününce yüzü aydınlandı. Nasıl olduğuna baktım? Ve baktığım anda yüzüm asıldı. Biraz uyumsuz giyinmişti, doğrusunu isterseniz. Ama David, bana onu daha fazla inceleme fırsatı bırakmadan "Çok güzel olmuşsun," dedi. Ona doğru olmamasına rağmen "Sen de," dedim.
David sessizleşti. Ben de bu sessizliği bozmak için "Eee, yanında içecek bir şeyler var mı? Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım." dedi. David benim sesimle yerinden zıpladı. "Tabii ttabii," deyip yanında getirdiği poşetten -itiraf edeyim ki yanındaki poşeti görmemiştim- iki şarap şişesi çıkardı. Şişeleri görünce "Ne yani? Köylü takımı gibi şişeden mi içeceğiz? Bardak bulamadın mı?" dedim alaycı bir şekilde.
David "Tabii tabii, haklısın aşkım." deyip poşetin içinden iki bardak çıkardı. Şarapları bardağa doldururken onu izledim. Elleri titriyordu. Besbelli heyecanlı olduğu içindi bu.