Antrenmanım yeni bitmiş ve etrafta geziniyordum. Aslında kulubeye gitmem gerekirdi ama buralarda fazla arkadaşım olmadığı için etrafta biraz geziniyim dedim ve yürümeye devam ettim. Belki birileriyle arkadaş olabilirim. Yürümeye devam ederken bir şey hatırladım ben içine kapanık biriyimdim ve insanlarla konuşma başlatmayı pek beceremem,diğer melezlerinde benle konuşma başlatmayacağını bildiğimden yine yalnız kalacağımdan emindim. Tam kulubeme geri dönecekken. ''Amaaan neyse!'' dedim ve yürümeye devam ettim. Neredeyse kampın heryerini gezdikten sonra sinirlerim ve moralim altüst olmuştu. Tamam herkezin koşup benle arkadaş olmak için yalvarmayacağını biliyordum ama hiçkimsemi arkadaş olmak istemez be! Sinirli bir şekilde yürümeye devam ettim. Nereye gittiğimi bilmiyordum sadece yürüyordum tek bildiğim şey bir şeyler kesmem gerektiğiydi. Sonra tarla gibi bir yere vardım. Tarlanın içinde gezerken sinirlerime hakim olamayıp. Katanamı çıkardım ve bir asma dalını kestim. Tam bunu birkez daha yapacakken bir parlama oluştu. Parlamanın içindeki tanrıça Athena idi. Bana sinirli gözlerle bakıyordu. O gri ve korkutucu gözleri gördükten sonra ağzımdan tek bir laf çıkmıştı ''Eee. Merhaba?''