William bana Kheiron'dan aldığı çağrı üzerine buraya geldiğini söylerken, onunla ilk karşılaşmamızı hatırlayarak gülümsemiştim. Oğlum aradan geçen kısacık zamanda tahmin dahi edemeyeceğim kadar çok ilerleme kaydetmişti. Her gün isminin yeni bir maceraya karıştığının haberini alıyordum ve giriştiği sayısız mücadeleyi kazanmış olması bana gurur veriyordu. "Seni çağırdım çünkü, sana bir görev vereceğim." dedim ve tepkisini iyice tartabilmek için doğrudan gözlerinin içine baktım. Orada ilk başta ufak bir tedirginlik, ardından da kendinden emin olduğuna işaret eden parıltılar gördüm. William başını onaylar biçimde salladıktan sonra "Tabii ki, her türlü görev için hazırım Tanrıça'm." cevabını verdi. Koşulsuz kabullenişi beni sevindirmişti çünkü bu görev için seçebileceğim en uygun çocuğum oydu. Hem cesaret, hem fazlasıyla pratik zeka, hem de ekstra özel yetenekler isteyen, zorlu bir maceraya çıkması gerekecekti. Ona görevini anlatmaya hazırlanırken, William'ın buraya çağrılma nedenini öğrendiğinde rahatlamış olduğunu fark ettim. Anlaşılan oğlum onun her hareketini sürekli takipte olduğumun farkında değildi ve yaptığı yaramazlıkları hâlâ öğrenmemiş olduğumu düşünüyordu. Şimdi onu aslında hoşuma giden yanlış davranışları için azarlamanın sırası değildi. "Görevin senin için fazlasıyla tehlikeli fakat, üstesinden gelebileceğini düşünüyorum. Hades'e yakalanmadan yeraltına inip Ceza Tarlaları'na ulaşmalısın. Orada bir kayayı tepenin zirvesine çıkarıp durmakta olan bir adam göreceksin. Onu konuşturarak, Persephone'nin güç tılsımının nerede tutulduğunu öğrenmelisin. Sonra da o tılsımı bana getirmelisin." dedim. Anlatırken işleri olabildiğince basit göstermek için çabalamıştım. Persephone'nin güç tılsımını en kısa zamanda bir şekilde ele geçirmem gerekiyordu.