Kampa girdiğimde gerçekten heyecanlanmıştım. Ortalık melez kaynıyordu. Heryerde kılıçlar uçuşuyordu. Havada oklar süzülüyordu. Lockwood, sevgili satirim beni gerekli kişilerle tanıştırdıktan sonra hemen kulübeme yolcu etti. Söylediklerine göre ilk Hermes çocuğu benmişim. Kulübeme girince burada ilk olmanın ne kadar berbat birşey olduğunu anladım. Kulübem pislikten görünmüyordu resmen.
Çantalarımı kulübenin kapısına bıraktım ve içeri şöyle bir bakındım. Diğer kulübelerden biraz daha genişti. Burası en kalabalık kulübe sayılıyormuş çünkü genelde. Kampa gelipte ebeveynleri belirlenemeyenlerle de paylaşmam gerekecekti yani. Kulübemi hiç paylaşmak istemiyordum ki ben.
Bu düşünceleri beynimden uzaklaştırdım. Alçakgönüllü olmaya ihtiyacım vardı. Doğrusunu söylemek gerekirse kulübedeki toz midemi bulandırmaya başlamıştı. Hayatta burada yaşayamazdım burası temizlenmeden. Tabii böyle bir seçeneğimde yoktu. Beynimdeki ses Maria 'Bazı işleri kendin yapmayı öğrensen iyi olur soğankafa!' diyordu. Ne yani? Evet, onun adı Maria'ydı işte. Kapının arkasına baktığımda örümcek ağı bağlamış bir süpürge, bez, deterjan ve paspas duruyordu.
Tek kaşımı kaldırdım. İçimden yine küfürler sayıyordum. O sırada kampın müdiresi olan yüce Tanrıça Athena'nın kapıdan bana baktığını gördüm. Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade, gözlerinde de son derece ciddi bakışlar vardı. Elinde de bir liste. Maria birden bağırmaya başladı. 'Temizlik listesiiiiğ!' Ben ona tip tip bakarken oda bana dünyanın en katı disipliniyle dolu gözleriyle bakıyordu. Kendimi cidden ezik hissetmiştim. Listeye birşeyler not edip gitti. Geldiğinde aldiğim nefesimi o gidince vermem gerektiğini hatırladım. Tekrar temizlik malzemelerine bakıp iç geçirdim. Ne kadarda üşengecim... Cebimden lastikli bir tokamı çıkarıp saçlarımı bağladım. Tişörtümün kollarını sıyırdım ve derin bir nefes aldım.
Önce süpürgeyle rafları dahil süpürdüm. Daha sonra yatak örtülerini pencereden tek tek silktim. Elime bezi alıp kalan raflarda vs. şeylerde kalan tozlarıda defettikten sonra paspası elime aldım. Yatakların altında bulduğum bir kovaya biraz su ve deterjanı döktüm. Paspası birkaç daldırıştan sonra yerleride temizledim ve işim tamamen bitti.
Suratıma kocaman bir gülümseme yayıldı. Pencereden çıktım ve bana doğrultulmuş o garip bakışlara aldırmadan
"Bitirdim eveet!" diye bağırdım. Ne yapabilirim ki? Ben buyum. İlk güne bakılırsa gayet güzel bir iş çıkarmıştım. Alelacele temizlik malzemelerinide kapının arkasına tıktıktan sonra çantalarımı içeri aldım ve kıyafetlerimi yerlerine yerleştirdim. Haftaya kadar kirletmemeyi becerebilirsem iyi olabilirdi benim için. Şimdi bir başka soruna geldik... Hiç arkadaşım yoktu burda... En azından kendimi melezlerden hissetmem için bana verilen turuncu Melez Kampı tişörtünü üstüme geçirdim ve dışarıya çıktım.