Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6)

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Empty
MesajKonu: Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6)   Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Icon_minitimePtsi Şub. 14, 2011 11:55 am

Rose suyun altında boğulmamamız veya derinlere inince basınçtan patlamamamız için suya hükmetme gücünü kullanmıştı ve Tiff ile yeni yürüttüğüm teknenin içinde Siren Körfezi'ne doğru ilerlerken ikimizin de içi oldukça rahattı. Orada yakalansak bile elimizdeki incileri kullanarak saraydan kaçabilecektik. Tabii asla yakalanmamamız gerekiyordu çünkü annemin karşısına elimiz boş çıkarsak başımıza çok kötü şeyler geleceğinden oldukça emindim. Bu olayları yaşamama sebep olan şey sadece cirit sahasında başlayan saçma bir iddiaydı ve bu kadar sorumsuzca davrandığıma hala inanamıyordum. Tiffany beni Olimpos Konseyi'ni basmam için gaza getirmeye çalışmış ve bunu başarmıştı. En azından o da benim gibi bu zorlu göreve çıkmak zorunda kalmıştı ve bu benim için büyük bir teselliydi. Poseidon hiçbir zaman sevdiğim tanrılardan biri olmamıştı. Annemle yıldızlarımız asla barışmazdı ama onu yine de severdim, hem de çok fazla. Deniz Tanrısı ise annemin en büyük düşmanlarından biriydi. Çocuklarıyla -özellikle de Rose ile- çok iyi anlaşmama rağmen ondan nefret ettiğimi rahatlıkla söyleyebilirdim. Şimdi sarayına gitme nedenimiz orada hırsızlık yapmak olduğundan, kendimi az da olsa suçlu hissetmem beklenebilirdi ama kolyeyi elime aldığımda zerre kadar pişmanlık değil, yalnızca sevinç hissedeceğimden emindim. Bir zamanlar sıradan bir Nereid olan Tanrıça Amphitrite gözümde çok büyüttüğüm ilahi güçlerden biri değildi. Stella'nın yol açtığı felaketler sayesinde daha önce Zeus'un ve Hades'in karşısında dimdik durarak hayatta kalmayı başarmıştım ve şimdi de kendime olan güvenim tamdı. Tiff de tıpkı benim gibi kendini beğenmişlikten kabarmış durumdaydı. Onun hakkını yiyemezdim; kampa geldikten sonra kısa sürede asrın en iyi kahramanları listesinde ismini duyurmaya başlamıştı. Hem çalışkan, hem cesur, hem de dost canlısıydı. Benim gibi zıtlaştığı birkaç kişi de yok değildi ama genel olarak çevresindeki herlesçe sevinirdi. Elimi gözlerime siper ederek ileriyi taradıktan sonra "Siren Körfezi'ne varmamıza az kaldı. Kulaklarını pamukla tıka istersen." dedim. Ben daha önce birçok kez Sirenlerle yüzleştiğim için artık zihin gücüm sayesinde onlara karşı koymayı başarabilirdim ama Tiffany gibi diğer melezlerin onlardan kulaklarını tıkayarak korunması gerekirdi. Sanki dünyanın en komik esprisini yapmışım gibi kahkaha atan Tiff "Hayır Lucy, hayır. Bir korkak gibi kulaklarımı tıkamayacağım, onları kendi eşsiz müziğimle yeneceğim." cevabını verdi. Ona inanamıyormuş gibi bakıp "Sen manyaksın. Sirenlere yem olacak olursan, tarafımdan kurtarılmayacağını bil." dedim. Gerçekten de bugün hiç Siren Körfezi'ne ayak basasım yoktu. Bir an önce suya dalmak ve Poseidon'un Krallığı'na ulaşmak istiyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tiffany Trully
Apollon'un Çocuğu
Apollon'un Çocuğu
Tiffany Trully


Mesaj Sayısı : 1885
Kayıt tarihi : 11/10/10

Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Empty
MesajKonu: Geri: Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6)   Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Icon_minitimeSalı Şub. 15, 2011 9:55 am

Sirenlere çok yaklaşmıştık ve ben Lucy'nin kulağımı pamukla tıkama önerisini geri çevirmiştim. Ne yalan söyleyeyim kendime çok güveniyordum. Sonuçta ben müziğin tanrısı Apollon'un kızıydım. Şarkı söyleyerek sirenleri atlatabilirdim. Hatta ben onları etkilerdim. Ayıptır söylemesi sesim çok güzel. Lucy bana şaşırarak baktıktan sonra "Sen manyaksın. Sirenlere yem olacak olursan, tarafımdan kurtarılmayacağını bil." dedi. Birkez daha kahkaha attıktan sonra "Lucy, sende çok komiksin." dedim. Lucy azını açıp tam bir şey söyleyecekken yavaştan sirenlerin sesini duymaya başladık. Hemen "Başlıyoruz." dedim ve bir şarkı söylemee başladım. Sesimin çıktığı kadar bağırıyordum. Bir süre sonra sirenleri unuttum ve tamemen kendimi müziğe verdim. İki şarkıyı bitirdiğimde Lucy kolumu çekti ve denizi işaret etti. Gitme vakti gelmişti. Sirenlere doğru baktım. Hmm, sirenlere yanındaydık. Hala şarkı söylüyordum ve hiç bırakmayı düşünmüyordum. Lucy de ddüşünceli görünüyordu. Belli ki o da zihninden sirenleri hallediyordu. Lucy'e tamam manasında başımı salladıktan sonra sualtına girmek için hazırlandım. Lucy de hazır olunca berabe suya atladık ve derinliklere doğru gitmeye başladık. Rose'un gücü sayesinde nefes alabiliyorduk. Planın tıkır tıkır işlemesi beni çok memnun ediyordu ama yine de içimde bir olumsuzluk vardı. Denmizin altında uzun bir süre yüzdükten sonra krallığın arka tarafına sonunda vardık. Doğru yerdeydik. Şimdi tek kalan şey, saraya gizlice girip koleyi yakalanmadan çalmaktı. Ondan sonra da hızlıca uzaklaşacaktık zaten. Lucy'ye baktım. Aklından her zamanki gibi planlar yapıyordu. Şunu itiraf etmeliyim ki Athna çocuklarının -özellikle de Lucy'nin- yapığı planlar hep tutardı. Bunun için içim biraz daha rahatı. Lucy biraz daha düşündükten sonra bana döndü ve "Tamamdır, girebiliriz." dedi. Denizin altında sesainin çıkması beni şaşırtmıştı. Rose gerçekten de süper bir iş başarmıştı. Başımı yine tamam manasında salladım ve kendimizi hazır hissedince ilerlemeye başladık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Empty
MesajKonu: Geri: Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6)   Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Icon_minitimeÇarş. Şub. 16, 2011 5:02 am

Suyun altında dışarıda olduğumdan pek de farklı hissetmediğim için Rose'un gözümdeki değerinin fazlaca artmış olduğunu hissettim. Hatta bu akşam annem Athena'dan sonra yemeğimin bir kısmını da ona adarsam kendime şaşırmayacaktım. Kısa bir süre sarayın arka giriş kapısının önünde durup planımı gözden geçirdikten sonra Tiff'e "Tamamdır, girebiliriz." dedim. Tiff de Sirenler ile mücadelesinin ardından gözümde daha değişik bir boyut kazanmıştı. Yani artık ona eskisinden daha fazla sinir olmamın yanı sıra, gücünün boyutlarını küçümsememem gerektiğine de inanıyordum. Ah, bu partide en sönük ben kalmıştım. Yaşlı bir adamın teknesini ödünç almak hikayenin baş kahramanı olmama yetmezdi. Üç bin yıl sonra yaşayacak Athena çocuklarını gururlandırmak için, burada dikkatleri üzerime çekecek şeyler yapmalıydım. Kapıda duran yarı balık yarı insan canlıları görebiliyordum ve tiplerinin değişikliği, onlara laf atmamak için kendimi zor tutmama neden oluyordu. Onların bizi fark etmesine maksimum 10 saniye vardı. Bu süre benim zihin gücümün harikalar yaratması için fazlasıyla yeterliydi. İki balığımsı adamın da zihnine eş zamanlı olarak "İçeride bir patlama sesi duydun. Derhal korumak için efendin Poseidon'un yanına git!" mesajını gönderdim. Tiffany ansızın koşuşturmaya başlayan adamlarla benim aramda bakışlarını döndürüp dururken ona "Ayrılıyoruz. Ben balıkadamları takip ederek Poseidon'un yanına ulaşıyor ve senin varlığın fark edilirse kendimi ateşe atıyorum. Sen doğruca üst kata çıkıp yatakodasına varıyor ve Amphitrite'in kolyesini çalıyorsun." dedim. İtiraz etmek için "Hayır Lu-" diye lafa başlamıştı ki sözünü keserek "Öncelikli hedefin kolyeyi ele geçirmek. Kolyeyi alır almaz inciyi kullanarak Empire State Binası'na git. Beni aklından tamamen çıkar. Daha önce de Poseidon'un Krallığı'ndan kaçmam gerekmişti." diye ekledim. Tiffany'nin daha fazla itiraz etmesini bekliyordum ama o plandaki haklılığımı kabullenerek süslü bir koridorda ilerlemeye başladı. Ben de hala önümde görebildiğim balıkinsanları takibe koyuldum. Daha önce de defalarca kez kaçak olarak buraya gelmiş ve sağ kalarak sudan çıkmayı başarmıştım ama bu sefer nedense içimden bir ses son duanı et Lucy, diyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tiffany Trully
Apollon'un Çocuğu
Apollon'un Çocuğu
Tiffany Trully


Mesaj Sayısı : 1885
Kayıt tarihi : 11/10/10

Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Empty
MesajKonu: Geri: Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6)   Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Icon_minitimePerş. Şub. 17, 2011 4:28 am

Lucy'nin bu planı hoşuma gittiği söylenemzdi ama başka çaremiz yoktu. Diğer türlü bu kolyeyi asla alamazdık. Değişik desenlerle süslenmiş kocaman koridorlardan geçmeye başladım. Dikkatli olmaya çalışıyorduum. Ortalıkta kimse görünmüyordu. Bu çok iyi haberdi. Hızlı adımlarla ilerlerken aynı zamanda her şeyin yolunda gitmesi için babama dua ediyordum. Şimdiye kadar babam beni hiç yüzüstü bırakmamıştı ama bu olay onu biraz aşabilirdi. Sonuçta bu düpedüz hırsızlıktı. Eğer Poseidon bizi yakalarsa ölmemizi Zeus bile engelleyemezdi. Bunu bile bile bir üst kata çıktım. Bu kat da aşağı kat gibiydi. Fazlasıyla süslüydü ve bir sürü oda vardı. Hangisinin yatak odası olduğunu nasıl anlayacağımı düşünmeye başladım ama sonra diğerlerine göre daha da muhteşem bir odanın girişini gördüm. Yatak odası kesinlikle burasıydı. Etrafı kolaçan ettikten sonra odaya girdim. Kimse yoktu. İçimden büyük bir oh çektim. Şu ana kadar her şey mükemmel gidiyordu. Odanın dışı gibi içide muhteşemdi. Ancak zaman kaybetmemem gerektiği için hemen kolyenin olabileceği yerlere bakmaya başladım. Bütün çekmecelere bakıyordum. Tabii ki fazla şanslı biri olmadığım için kolyeyi en son çekmecede buldum. Onu elime alır almaz Athena'nın neden bu kolyeyi istediğini anladım. Kolye muhteşemdi ve güçlü duruyordu. Kolyeyi daha incelemeyi bitiremeden dışardan sesler duymaya başaldım. Birileri buraya geliyordu. Hızlı olmalıydım. Hemen kolyeyi ararken dağıtığım ufak şeyleri toparladım ve kolyeyi cebime attığım gibi dışarı çıktım. Ancak çok geç kalmıştım. Muhafızlar beni gördü ve bana doğru koşmaya başladılar. İki kişiydiler. Bana gelmek yerine ilk önce alarma bastılar. İşte bu çok kötü olmuştu. Büyük bir ihtimalle Lucy şu anda Poseidon'un önüne atlamıştı. Ayrıca birazdan burası asker kaynayacaktı. İki muhafız bana doğru geliyordu. Onları helletmem gerekiyordu. Aklımı çalıştırmaya başaldım. Çok geömeden Sirenlere karşı yaptığım şov geldi aklıma. Nedense sesim onları çok etkilemişti. Aynı şeyi belki de muhafızlara karşıda kullanabilirdim. Muhafızlar yanıma gelmeden şarkı söylemeye başladım. Sesim çok kuvvetli çıkıyordu. Onlara uyumalarını söyledim. Çok geçmeden ikiside uyumaya başladı. Ne yalan söyleyeyim şok olmuştum. Böyle bir gücüm olduğunu yeni farkediyordum ve bu muheşem bir şeydi. Koşuşturma sesleri duymaya başladım. Buradan hemen gitmelşiydim. Ancak Lucy'yi burada bırakamazdım. Buraya birlikte gelmiştik ancak birlikte çıkabilirdik. Poseidon'un taht odasına doğru koşmaya başladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Empty
MesajKonu: Geri: Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6)   Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Icon_minitimeCuma Şub. 18, 2011 2:54 am

Deniz ırkına mensup muhafızlar beni tahmin ettiğim gibi Poseidon'un taht odasına getirmişti. Kimseye görünmemeye fazlasıyla dikkat ederek odanın girişine yakın yerdeki bir kolonun arkasına saklandım. Görebildiğim kadarıyla Tanrıça Amphitrite de eşinin yanındaki tahtında oturmaktaydı. Bu Tiff için iyi haberdi. Yanımdayken ona gıcık olsam da ayrı kaldığımız zamanlarda Tiffany'ye haksızlık ettiğimi düşünüyordum çünkü o gerçekten iyi bir kızdı. Tabii kimse bana bir o kadar da sinir bozucu olmadığını iddia edemezdi ama sonuçta kötü niyetli değildi, cani hiç değildi. Bir gün düşmanın ordusuna katılmayacağı kesin, Olimpos'a sadık bir melezdi. Çalışkandı, kulübesine puan kazandırmak için yapmadığı şaklabanlık yoktu. Onun kazandırdığı puanlar yüzünden geçen ay Athena birincilik tahtına oturamamıştı. Belki de sorunun temelinde yatan şey, benim hırsımdı. Aklımda bu düşüncelerle ihtişamlı Poseidon'dan daha ne kadar saklanmam gerektiğini öğrenmek için sabırsızlanırken etrafta korkunç yüksek bir ses çınladı. Bunun saraydaki alarm sistemi olduğunu fark ettiğim anda suratımdaki tüm kan çekildi. Fazla değil, birkaç saniye sonra Tiffany bir muhafız ordusu tarafından enselenmiş olurdu. Beni dinleyip direkt kaçma ihtimali fazla yüksek değildi. Buna izin veremeyeceğim için kendi Ölüler Diyarı'na katılım formumu doldurmuş olacağımı bile bile saklandığım yerden çıkıp Poseidon'un karşısında belirdim ve "Hey, buradayım ihtiyar!" diye bağırdım. Tanrı hışımla yerinden kalkıp yanındaki korumalara beni yakalamalarını işaret ettiğinde yapabileceklerim listesini hızla aklımdan geçirdim. En sonunda fazlasıyla geliştirilmiş zihin gücümü kullanmakta karar kıldım. Poseidon bana göre çok güçlüydü; Üç Büyükler'den biriydi. Karısı Amphitrite ise bir zamanlar sıradan bir nereiddi ve şimdi Deniz Tanrıçası olmuş olsa bile, Poseidon'a göre çok daha kolay lokmaydı. Tüm gücümle odaklanarak ona konuşması emrini verdim. Direnç gücünün yüksekliği normal şartlarda beni kendisine hayran bırakabilirdi ama şu anda sadece işimi zorlaştırıyordu. Neyse ki galip gelen benim özel yeteneğim oldu. Tanrıça Amphitrite sinirli bir tonla "Derhal dur Poseidon!" diye bağırarak benim dışımda taht odasında bulunan herkesi şaşırtı ve oldukları yere mıhladı. Çarpık bir gülümseme eşliğinde en yakınımdaki iki deniz insanını indirmeyi başardım. Bilekliğimin kılıcım Nefesalan biçimine gelmesini sağladım ve onu üzerime yaklaşma düşüncesinde olan gardiyanlara salladım. Amacım yalnızca Tiff'e vakit kazandırmaktı, maceranın sonuna gelip muhafızlar tarafından yakalandıktan sonra inciyi kullanarak buradan kaçacaktım. Tabii önce zihin gücümün sınırlarını da biraz zorlamam iyi olabilirdi. "O melezle uğraşmayı bırakıp benimle ilgilen Poseidon!" diye cırladı Amphitrite. Deniz Tanrısı küçük bir melezin önünde rezil olmuştu ve bu, ölürsem diğer tarafa tamamen elim boş gitmemiş olacağım anlamına geliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tiffany Trully
Apollon'un Çocuğu
Apollon'un Çocuğu
Tiffany Trully


Mesaj Sayısı : 1885
Kayıt tarihi : 11/10/10

Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Empty
MesajKonu: Geri: Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6)   Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6) Icon_minitimeCuma Şub. 18, 2011 4:02 am

Hızlıca koşuyordum. Doğruyu söylemek gerekirse şimdiye kadar hiç bu kadar iyi koşmamıştım. Çünkü bu durum farklıydı. Lucy de bende birazdan ölebilirdik. Bunu nasıl engelleyeceğimi bilmiyordum ama Lucy'nin yanına gitmem gerekiyordu. Normalde incileri kullanarak kaçabilirdim ama Lucy'yi binlerce muhafızın arasında bırakamazdım. Buna vicdanım el vermezdi. Hem de sinir olsam da Lucy benim arkadaşımdı. Taht odasını uzun bir süre aradıktan sonra gürültülerin koptuğu yere doğru gittim ve taht odasını buldum. Buraya daha öncede gelmiştim ve hala harika buluyordum. Tabii şu an odayı inceleyecek durumum yoktu. Savaşmaya başladım ve birkaç gardiyan indirdikten sonra "Lucy." diye bağırdım. Lucy o ana kadar beni fark etmemişti ve bağırmamla beni gördü. İlk tepkisi şaşkınlık oldu ama sonra yerini kızgınlık aldı. Bir gardiyana kılıcını sapladıktan sonra "Burada ne işin var?" diye sordu. "Seni yalnız bırakamazdım." dedim. Lucy hiçbir şey demedi. Çünkü şu anda ortam buna müsait değildi. Lucy'nin ne yaptığını bilmiyorum ama Poseidon da Amphitrite de delirmek üzereydi. Aralarında bir şeyler konuşuyordu ve Lucy'nin yüzünde gülümseme beliriyordu. Benden uzak olduklarından ne konuştuklarını bilmiyordum ve onunla uğraşamazdım. Muhafız sayısı gittikçe artıyordu. Ya buradan hemen kaçacaktık ya da ölecektik. Ben ilk seçeneği seçiyordum. Lucy'ye "Kaçmamız gerekiyor." diye bağırdım. Lucy bana baktı ve başıyla onayladı. Yatak odasında bir gücüm olduğunu fark etmiştim ve şimdi bu gücümü kullanmayı planlıyordum. Bize saldıran muhafızlara uyumalarını söyledim. Bir sürü muhafız olduğu için bu pek işe yaramadı ama en azından bir an olsun bocaladılar. Lucy'yle aynı anda incileri çıkardık ve onları ezdik. Görüntü değişmeye başlarken kolyenin cebimde olup olmadığını kontrol ettim. Hala cebimdeydi. Görüntü değişti ve artık Poseidon'un sarayında değildik. Görev başarıyla tamamlanmıştı.


Rp Bitmiştir!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/6)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/3)
» Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/4)
» Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/5)
» Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/1)
» Pek de Tatlı Olmayan Bir Rekabet (Görev 73/2)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Deniz :: Poseidon'un Krallığı-
Buraya geçin: