Uykumu bölen bir sesle tek gözlerimi araladım. Olimpos aşkına! Hangi kendini bilmez bu saatte kapıma dayanmıştı? "Uyuyorum, sonra ge-" derken sözlerimi esnemem kesti ve tekrar uykuya daldım. Uyumak benim için çok sorun olmuyordu, ne de olsa Hypnos çocuğuydum.
Tam tekrar rüyalar alemine dalacakken demin uykumu bölen ses "Alexi, uyan!" dedi. Alexi mi? Bana sadece bir kişi Alexi diyordu, Perseus! Bir dakika, sesi neden bu kadar yakından gelmişti?
Gözlerimi açtım ve etrafıma bakındım. Oturma odasında uyuyakalmıştım ve tam karşımda Pers duruyordu. Çığlığı bastım. "Senin burada ne işin var!?"
Ben koltuktan kalkmaya çalışırken "Hmm, bir düşünelim. Ne işim olabilir? Ah, seni uyandırmak ve biraz gıcıklık yapmak." dedi. "Beni uyandırman yaptığın en büyük gıcıklık zeki çocuk!" dedim ve yanımdaki yastığı suratına fırlattım. Tam isabet! "Hem sen benim kulübeme nasıl girdin?" diye sorunca elindeki anahtarı gösterdi. "Şaka yapıyorsun! Anahtarımı düşürdüğümü söyleme!" dedim. Kahkaha attı ve "Hayır, anlaşılan sen hâla uyanamadın. Ben Hephaistos çocuğuyum ve bu anahtarı ısıtıp sizin kilide uygun hale getirmem iki saniye sürmez." dedi. Kilitlere bile güvenilmiyordu bu devirde.
Tekrar uykum gelmeye başlamıştı. "Pers, önemli bir şey yoksa defol; Çünkü rüyalar alemi beni bekliyor." dedim ve esnedim.