İki Kuzen, İki Okçu.

Bugün okçuluk alanına gitmeye karar vermiştim. Uzun zamandır okçuluk alanına gitmiyordum, doğrusu oranın havasını özlemiştim. Gümüş ceketimle beraber daha ok kullanmayı bile bilmeyen çaylakların önünden geçerek onlara hava atmak veya onlara nasıl ok atıldığını göstermek, benim için her zaman bir tutku olmuştu ki; bu tutkuyu tekrarlayacaktım. Üzerime gümüş ceketimi ve kot pantolonumu geçirdikten sonra okçuluk alanına doğru ilerledim. Alana vardığımda ise arkası dönük olan bir erkek, ok tahtasına on ikilik bir vuruş yapmıştı. Çok güzel atmıştı, ona düello teklif edebilirdim belki. Arkasına giderek sordum. "Düelloya ne dersin okçu?" diye sordum alaycı bir tavırla. Ardından çocuk arkasını dönünce onun Theo olduğunu görerek şaşırdım. "Theo?" dedim şaşırmış bir şekilde.

Karşımda Sat'i görünce şaşırmıştım. Ama o da en az benim kadar şaşırmış duruyordu. Bana düello teklif eden bir melez sanmıştım ve biraz eğlenebilirim diye düşünerek arkamı dönmüştüm. Ama bu kadar eğlenebileceğim de aklıma gelmemişti. "Sat? Nerelerdesin kaç zamandır, göremiyorum seni. Dur, bu çok yaşlıca oldu. Naber kuzen?" dedim. O da gülümsedi ve "Ben de aynı şeyi sana soracaktım aslında. Yoksun ortalarda. Bu arada iyiyim sen nasılsın?" dedi. "Desene aynı kampta birbirimizden habersiz yaşıyoruz. Ben de iyiyim sağol." diye karşılık verdim. "Evet biraz öyle olmuş. Peki düello teklifime cevabın nedir?" diye sordu. Gülerek "Ne zaman istersen sana biraz ders verebilirim. Gerçi bu işi Yon daha iyi yapıyor ama neyse." dedim ve Sat'in yüz ifadesine bakıp daha da güldüm.

Teo, iyi bir kuzendi ama sürekli nispet yapıyordu. Kıkırdadım. "Kim kimden ders alıyormuş göreceksin Teo." dedim ve okumu fırlattım. Tam on ikiden vurunca da tırnaklarımı üflüyormuş gibi yaparak artistiğimi de yaptıktan sonra gülümsedim. "Bir tane daha ister misin kuzen?" dedim ve cevap vermesine fırsat vermeden arkamdaki oklardan birini çıkararak tekrar attım. O da isabet edince yayımı üfledim. Kuzenime artistik yapmak paha biçilemezdi, özellikle de o kuzenim Teo'ysa. "Demek ki kardeşin iyi öğretmiş." dedikten sonra sırayı Theo'ya verdim. "Buyrun efendim, buyrun." dedim kıkırdayarak. Evet, eğleniyordum.

Sat eğlenerek yerini bana devretti. Açıkçası ben de eğleniyordum, çünkü ikimiz de okçuluk konusunda ustaydık. Yani farklı şeyler deneyebilirdik. İki atışımda da tam on ikiyi vurdum ve gülerek Sat'a döndüm. O da gülerek bana baktı. "Eh kuzen bu böyle sonsuza kadar gider. Daha fantazi şeyler denemeliyiz bence." dedim. Kafası karışmış bir şekilde bana baktı ve "Fantazi derken?" dedi. Ben de "Bilmem, mesela on tane oku art arda teker teker atalım, çemberleri puanlayalım ve en yüksek puanı alan kazansın. Daha sonra da farklı şeyler denemeye devam ederiz." dedim. "Bana uyar. O zaman şuradaki boş hedef tahtalarının önüne geçelim ve atışlara başlayalım." dedi. "Pekala, tam orta 10 puan. Her çember de ortadan dışa doğru birer puan azalarak gidiyor." dedim. Sat kafasını salladı ve orada duran bir meleze seslendim. "Hey sen. Üçten geriye doğru sayar mısın?" dedim. Melez afallamış bir şekilde baktı ama yarışma yaptığımızı fark edince dediğimi yaptı. Ben de hemen elimi sadağıma götürdüm ve bir tane oku yayıma yerleştirdim. Aynı şeyi dokuz kere daha yaptım. Bitirince de Sat'e döndüm ve benim daha erken bitirdiğimi görüp onu sinirlendirmek için yüksek oktav bir kahkaha attım. O da bitirince "Hadi puanlamaya bakalım." dedim.

Teo maalesef benden önce bitirmişti. Kahkahalarıyla bana bir şeyler ima ettiğini fark edebiliyordum ama sanırım puanlamada sürenin önemi yoktu. Ayaklarımı sürüye sürüye ilerledikten sonra puanlama cetvelinin önünde durdum. Gördüğüme göre ikimiz de eşit yapmıştık. Ama Teo birden gülmeye başladı. Az önce yaptığı gibi yüksek oktavdan. Ona ne olduğunu anlamamış şekilde bakıyordum. "İkimiz de eşit attık, eee bunun nesi komik?" dedim ama o güldükçe benim de gülmem geldiği için cümlem anlaşılmıyor gibiydi. Onun bunu kulak ardı etmesini beklerken daha da yüksek oktavdan gülmeye başladı. "Eşitlik durumunda süreye bakılır." derken hala bilinçli bir şekilde kahkaha atıyordu. Ardından zırlamaya başladım. "O zaman bir tane daha oynarız." dedim tek kaşımı kaldırarak.