Kampta her zamanki gibi güzel bir gün geçiriyordum.Biraz talim yaptıktan sonra ahırlara doğru yürüdüm.Burayı pek sevmezdim aslında.Bilirsiniz işte.Kötü kokar bazen.Ama o gün içimden bir ses oraya gitmemi söylüyordu.Zeus aşkına ! Zihnimdeki sesin Kronos olmaması için bütün tanrılara dualar ediyordum.Ahırlara yaklastığımda birkaç kampçı pegasus eğitimi alıyordu.Benim pegasus eğitimim olmadığından biraz alıştırma yapmanın iyi olacağını düşündüm.Eğitmen teknik bilgileri verdikten sonra bir pegasusa binip havalandım.İlk başlarda güzel gidiyordu fakat sonra işler her zamanki gibi kötüleşmeye başladı.İlk önce pegasusun biraz sert bir manevraya zorlayıp boynunu incittim.Sonra da çok yavaş gittiğinden dolayı bir anlık sinirle (hayvanlara hiçbir kastım yok tabii ki ! ) karnına bir tekme attım.Böyle yapmayı istemezdim ama ben melezim işte ! Düşünmeden hareket edebiliyorum bazen ! Pegasus için bu bardağı taşıran son damlaydı.Debelenmeye başladı ve tutunamıyordum ! Yavaş yavaş beni üstünden atmaya başladı ve en sonunda düşüyordum ! Bu mesafe çok yüksekti.Bu halde başaşağı düşmekte iseniz Zeus oğlu/kızı olmanız bile sizi kurtaramayabilirdi.Dua etmeye başlamıştım ki birşeyin üzerine kondum.Bi an kulaklarımı sağır eden bir inleme çıktı.Üzerimdeki şoku atlattığımda başka bir pegasusun üstündeydim.Hareket edicek halim yoktu ve elim ayağım titriyordu.O gün kulağıma fısıldayanın Kronos olduğundan emindim (şakası bile yapılmaz ama olsun artık) aşağı indiğimizde pegasusun üstünden indim.Titreyerek bir iki adım yürüdüm ve pegasusun gözlerine baktım.Günün ikinci şokunu geçirmiştim.Bu pegasus diğer pegasuslara kısmen benziyordu.Ama onlardan o kadar ayrıydı ki benim için.Bembeyazdı ve simsiyah gözleri vardı.Ama beni asıl kendine çeken görünüşü değildi.Neden olduğunu bilmiyorum ama onunla bir bağımız oluşmuştu.Bunu her gözünün içine baktığımda anlayabiliyordum...