Myrna Tudor Küçük Tanrı
Mesaj Sayısı : 218 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Kısa bir esinti havasında... Ptsi Şub. 07, 2011 5:47 pm | |
| Anlat hadi bana…Ölümsüzü, bir tarlanın ucundaki kısa gülümsemesi ile bana bakan o çocuğu anlat, güneş doğsun üstümden, ışıldansın tüm hücrelerim ışıldansın ki temizlendiğimi hissedeyim. Sessizce süzülsün tepemden Ares’in kargaları sadece onların sesini duyayım, yüzümde oluşan gülümseme ile sadece onu göreyim. Sadece bir kez göreyim, güneş olsun gözlerimde, yaklaşsın bana doğru.Kör olmak umurumda değil ya da dudaklarımın yanması sadece bir kez daha onun varlığını duyumsayayım. Kollarım yanıklardan geçilmez olsun neye yarar o her günün sonunda batacaksa ve her gün başkalarına da ışık olacaksa.Asla! İstemem, güneş olmasın gözlerimde o sadece benim olsun, hatta kalbimin tümünü kapsasın.Kaplasın ve kan pompalasın bütün vücuduma,yaşamımı sağlayan damarlarımı koruyan derim olsun. Yeminim olsun ki onun çizilmesine izin verirsem.Elinde tuttuğu şu küçük şeyin onu zehirlediği aşikardı ama o kendini onu içmekten alamıyordu.İçindeki küçük zehrin vücudunda oluşturduğu o duyguyu duyumsamak hoş geliyordu belki de.Kim bilebilirdi ki bu kadar küçük bir şeyin bizi zehirleyebileceğini.Yüzümdeki gülümseme ile sustu sadece onu düşünmekle ilgileniyordu,sadece o vardı aklında. Bir anda gözlerinin kapatıldığını fark etti ve sigarasını yere atıp topuğuyla ezdi. Elinde olan iki hançerinden biri hazır bir şekilde onun hareketini bekliyordu. Gözlerinin üstündeki baskının azaldığını hissetti. Baskı azaları azalmaz biri ona sarılmıştı, gözleri…Gözlerini yavaşça açtığında bunun Bendis olduğunu anlaması kısa sürmüştü.Sıkıca sarılıyordu, nefes almasını etkileyecek kadar. Seviyordu işte nedensizce. Sarıldıktan sonra dudağında hissettiği o tad, bu tadı başka ney verebilirdi ki bir kişi için sevdiği kişiden başka.Karşılık vermeye başlayacaktı ki hızla kendini geri çekti. ‘ Güneş ’ dedi içinden ‘Benim Güneşim ’.Yüzündeki anlamsız ve salakça gülümseme ile onun arkasından dinliyordu ta ki o ilahi ses bir rüzgar gibi kulağına çarptığında "Üzgünüm Alx. Ama ben gitmek zorundayım. Burada kalamam. Çok üzgünüm. Kendine iyi bak." Sustu, ne diyebilirdi. Güneşi başkalarının güneşi olmaya gidiyordu, karanlığa mahkum olmaya alışkındı. Konuşacak gibi oldu ki, sustu.Koşmak istedi ve onu başarmıştı. Kibirini ilk kez olsun yenmişti ve onurunu…Onurunu da harcamıştı. Durmuştu, ona çarpmamak için yavaşladı ve çarpmamayı başarmıştı.Arkasına geldi ve elinden tutarak kendisine doğru çekti.Konuşmadı sadece gözleriyle anlattı onu sevdiğini ve öptü, ona biriktirdiği kinle öptü.Biraz önce onu bıraktığı için öptü işte lanet olsun.Severek öptü, kutsanmış ruhundan hatıralar sundu ona, dudağını geri çekti ve ona sarıldı kulağına doğru eğilerek ama kulağıyla alakasız olan bir yere fısıldadı ‘ Seni seviyorum ! Hadi güneşim olarak bana geri dön.Bana o ölümsüz çocuğun ben olduğumu anlat. ’ Sustu,gözünden süzülen küçük bir damla yaş ile sessizliğin kapladığı bu kamp alanında… | |
|