Sat ve Ange birlikte.. - 3

Ange ile beraber pegasuslarımızın üzerindeydik. Üzerlerimizdeki elbiseler hala mükemmel görünüyordu ama bizi gökyüzünde görebilen sadece Zeus'tu ve amacım ona güzel görünmek değildi. Saçlarımı topladım ve yüzüme vuran rüzgarla beraber San Francisco'nun hava alanına giriş yaptığımızı, altımızdaki limanlardan anlayabildim. Aşağıdaki limanları Ange'ye işaret ettim. "Kuzi sanırım geldik." dedim hala limanı gösteren elimle beraber. Ange de başıyla onaylayınca pegasuslarımızı yere indirdik ve ben Ange'ye bakmaya başladım. "Kuzi, ihtiyarın nerede olduğuna dair bir fikrin var mı?" diye sordum Ange'ye umutsuzca. Bilmediğini düşünüyordum ve onu bulmak kolay olmayacaktı.

Omuz silktim.O kadar çok insan vardı ki şu Nereus'u bulmak gerçekten zor olacaktı.kuzime döndüm. "Kuzi,Nereus'la ilgili bildiğim çokaz şey var.birincisi çöplükten daha pis koktuğu," dedim ve elimi burnumun hizasına getirip salladım. "Ve ikincisi,domuz gibi yağlı olduğu." dedim.Domuzun ne kadar yağlı olduğu konusunda hiç bir fikrim yoktu ama halk arasında yağlı olarak görülüyordu.Yani canavarla dövüşürdüm ama domuzu ellemezdim hele bu süper kıyafetlerimin içinde asla!Sat'ın koluna yapıştım ve denizin yanından yürümeye başladık.Ona ulaşırsak asla ama asla dokumak istemiyordum ve aklımda mükemmel bir plan vardı. "Bak kuzi," dedim planımı anlatma ihtiyacı hissederek, "Onu bulduğumuzda ben onu durdurabilirim yani özel gücümle ama maselef durduğum zaman konuşamazda.Sadece onun kaçmaması için barikart örmeliyiz." dedimaslında özel gücüm kaçmak için vakit kazandırmaya yazrıyordu.

Ange'nin planı gerçekten mükemmeldi. Özel güce sahip kuzenimin olması işimize oldukça yarıyordu. Ama önce o ihtiyarı bulmalıydık. Yoldan geçen birini durdurarak sordum, minik bir kızdı ama gözleri cin gibiydi. Bilmesini umut ediyordum, bilmediğini bilsem bile. "Şey Nereus, nerede biliyor musun minik kız?" diye sordum, sanki ben çok büyükmüşüm gibi. Ama kız koşarak annesinin yanına gitti, ben bu kadar korkunç olduğumu düşünmüyordum. Sanırım hitap şeklim hoşuna gitmemişti. Başka insanlara da sorabilirdik. Yoldan geçen yaklaşık on altı yaşındaki bir çocuğu çevirdik. "Ya, Nereus'un yerini biliyor musun?" diye sordum. Çocuk ise Ange'nin elbisesine bakıyordu. Çocuğun beni takmadığını duyduğum zaman daha çok bağırdım. "Heey, Nereus'un limanının yerini biliyor musun?" diye sordum. Çocuk sonunda bana bakmıştı ama hala ağzından laf çıkmıyordu. Bu sefer sorması için Ange'ye baktım. Çocuk beni takmasa bile Ange'yi takardı herhalde.

"Heyoo," dedim elimi çocuğun gözleri hizasında sallayarak "kuzenim sana birşey sordu." çocuk gözlerini kırpıştırdı.Ah,Zeus,işimiz gücümüz yok delilerle uğraşıyorduk. "Siz kuzenmisizin?Hiç benzemiyorsunuz." Sanki kuzen onu çok ilgilendiriyordu da.Hay Zeus. "Evet kuzeniz.Nereus nerde onu söyle sen." dedim.Yavaş yavaş sinirleniyordum.İşte erkeklerin gıtlığına örnek.Çocuk gözlerini kırpıştırdı ve çarpık bir gülümsemeyle bize baktı. "Siz ciddimisiniz?" dedi.Aslında böyle bir soru beklemiyordum.Neyseki Sat benim yerime cevapladı. "Evet," çocuk yavaş yavaş geri geri gitmeye başladı.tüzündeki o gülümsemede soluyordu. "Siz...siz...delisiniz!" dedi ve arkasını dönüp koşmaya başladı.

"Akıl seviyemize bir yorum daha,eksik kalsın onun ki...Neyse.Kuzi sanırım şu Nereus'un pek iyi bir ünü yok." dedim Sat'a dönerek.Oda başını salladı. "Ne yapacağız?" dedi.Lotusa kesinlikle gütmek istiyordum.Omuz silktim ve cevap verdim. "O zaman bir köpek gibi koklamak zorundayız." dedim.Burası şu çocuk gibi geri akıllı kaynıyorsa biz Nereus2u ancak rüyamızda bulabilirdik.Tabii,orası da biraz şüpheli.

Nereus'u kendi başımıza aramak zorundaydık, çünkü Nereus'un adını duyan kaçıyordu. Maalesef limanları geze geze ve koku algılarımızı aça aça bulmalıydık, ve bulacaktık. "Peki kuzi, o zaman limanlardan koklamaya başlayalım." dedim burnuma acıyarak. Bugünlere gelmek için neler çekmişti, inşallah bir şey olmazdı. Ange'ye baktım, ve sonra limanları dolaşmaya başladık. Burunlarımız önde koku almaya çalışıyorduk ki bu zor olacaktı. Yanına gittiğimiz denizciyi koklayarak gayet acayip göründüğümüzün de farkındaydım hani. Denizciler bize acayip acayip bakıyorlardı. Biz de gülümseyerek oradan uzaklaşıyorduk. Birkaç denizciden de azar işitmiştik, neden burada insanları kokluyormuşuz da falan filan. Çünkü biz Lotus'un büyüsünden korunmak istiyorduk, bundan önemli neden olamazdı ki! Biraz daha yürüdükten sonra Ange'ye döndüm. "Kuzi ya, bence bulamayacağız bu adamı. En iyisi vazgeçelim." dedim oflayarak. Ama o sırada Ange bir adamı işaret ediyordu. "Kokuyor." dedi. Gülümseyerek adamı izlemeye başladık. Daha demin hazırladığımız planı yoluna koyacaktık şimdi.

Ciddi anlamda iğrenç kokuyordu.Sanki ölü balıklar gibi.Kusma isteğimi bastırdım ve burnumun koku alma duyusunu kpatmaya çalıştım.Evet,bugünlrde burnuma gerçekten çok yükleniyordum. Adam bir şezlonga uzanmış güneş gözlüklerini takmıştı ve büyük ihtimalle uyuyordu.Onu yakalamak fazla zor olamazdı değil mi?Hemen yanına gittim ve denizle arasına girdim.Bu Nereus isteği deniz hayvanına dönüşebiliyordu. "Kuzi sen sor.Bende burda onu durduayım." dedim.Sat "anlaştık" dedi ve hemen Nereus'a döndük.

Ama bizim onu uyandırmamaıza gerek kalmadan gözlerini açtı. "Çekil ordan küçük kız güneşimi kapatıyorsun." omuz silktim. "Çekilemem.En azından sen bize istediğimizi söyleyene kadar." dedimAdam Sat'a baktı ve o anda ne olduğumuzu anlamış gibi ayağa fırladı. "Siz melezsiniz!" ve beni geçip denize ulaşmaya çalıştı.Hemen güneşten yardım aldım ve elimde hentbol gibi yuvarlanan ısıyı ona fırlattım.Nereus nında taş gibi durdu. "Hadi kuzi başlayalım." dedim gülümseyerek.

Nereus'un taş gibi kesilişini hayretler içerisinde izliyordum. Kuzenimin beni uyarmasıyla kendime geldim. Nereus'un etrafına çevreden balık ağları falan koyduk. Denizin hemen girişine de bir ağ koyduk ki eğer bu kadar önleme rağmen atlamayı başarabilirse o ağ onu sarmalasın diye. Bulabildiğimiz bariyerleri dizdikten sonra Ange ısısını geri çekti. Nereus'a bakmaya başladık. Bize korkmuş şekilde bakıyordu. Ve korkmalıydı da, çünkü az sonra bize istediğimizi vermezse yüzünün ortasına hiç çekinmeden yumruğumu atacaktım. Elimin kokusunun geçmesi için birkaç hafta yıkamam gerekse de o büyü için her şeyi yapardım. Adam konuşmaya başladı. "Aaa!" dedi şezlonguna otururken. O yağlı göbeğini kaşıdı ve bize baktı. "Ne isterseniz isteyin, hiçbirini yapmayacağım! Bunu o kalın kafanıza sokun melezler!" dedi ve tam sırtını yaslayacakken Ange ile aynı anda ona oklarımızı gösterdik. Konuşmaya başladım. "Kaçacak yerin yok ihtiyar. Bize Lotus'un büyüsünden kurtulma yolunu söylemezsen çok ciddiyim, bu okla seni delik deşik ederim. Avcı olduğumu söylemiştim herhalde, erkeklerden nefret eden avcılardan." dedim. Her ne kadar erkeklerden nefret etmesem de bunu söylemek ihtiyarı korkutmuş olmalıydı. "Of, peki." dedi. Ange ile birbirimize bakıp gülümsedikten sonra ihtiyar anlatmaya başladı.

"Ama sadece bir soru hakkınız var.Lotusu mu istiyorsunuz?" dedi Nereus.Seside enaz göbeği kadar yağlıydı.Iyykk...İğrenç. "Evet.Bize Lotus'un büyüsüne kapılmadadan nasıl eğlenebileceğimizi söyle." Nereus kaşını kaldırdı ve bir süre bize baktı.Off,böyle bir adamın bu kadar zeki olması hiç adil değil! "çok basit,lotus çiçeklerinden yemeyeceksiniz." dedi.

Hayır,hayır.Bu doğru cevap değil! "Senden bunu istememiştik!Zorluyorlar!Bize nasıl kurtulacağımızı söyle." Nereus pis pis sırıttı. Ve omzunu silkti. "Bir soru bir cevap bu kadar melezler." Sanırım öfkeden deliriyordum.Okumu çektim ve Nereus'un kafasına nişan aldım. "Seni öldüreceğim,pis ihtiyar!"

Nereus bizi kandırmıştı! Bizimle resmen oynuyordu bu adam ama sabrım taşmaya başlamıştı. Ange'nin de öyleydi ki adamın kafasına nişan aldı. Onu öldürecekti, eğer bize büyüyü öğretmezse. Ama Nereus'un bakışları denize kaymıştı, fark edilir bir şekilde. Önünde bariyerler vardı ama yine de önüne geçmeyi mantıklı buldum. "Bu kadar çabu kurtulacağını sanma ihtiyar herif." dedim gayet ciddi bir şekilde. Ardından ben de okumu çıkardım. "Biliyorsun değil mi? Ange Apollon çocuğu, ben de Artemis avcısıyım." dedim onu korkutmak istercesine. Nereus yutkundu ama söylemeye niyeti yok gibiydi. Hala denize bakıyordu, kaçıp kurtulmak istiyordu. "Bir soru, bir cevap dedim." diyince okumun yayını biraz daha çektim. "Bak adam, katil etme bizi. San Francisco o kokunu özler sonra. Ve biz, Ange ile ben, ne dediysek onu yaparız." dedim bağırarak. İhtiyar korkmuş olacaktı. "Peki söylüyorum." diyince gülümsedim. Doğru bir karar verdiğine sevindim.

Nereus biraz üzgün görünerek elini cebine götürdü.İki tane kurumuş çiçek yaprağı çıkararak Sat'la elimize verdi. "Bunlar ne?" diye sordu Sat.Banada sıradan bir çiçek yaprağı gibi görünmüştü. "Bunlar," diye cevap verdi Nereus. "Bunlar,Lotus çiçeklerinin kurumuş yapraklarıdır.Bunlar cebinizde bulunduğu sürece Lotus Kumarhanesinin büyüsünden korunmuş olursunuz." dedi cahilliğimize oda çok şaşırıyormuş gibi görünüyordu. "sana neden güvenelim?" diye sordum.Ona güvenmek istiyordum ama bunca yaptıklarından sonra mı?Bu biraz zordu.Nereus ellerini yukarı kaldırdı ve omuz silkti. "Kaçkın olabilirim ama yalancı değilim melezler.güvenip güvenmemek size kalmış." Okumu indirdim ve sat'a baktım.Oda omuz silkti. "Pekala," dedim ve beraber Nereus'un limanından uzaklaşıp Lissa ve Plüton'un yanına gitmeye başladık. "Sence ona güvenebilirmiyiz kuzi?" diye srdum.

O ihtiyara güvenmekten başka çaremiz yok gibi görünüyordu. Hem, biraz da olsa mantıklı gibi görünüyordu bu yol. "Bari güvenelim kuzi, başka çaremiz yok." diyip kafamı yana yatırdıktan sonra Ange'ye döndüm. "O halde bize yol göründü. Beraber Lotus'a gidip biraz kafa dağıtsak fena olmaz." diyip kıkırdadıktan sonra ben Plüton'a, Ange de Lissa'ya atladı ve beraber San Francisco semalarından Las Vegas semalarına bir geçiş yaptık.

Rp Lotus'ta Devam Edecektir.