gülümsedim ve kuzenim acayip birşey sormuş gibi elimi yüzümün hizasında salladım. ''kuzi,ayıp ediyorsun,bu sorulur mu?'' dedim ve ağacın yanından ayrılıp kuzenimin karşısına geçtim.Sat denemek için sordu. "sorulmaz mı?" ona gülümsedim ve bir kahkaha batlattım "elbette sorulur ama öz konusu bizsek," dedim parmağımla ikimizi işaret ederek "bu çok acayip kaçar kuzi." Sonra elimi kavgaya başlayanlar gibi büktüm ve ileri doğru giderek gerildim. "Sonuçta sormadan da çıkabiliriz," dedim.
Gerçekten iyi nutuk çekmeye başlamıştım bu aralar ve babamın arabasından hala haber alamamıştım!işte bu da başımın derde gireceğini işaret eden ayrı bir sorundu.Ama bu sanırım şuan konuşacak zaman değildi.Yoldayken,kuzenimin kafasını canavarlar denizinde bıraktığımız güneş arabasıyla yeterince şişereceğimden emindim nasıl olsa.Ellerimi yumruk yaptım ve parmaklarımı kütletmeye başladım.Bunu yapmak bana kampa gelmeden önceki kavgalarımı hatırlatıyordu ve bunu hatırlamak gerçekten çok hoştu.Elimi kuzenimin koluna koydum ve sordum. "ee,nereye gidiyoruz kuzi?"