Sat ve Ange birlikte.. -2

New York üstünde uçarken Sat'ın arkasına geçmeye çalışıyordum ki bana yol gösterebilsin.açıkça söylemek gerekirse New york'ta annemin evinden başka bir yerin adresini blimyordum.Onlarda şimdi Miami'de tatildelerdi.O kadar çok geziyorlardı ki bu huylarından nefret etmeye başlamıştım. "Sat," diye bağırdım.Beni duyması için.Bağırmama karşılık ses tellerim acıyla irkildi. "Önüme geç!Bana yol göster!" Sat başını bana çevirdi ve anladığını göstermek için başını aşağı yukarı sallamaya başladı.Güneşin yanından geçiyorduk.Ve içimi muhteşem bir duygu kapladı.Orda bir ömür boyu kalabilirdim.Kendimi çok güçlü hissediyordum ki buda anlaşılması zor birşey değildi.Gözlerimi açtım ve etrafıma bakındım.Güneşin en yakın kısmında onun ısısıyla birlikteydim ve önümde Sat yoktu.Acaba ne kadardır ordaydım kim bilir?Telaşla etrafıma bakınıp Lissa'yı ileri doğru yönlendirdim.bir yandanda beni duymasını umut ederek "Sat!" diye başırdım.

Ange ile beraber pegasuslarımızın üzerinde ilerlerken ben dalmıştım. Aklım başka yerlerdeydi, daha doğrusu gideceğimiz yerde. Annemle babamı çok özlemiştim. Benim biyolojik annem Nike'tı ama benim göya üvey annem bana Nike'tan çok daha fazla ilgi göstermişti, benim annem Candace Morgan'dı. Şimdi beni kamptan dönünce görünce kim bilir neler düşünecekti, eminim ki benimle ilgilenip sarıp sarmalayacaktı. Ve muhtemelen işte olan babamı arayarak gelmesini isteyecekti ki babam da muhtemelen on beş dakika sonra evde olacak ve benim biraz daha kalmamı söyleyecekti. Mutluydum, Ange'ye nasıl hissettiğini soracaktım ki arkamı döndüğümde Lissa ile Ange, ikisi de yoktu. Telaşlanarak bağırmaya başladım. "Angee!" Birkaç sefer bağırdıktan sonra beni anlayıp anlamadığından emin olamadığım pegasusumun kulağına Lissa'yı çağırmasını söyledim. Kişnemeye başladı, yani ikimiz de arkadaşlarımızı arıyorduk. Bir yerlerden sanki adım çağırılıyor gibi geliyordu kulağıma ama nereden adım gelebilirdi ki? Gaipten sesler duyduğuma kanaat getirerek Angenin adını haykırmaya devam ettim. Yine sesimi duyar gibi oldum, güneşin yakınlarından geliyordu, bakamıyordum. "Ange gel buraya!" diye bağırmaya devam ettim.

tamam,bu Sat'ın sesi diye mırıldandım kendi kendime ve ileri atıldım.Sat elini gözüne siper etmiş beni görmeye çalışıyordu.Hemen yanına gittim ve Sat'ın rahat görmesi için güneşe sırtımı döndüm ve ilerlemeye başladık. "Nerdesin kuzi ya?" dedim bitmiş bir halde.Koskoca New York'ta tabiki kampa geri dönebilirdim ama Sat'ı burda tek başına bırakmak cidden istemiyordum. "Dalmışım." diye mırıldandı Sat. "bende.Ber daha güneşe yaklaşırsam..." Sat gözlerini merakla açmış bana bakıyordu. Omuz silktim ve suçlu suçlu gülümsedim. "gözlerimi açık tutacağım." dedim.

emin olmak için Sat'ın yanından gidiyordum.Bir daha kaybolmak hayatta istemiyordum ki bu acı bir gerçekti.Lissa'nın yelesini okşadım.Lissa hevesle kişnedi.Tam dalıp gidecektim ki Sat kolumdan sertçe çekip beni yanına aldı ve nerdeyse 30 katlı bir binanın içine girmekteen beni son anda kurtardı. binaya öfkeyle bakarken bir anda o binayı yakma istediği duydum "fazla dalıyorsun." dedi Sat.Başımı salladım.Bugün nedense dalasım tutmuştu gece mi uyuyamamıştım? "Biliyorum kuzi.Şu Lanet binayı tam gökyüzünün ortasına dikmek zorundalarmıydı?Ne işlerine yarayacak?" dedim kinle.

Ange tam binaya çarpacakken onu tutmuştum, bu aralar fazla dalıyordu. Kinle binaya bakarken sözde sorusuna cevap verdim. "Haklısın, yeterince bina var." dedim aşağıya bakarak. Gerçekten de bir sürü bina vardı New York'ta. Boş yere yapılmış, sırf israf için. Hala dışarıda evsizler varken bir kişinin dört beş tane evi olması dokunuyordu bana. Ange'ye aşağıyı işaret ederek gösterdim sokakta yatanları. "New York'ta bile bir sürü evsiz var." dedim acıyarak. Ardından ilerideki evimi görünce sevindim ama üzerime düzgün bir şeyler giyerek eve gitmek istiyordum. Yoksa annem kızabilirdi, beni böyle mi göndermişti?

Ange'ye döndüm, kocaman plazayı işaret ederek. "Kuzi yanında para var mı?" diye sordum. Ange cebinden bir sürü drahmi çıkarınca ben de kendi cebimi kontrol ettim. Biraz drahmi ve biraz Amerikan dolarım vardı. Gülümseyerek Ange'ye paraları gösterdikten sonra kıkırdadım. "Bence kuzi kuzi alışverişe gidelim önce." dedim New York'un en ihtişamlı alışveriş merkezinin tepesinde gezinirken. Ange de başıyla onayladı. "Harika olacak kuzi." dedi ve Lissa ile Plüton bizi alışveriş merkezinin yakınlarında bir yerlerde indirdi.

Alışveriş merkezine girdiğimiz anda hemen kıyafet mağazasına gittik.İçeri girer girmez etrafa göz gezdirdim.Bir sürü şey vardı elbese,t-shirt,pantolon...herşey...Hemen t-shirtlerin yanına gittim.Ve en çok güneş sarısına çalan artası pulları çevrili t-shirtü aldım ve hızla kuzenimin yanına gittim. "Kuzi,bu nasıl?Yoksa artık başka renk mi giymeliyim?" dedim birden aklıma dolabımın içinde duran bir sürü güneş rengi elbiselerim geldi.hemen elimdeki t-sihirt'ü yerine koydum ve onun yerine mavi bir tsihrt aldım.sat'ta pantolonların yanına gitmişti.Onun yanına gideceğim anda albie reyanundan geçerken gözüme mavi renkli bir elbise takıldı.Dizimin biraz üstünde eteği vardı.Kolları kısaydı ve belini sarıyordu.Hemen onu aldım ve kuzenimin yanına gittim.Elinde bir pantalonla etrafına bakınıyordu.Arkasından yaklaşıp onu korkutma dürtüme engel olmaya çalışarak yanına gittim.Bunu gerçekten huy yapmıştım. "Baksana kuzi," dedim.Sat arkasını döndü.elinde iki,üç tane pantalon tutoyordu.Elimdeki elbiseyi gösterdim ve onun üstüne tuttum. "Bu elbise sana çok yakışır." dedim ve bir süre üstünde tuttum.Bir Afrodit kızı gibi zevkim yoktu ama gerçekten çok hoşuma gitmişti.içimi çektim ve elbiseyi kuzenimin eline sıkıştırdım ve sonra kendim için seçtiğim T-shirt'ü gösterdim."Bu nasıl?"aslında kampta MELEZ KAMPI t-shirt'ünü giydiğimden t-shirt'e bek ihtiyacım yoktu.O yüzden düşünmeden t-shirt'ümü pantoların arasına attım ve birisi görmüşmüdür diye etrafıma bakındım.Sonra siyah renkli pantolonu elime aldım ve incelemeye başladım.

Ange bana bir elbise bulmuştu ve şu anda elindeki siyah pantolonu inceliyordu. Ben de ona bir şey almalıydım, kuzenimin jestini karşılıksız bırakmamalıydım. Ange'ye uygun kıyafet aranırken aklıma hep onun -doğal olarak- en sevdiği renk olan sarı renkli bir şeyler alma fikri geliyordu fakat kuzenimin daha demin bıraktığı elbiseleri ona geri getirmek biraz saçma olurdu. Elindeki siyah pantolona baktım, onunla uyumlu bir şeyler olabilirdi; mesela siyah pantolonun üzerine beyaz desenli bir t-shirt ve güzel bir ceket çok güzel kombinasyonlar oluşturabilirdi. Bu fikri beğenmiştim; desenli t-shirt aramaya başladım. Üzerinde yazılar olması benim tercihimdi, umarım kuzenim de beğenirdi. Tam yazılı t-shirt ararken karşıma çıkınca gülümsedim. Üzerinde klasik ama benim sadece kuzenime yakıştırdığım bir söz yer alıyordu. Nobody is Perfect, I'm Nobody. Benim şu ana kadar tanıdığım en perfect kişi Ange'ydi yani bu t-shirti taşıyabilecek tek kişi. Gülümseyerek t-shirti elimde gezdirmeye başladım. Tam Angeye verecekken ileride deri bir ceket gördüm ve üçlüyü tamamlayarak Ange'nin yanına gittim. Bu sefer ben korkutacaktım onu, gülümseyerek ilerlemeye başladım ve bağırdım kahkahalar içerisinde. "Böö!" Uzun bir süre güldükten sonra Ange'nin eline onun için seçtiklerimi tutuşturdum ve bir elimdekilere, bir de onun elindekilere baktım. Hala durmamış gülümsemelerimin arasından saçılan sözcükler şunlardı; ""Mükemmel moda zevkin var kuzi."

Siyah pantolon gerçekten hoşuma gitmişti.Bir süre ona baktım ve diğer pantolonları inceledim ama hayır bu daha iyiydi.Birşey bulmanın mululuğuyla gülümsedim tam Sat'a bakacaktım ki birden arkamdan "Böö!" diye bir ses geldi yerimden fırladım ve arkama döndüm.sat!beni kendi oyununla korkutmuştu!Kahkahalarla gülmeye başladım.""Mükemmel moda zevkin var kuzi." Başımı salladım ve onun elindekilere baktım.çok güzel bir t-shirt ve ona uyumlu bir siyah deri bir ceket tutuyordu.Diğer elindeyse ona verdiğim mavi elbise vardı.Gerçekteno elbise ona çok yakışacaaktı.Elbisenin bir askısı yoktu.Gülümsedim ve kuzenime karşılık verdim. "Senin moda zevkinle asla yarışamam kuzi" dedim.Elindeki yeni aldığı şeyleri göstererek "Bunlarda çok şekermiş." dedim beğeniyle.Sat kendinden memnun gülümsedi ve elindekileri bana uzattı. "Bunlar senin kuzi." dedi.ağzım bir karış açık kalmıştı.Şaşkınlıkla elindekilere baktım. "Bunlar...Sen ciddimisin?" dedim.İçimde garip duygular vardı. "Evet kuzi." dedi.Kıyafetleri alıp inceledim ve ağzımdan sadece bunlar çıktı. "Bu harika bişey!." dedim ve birşeye açılık getirmek için kuzenime baktım. "senin zevkine bayıldığımı söylemişmiydim?"

Ange kombinasonu beğenmiş gibiydi, gülümsedim ve cevap verdim. "Binlerce kez söyledin ama ben senin zevkini tercih ederim." dedikten sonra ikimizin de elindekilere bakarak kıkırdadım. O kadar çok şey almıştık ki, nasıl ödeyeceğimizi düşünüyordum. Ama yine de elbisem çok güzeldi, kuzenimin bana bu elbiseyi seçmiş olması da elbiseyi ayrı bir sevmemi sağlıyordu. Mavi mavi bana çok yakışacaktı, üzerimde nasıl duracağını hayal ettim bir süre. Sonra Ange'ye döndüm ve cebimdeki paraların orada olup olmadığını kontrol ederek sordum. "Artık paraları ödeme vakti geldi sanırım." dedim kıkırdayarak ve Ange'yle beraber upuzun kuyruğa girdik, beklemeye başladık. Kuyruk çok uzundu, beklemek işkence gibiydi ama bu kuyruğu ile güzelleştiren kuzenim yanımda oldukça eğlenemeyeceğim zaman yoktu. Ange ile beraber önümüzde duran bayanın ensesine üflüyor, şapkalı bluzunun şapkasına elimize ne geçirdiysek dolduruyor ve sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranıyorduk, evet işte bu eğlenceliydi.

Kadın sinirle bize döndü. "Ne yapıyorsunuz?" dedi.Hiç birşey olmamış gibi cevap verdim. "Sıra bekliyoruz hanımefendi." Aslında daha demin kadına yaptığımız işkenceleri sayaraksak sıra beklerken eğleniyorduk.Sat hafifçe kıkırdadı.Kadın sinirle ona baktı.Sat yutkundu ve dudaklarını sıkarak gülmesini yuttu.Kadın önüne dönünce ikimiz de kahkahalarla gülmeye başladık.Kadın omzunun üstünden bize baktı.Yutkunarak sustuk.Kadın sıra gelince kaçarcasına kasaya gitti ve aldıklarının parasını verdikten sonra uçarcasına kadan çıktı ve gitti.Hafifçe kıkırdadık ve kasaya ilerledik.

aldıklarımızın parasını verdik ki doğrusunu söylemek gerekirse bütün paramız bitmişti.Keşke yanımızda Hermes Çocuğu getirseydik.Sat'ın yanına gittim ve birlikte pegasuslarımızın yanına gittik.Lissa ve Plüton en yakın binanın çatısında bizi bekliyorlardı.hemen onlara aldığımız küp şekerleri onlara tuttuk ve bitirinceye kadar bekledik.Lissa'nın sırtına binecektim ki SAt'a baktım. "Kuzi nerde giyineceğiz?" dedim.Ve Lissa'nın yelesini okşamaya başladım.

Ange Lissa'nın yelesini okşuyordu, ben de giyinecek bir yer aranıyordum. Etrafta giyinecek bir yer yok gibi görünüyordu. Ange'nin aldığı elbiseyi de hemen giyinmek istiyordum. Elimizdeki poşetlere baktım ve tekrar çatıdan aşağıya baktım. "Keşke dükkanda giyinseydik." dedim oflayarak. Ardından Plüton ile Lissa'ya dönerek aşağıya baktım. "Eğer hemen giyinmek istiyorsak umumi bir tuvalet tek tercihimiz, eğer biraz bekleyeceksek ailelerimizin evinde falan da giyebiliriz." dedim. Ardından cevap vermesi için Ange'ye döndüm. O an gözümün önünde canlandı elbisenin bende nasıl duracağı. Kampa geldiğimde asla etek giymeyen vahşi ben, kamptan sonra Afrodit kızlarıyla geze geze süsten anlamaya başlamıştım. Zaten kampa gelmeden önce tam bir avcı gibiydim sonra değiştirdiler beni. Ama bundan şikayetçi olduğum falan yok, bence çok iyi ettiler. Şu an kendimi daha çok seviyorum, narsistliğe kaçmadan. Bir süre daldıktan sonra Ange'nin sesiyle kendime geldim. Nerede giyineceğimize karar vermiş olmalıydı.

"Bak kuzi," dedim parmağımla ileriyi işaret ederek "şurası tuvalete benziyor." dedim.Aslında tuvalet olduğundan pek emin değildim ama sürekli herkesin girip çıkması bana oranın tuvalet olduğunu düşündürmüştü.Sat gösterdiğim yere baktı ve omuz silkti. "Ne kaybedeceğiz ki kuzi,tuvaletse giyiniriz." dedi."Haklısın." diye mırıldandım ve Lissa'nın yelesini bırakıp Sat'la beraber merdivenlere inip tuvaletlere yöneldik.İçeri adım attığım anda yanılmadığımı anladım burası bir tuvaletti.Ama etraftan püfür püfür lağım kokuları gelen leş gibi bir tuvaletti.Zaten sorun,bütün melezlerin duyularının insanlardan daha iyi olmasıydı.Bu da bu kokuları insanlardan daha iyi almamızı sağlıyordu. "Iykk," diye böğürdüm. "burası leş gibi kokuyor." Sat'da bana katılırcasına böğürdü ve öksürdü. "Bak kuzi ne diyeceğim," dedi Sat.Burnunu kapattığı için sesi bir garip çıkıyordu sanki grip olmuş gibi. "Üç deyince içeri gireceğiz ve Afrodit Kızları gibi üstümüzü gyineceğiz." dedi.Başımı salladım "Anlaştık." diye mırıldandım.Sat "Üç!" dedi ve ikimizde içeri girdik.Daha önce hiç bu kadar hızlı giyindiğimi hatırlamıyorum.Ama muhteşemdim.Afrodt Kızlarını bile o anda solladığıma eminim. Üstünümü giyinip Kamp kıyafetlerimi poşete tıkıştırdım ve Sat'la beraber kendimizi kapının önüne,temiz havaya attık.Bir kaç kez derin nefes aldıktan sonra Sat'a baktım.Önce havalı ibr ıslık çaldım. "Vay kuzi,yakıyorsun."

Ange ıslığıyla beraber bana iltifat edince kıkırdadım. Nasıl göründüğüme bakamamıştım bile, hızlıca giyinip çıkmak zorunda kalmıştım. Yine de o kokuya katlanmaktansa çirkin görünmeyi yeğlerdim ki, sokaktan geçen insanların bakışları çirkin olmadığımı anlatıyordu sanki. Gülümsedikten sonra Ange'ye bakarak biraz daha yüksek bir ıslık çaldım. "Burada bir taş var sanki." dedim kıkırdayarak. Daha önce elbiseyle hiç bu kadar rahat hissetmemiştim, Ange gerçekten bana çok uygun bir seçim yapmıştı. Salına salına yürüyorduk beraber, güzel kuzenler olarak. Herkesin gözü üzerimizdeydi, ama sonuçta ben bir avcıydım ve başı bağlı bir avcı. Bu yüzden bu iltifatlara sadece gülmekle yetiniyordum, Ange de aynı şekilde. Beraber pegasuslarımıza doğru yürüyorduk, sanırım artık ailelerimizi görmenin vakti gelmişti. Ama yine de elbiselerle salınmak paha biçilemezdi. Kıkırdayarak Ange'ye baktım, şimdi ne yapacağız bakışıyla.

Kuzenime bakarak omuz silktim. "kuzi,beni dışarda bırakmayacaksın değil mi?" dedim.Sat şaşırarak bana baktı. "Elbette bırakmayacağım kuzi."dedi. "Güzel," diye mırıldandım.Ve Sat'ın kolundan tutup bizi dikizleylen erkek topluluğunun oraya ilerlemeye başladım.Sat telaşlı bir sesle "Napıyorsun kuzi?" dedi gülümsedim ve cevap verdim. "Her zaman yapmak istediğim birşey vardı,şimdi onu gerçekleştireceğim kuzi'cim" dedim Afrodit kızlarını taklit ederek.sat güldü ve başını salladı.Tam yanlarından geçecektim ki birisi önümümüze çıkıp bizi durdurdu. "Nasılsınız güzeller?" dedi havalı havalı.Midemin kalktığını hissettim. "Seni gördüm,moraleim bozuldu." dedim bıkkın bir sesle.Arkasından başka bir erkek Sat'a yaklaştı ve tam kolunu Sat'ın boynuna dolayacaktı ki Sat karşı çıktı. "Bir adım daha atarsan,bu attığın son adım olur." diye mırıldandı.

Erkek arkaya doğru sendeledi karizması çizilmişti ama bozuntuya vermeden tekrar gülümsedi. "Sert kızları severim." dedi.Ona cilveli bir şekilde gülümsedim. "O zaman şimdi bana bayılacaksın." dedim ve elimi yumruk yaptığım gibi çocuğun gözüne yapıştırdım.Erkek inledi ve yere yapıştı. "kuzi,diğerini de sana bırakıyorum." dedim Sat gülümsedi ve yumruğunu aldığı gibi diğer erkeğin burnuna indirdi.erkek acı çekerek yere düştü.Hafifçe kıkırdadım ve kuzenimin elini tutup geldiğimz yoldan geri dönmeye pegasuslarımızın yanına gitmeye başladık.

Ange ile beraber erkekleri bir güzel dövmüştük, onlar kendilerini ne sanıyorlardı ki? Yakışıklı, zeki falansa zaten Yon'la yarışamazlardı ki bana bu bile yasakken diğer erkeklerle bir üçgen yaratmaya niyetim yoktu. Ange ile beraber elele pegasuslarımıza doğru ilerliyorduk. Peki şimdi ne yapacaktık? Elbiselerimizle diğer kızlara hava attık, erkeklerin dikkatini çekerek gözlerini mor ettik. Ailelerimizin yanına mı gitseydik yoksa planımızı başka bir zamana mı erteleseydik? Buna karar vermesi için Ange'ye baktım. "Peki kuzi şimdi ne yapıyoruz?" diye sordum gülümseyerek. Bu sırada pegasuslarımızın yanına gelmiştik bile, tekrardan. Lissa ile Plüton bize bakıyorlardı, beğenmişlerdi sanki kıyafetlerimizi. Gülümsedikten sonra güç bela Plüton'un üzerine oturup yelelerini okşamaya başladım. Biraz yorulmuştum sanki, ama yine de kuzenimle her yere giderdim.

Lissa'nın üstüne atladım ve yelesini okşamaya başladım.Bir yandan da nereye gitsek diye düşünüyordum.Kuzenime baktım sklımdan sadece Lotus geçiyordu ama oraya gelirsek aslla çıkamazdık. "Kuzi Lotus'a gidelim mi?" dedim birden.Biliyorum çok saçmaydı belki ama çok istiyordum.Sat Plüton'dan başını kaldırıp bana baktı. "Oraya girersek çıkamayız Ange." Biliyordum,ama oraya gidersek içim rahatlayacak gibi hissediyordum. "Hadi kuzi,lütfen?" Sat dalgin dalgın başını indirdi.Düşünüyordu eğer ordan çıkamazsak yani...Hiç bişey olmazdı büyük ihmalle olacak şeyleri kaçırırdık. "Olabilir...De ya dönemezsek?" dedi Sat.O sırada aklımdan şimşek gibi bir düşünce geçti. "Kuzi,Neverus'a gidelim.Belki o büyünün etkisinden çıkmayı biliyordur." dedim hevesle.Bu bence en mantıklısıydı.Sonra da Lotus'a gider biraz eğlenirdik.Olley!

Ange çok heyecanlı görünüyordu, belli ki bunu istiyordu. Ailemi daha sonra da görebilirdim, nasıl olsa istediğim an kamptan çıkabiliyordum, Athena'ya biraz yalakalıktan sonra tabi. Gülümsedim ve başımı öne arkaya doğru salladım. "Tamamdır kuzi, haydi gidelim." diye gülümsedim. Ardından ben Plüton'un üzerinde, Ange de Lissa'nın üzerinde San Francisco'nun havasına doğru ilerlemeye başladık. Bu sefer gerçekten eğlenecektik, önce kokuşmuş adamı bulup bir büyü öğrenecek ve sonra da Lotus'a gidip kafa dağıtacaktık. Yüzümdeki gülümsemeyle beraber limana doğru uçmaya devam ettik.

Rp Nereus'un Limanı'nda Devam Edecektir.