***Yaza Veda Partisi*** (11 Eylül 2010 ~ Başlangıç: 14:00)

Melezlerim, unutmayın: büyük partimiz yarın!!!

Partiiiiii

Kostüm lü mü??

Bilimiyorum parti varya o yeter bu arada unuttum PARTİİİİİİİİ!!!!!!

Yaşasııınnn

Yok, kostümlü olan sitemizin 1. ayını kutlayacağımız parti Bu sadece kopmak için

E parti başlamı yormu??

başlasınnn

burda mı yazcaz?? başka başlık yok mu?*ortam nasıl.. müzük nasıl bir tasvir yok mu peki:D:D

Tasvirler size kalmış çocuklar Hatta biri düzgün ve uzun bir ortam anlatma rp'si yazsa süper olur

hadi melezler parti devam başlığı açın bizde gelelim dağıtın biraz bakalım

Kimsenin yazacağı yok sanırım, ben yazıyım bari

Çalar saatimin beynimi deşen sesi üzerine yataktan kalktım. Dün geceyi ayakta geçirmem iyi olmamıştı, saatim şu anda tam 13:30'u gösteriyordu. Bu da demek oluyordu ki, veda partisinin başlamasına sadece yarım saat kalmıştı!

Aceleyle dolabımdan bugün için hazırladığım takım elbisemi çıkardım. Siyah, şık, aynı zamanda da spor bir takımdı. Saçlarımı jöleledim ve bolca parfüm sıktım. Partide gerek olmayacağını düşündüğüm için dijital saat biçimindeki kılıcımı yanıma almamaya karar verdim. Minibardaki içki stoğumuzu almak için kapağı açtığımda, içkilerin orada olmadığını gördüm. Kardeşim Stell benden hızlı davranmıştı!

Koşa koşa kulübemden çıkıp yemek gazinosunun yolunu tuttum. İçkileri bensiz bitiremezlerdi! Hayır, yapamazlardı!

Gazinoya yaklaştıkça son ses müzik kulaklarımı git gide daha fazla doldurmaya başladı. Garip bir tekno müziği andıran, bir çeşit hip-hop tarzı birşeydi. Takılmadım, çalan melodinin bir önemi yoktu, önemli olan dostlarımla birlikte felekten bir gün çalmaktı. Tam kapıdan içeri girecekken, biraz ötede duran Lucy'yi fark ettim. Üzerine Athena yeşili bir elbise giymiş, güzelce makyaj yapmıştı.

"Gelsene Lucy!" diye seslendim.

"Sen git Robyn, daha sonra geleceğim." dedi. Zihindeşenin yine birşeyler karıştırdığı kesindi ama herneyse zaten partinin ilerleyen saatlerinde kendini belli ederdi. Omzum silktim ve içeri girdim.

İnanın bana, her gün akşam yemeğimi yemeye buraya gelmiyor olsam, buranın yemek gazinosu olmadığını düşünür, iddiaya bile girerdim. Ortadaki dev ateş daha önce hiç görmediğim kadar güçlüydü, rengi kıpkırmızıydı. Ateşin yanında duran Tanrıça Hestia ile kısa bir an göz göze geldik, sanırım tek eğlenenler melezler değildi.

Duvarlara çeşitli süslemeler yapılmıştı, her tarafa rengarenk ışıklar yansıyordu. Gazinonun belirli yerlerine duman makineleri yerleştirilmişti. Sağ taraftaki köşede bir dj masası hazırlanmıştı, bir süre sonra takılacağım yer belli olmuştu. Her daim aynı yerlerde duran yemek masaları kaldırılmış, yerlerine çeşit çeşit havalı sandalyeler ve koltuklar gelmişti.

Bir muz koltuğa oturmuş, şen kahkahalar atan Rose'u fark ettim ve hemen ona doğru yürümeye başladım.

"Ah, Robyn, hiç gelmeyeceksin sanmıştım." dedi ve yanına oturmamı işaret etti.

Karşımızda kampın yeni çifti Crist ve Stev'i gördüm, birbirleriyle korkunç bir uyum içindeydiler ve herkesin ilgi odağı olmuşlardı. Hemen durumu eşitlemek için mavi, tüllü ve hoşuma gitmese de dekolteli bir elbise giymiş olan Rose'u dansa kaldırdım.

Dj masasının başında şimdi kardeşim Hector duruyordu. Ona 'çok karizmatiksin' der gibi bir bakış attım, karşılık olarak bana sırıttı. Yanında Afrodit kızı Anna vardı ve keyfi yerinde gibiydi. Ona, Rose'u işaret ettim ve hemen mesajı alarak romantik bir dans müziği çalmaya başladı.

Şimdi, tüm bakışlar üzerimize kilitlenmişti. Hades oğlu olduğuma bakmayın, daha önce dans dersleri almıştım. Bir süre rüyada gibi ritme eşlik etmemizin ardından, yanımızda Tanrıça Athena belirdi. 'Ayrılın' işaretini bakışları çok net anlatıyordu, sözler o esnada anlamsızdı. İç çektim ve Rose'a el sallayıp açık büfenin olduğu tarafa doğru yol aldım.

Aklımdan da şunu geçiriyordum:

"Tanrıça Athena, bari partiye gelirken çıkarın savaş zırhınızı!"

Açık büfenin başında obur kardeşim Stell'i gördüm. Objektif davranacak olursam, kesinlikle muhteşem görünüyordu. Tek sorun, yanına yaklaşmaya niyet eden her erkeği ölümcül bakışlarıyla geri püskürtmesiydi. Ben yanına gelince sırıttı ve masanın altına eğilip en sevdiğim içki şişesini çıkardı: cin!

Ben Tanrı ve Tanrıçaları dikizlerken, hemen bardağı doldurup üzerine de biraz meyve suyu ekledi. Ona göz kırptım ve dostlarımla vakit geçirmeye koyuldum. Bir ara kuzenim Jenny ile karşılaştık. İkimiz de bir süre boş boş birbirimize baktık, sonra bana duygularıma tercüman olarak,

"Ah Robyn, merak etme tüm kışı ayrı geçirecek değiliz. Sık sık ziyaret ederiz birbirimizi." dedi.

O sırada çocuğun teki Rose'u dansa kaldırmaya cürret etti ve hemen fırlayarak yanlarına gittim. Ah, bu çocuk Hector ile öldürme planları yaptığımız Edward'dı! Gözlerimi kısıp ona pis bir bakış attım, sonra amacının sadece kanepe ikram etmek olduğunu gördüm. Zaten o sırada Mia onu kolundan çekiştiriyordu, bir süre sonra rock müzik eşliğinde pistin tozunu süpürmeye başladılar.

Bu kampı seviyordum, tüm kış buradan ayrı kalacağımı bilmek çok üzücüydü. Derin bir nefes aldım. Karamsarlığımı sonraya erteleyebilirdim, şimdi eğlenme zamanıydı!

İlk defa bu kadar erken kalmıştım.Banyomu yapıp, giyinmiştim.Siyah önü diz üstü Arkası uzun sırtı açık bir elbiseydi.Stev bana kötü kötü bakıyordu. Dün gece kavga etmiştik biraz, elbiseme kızıyordu.Oda Crist'in seçtiği kıyafetleri giymişti.Saçlarımı tararken

''Ben çıkıyorum, Crist 'i alıcam'' dedi ve kapı çarptı aldırış etmedim eninde sonunda yollu bana düşecekti. Süslenmeyi sevmiyordum. Bana göre insanın doğal hali en iyisiydi ama bugünlük hafif bir renk vermek kötü olmazdı.

İşim bitince Kev'i beklemek için oturdum.Yüzüğümle oynamaya başladım.O sırada kapı çaldı. Hemen kalktım. Üzerime çeki düzen verdim. Ve kapıyı açtım. Kev durmuş bana bakıyordu üzerinde bir panltolon ve bit gömlek vardı. Saçlarını kafasına göre karıştırmıştı ki bu ona yakışıyordu. Gülümsedim.

''Hey, dünyadan kev'e merhaba'' Biraz durduktan sonra

''Aaa şey merhaba güzel olmuşsun'' teşekkür edip koluna girdim.Kamp yolunda yürürken bir sürü melezin çift ve tek olarak gidiyolardı. Gazinonun medivenlerinden çıkarken Buranun hiç bu kadar ışıklı olduğunu bilmezdim dedim içimden.Gazinonun girişinde durduğumuzda onca melezin gülüşünü garip müziği ve ahenkle dans eden ayakların sesini daha iyi duydum. Kampı seviyordum. İlk aradığım ikili Crist ve biricik şaşkın kardeşim oldu.Onları bulmak çok zor olmadı birbirlerine uyumlu kıyafet modasını abartmışta olsalar bu onlara çok şeker yapmıştı. Bir masaya oturduk. Stev hala bana bozuk atıyordu. Sohbet etmeye başladık.

''Ben kanepe almaya gidiyorum.'' dedi kev başımla onayladım. Kev gelirken önüne kim çıkarsa kanepe alması için zorluyordu. Güldüm. Kalkıp Kev'ın yanına gittim.Rose kanepe yemesi için zorluyordu.Bende kolundan çekiştirip

''İnsanları zorlama kev. Hadi dans edelim'' elinden tuttum ve çektim. Kanepe tabağını masaya koyup piste yürüdük kollarımı boynuna doladım.Oda belime sarıldı. Yavaş yavaş sallanmaya başladık ki şarkı değişti. Bizde şarkıya ayak uydurmaya çalıştık.

Gözüm bir ara tanrıçaya kaydı.Oda bugün için süslenmişti ama asaletinden ödün vermiyordu.

Sabah saat 8 de kalkmıştım parti 14:00 daydı ve zaman çok erkendi ama ben parti için olan giysimi giyip dışarı çıktım sahile gidip güneşi izlemeye başladım içimden bugün partide neler olacak acaba diye düşünüyordum ilk planım mia ile takılmak sonra stev ve crist le takılıp sonlara doğru hadesin çocuklarıyla barışmaktı.Evet benim böyle bir kişiliğim vardı kimseyle aramızın açık olmasını istemiyordum.Saati merak ederek güneşe baktım 13:00 olmuştu güneşin altında ona bakınca saati anlayabiliyordum.Kulubeme doğru gittim ama stev benden önce davranmıştı yoldayken ona sırrıttım oda bana sırıttı.Ben yönümü değiştirip ares kulubesinin yolunu tuttum.Kapıyı çaldım ve daha önce görmediğim kadar güzel biri kapıyı açtı bir an afalladım donmuştum hareket edemiyordum sonra mia nın sesini duydum

-Hey dünyadan Kev'e merhaba.

Hala ona bakıyordum ama yüzümdeki ifadeyi silerek şöyle akıllıca bir laf ettim

-Aaaa şey merhaba güzel olmuşsun.

Teşekkür edip koluma girdi ve partinin yolunu tuttuk içeri girdiğimizde stev ve crist çoktan oturmuşlardı.
Yanlarına oturup biraz konuştuk sonra karnım guruldadı.Lanet olsun kahvaltı yapmayı unutmuştum.

-Ben kanepe almaya gidiyorum.dedim

Başıyla onayladı vende yerimden kalkıp büfenin yanına gittim Hades çocuklarından Stella vardı oraya yaklaşınca bana şeytanice baktı

-Sakin ol sadece kanape almaya geldim
-Aaa tamam o zaman dedi

Kurtulduğuma sevinmiştim hades çocukları beni zaten şu aralar pek sevmiyordu arayı daha da açmak istemiyordum.Birkaç kanape alıp bizimkilerin yanına gitmeye başladım önüme gelenlere nezaketen kanape ikram ediyordum.Önüme rose çıkınca onada kanpe ikram ettim ama sanırım robyn yanlış anlamıştı aynı kardeşi gibi bana baktı Rose a dönüp

-Lütfen durumu açıkla

Diye fısıldadım o anda mia geldi ve dans etmek istediğini söyledi yavaş bir tempoda dans etmeye başladık şarkı değişince ayak uydurduk bu arada sanırım göz ucuyla Stev'in Crist'i dansa kaldırdığını gördüm dans ederken criste baktım ve sırıtıp ona göz kırptım oda sanırım mutluydu çünkü oda bana sırıttı biraz daha dansettikten sonra yorulduk ve Rose ile Robyn'in oturduğu yere doğru ilerledik

Ah Stev her fırsatı değerlendiriyordu ama dansına karşılık verdim.Onu üzmek istemiyordum sarıldım ve kendimi ona bıraktım,mutluydum.Müzik sürekli değişiyordu ama biz hep aynıydık. Sonunda Kev gelip"Müzik hareketli pek uygun değil"dedi ama inanın farkında değildim.Başımı göğsüne yaslayıp ona onu sevdiğimi söyledim karşılık olarak derin bir sarılma aldım.Etrafımda herkes dansediyordu.Ondan uzaklaşıp.Ayaklarımı kıvırıp dansetmeye başladım.Gülümsedi ve Kev ve Mia yı gördük bunlar çok uçmuşlardı deli gibi dansediyorlardı gülümsedim.

Sabah kalktığımda saat neredeyse 12 olmuştu. Hector çoktan kayıplara karışmıştı, Robyn ise horlayarak uyumaya devam ediyordu. Söylenerek yatağımdan çıktım ve elimi yüzümü yıkayıp duş aldım. Sonrada dolabın karşısına geçip elime ilk gelen giysiyi aldım.

Giyinmem uzun sürdü, hala ayılamadığım için giysinin kolunu kafama geçirmeye çalışıyordum. O sırada bir gülme sesi duydum. Bu Lucy'ydi! Yanıma geldi ve kıyafeti giyme tarzıma güldü.

"Gerçekten bu kıyafetle gitmeyeceksin ya" dedi. Bende kolunu kafama geçirmiş olduğum kıyafet baktım. Beyaz renkli, üzerinde I New York yazıyordu. Lucy'nin bana hediye ettiği kıyafetti bu.

"Neyi var ki?" dedim esneyerek. Lucy güldü ve dolabıma yöneldi.

"Partiye uygun giyinmelisin Stell. Bekle de sana uygun bir şeyler bulayım" dedi. Bende bu sırada üzerimdekini çıkartmaya uğraşıyordum. En sonunda Lucy elinde beyaz renkli ve üzerinde siyah çizgiler olan bir kıyafetle yanıma geldi.

"Şaka yapıyor olmalısın" dedim. Lucy elimden tişörtümü aldı ve kıyafeti uzattı.

"Bunu hayatta giymem ben. Ayrıca benim böyle bir kıyafetim yok ki!" dedim. Lucy gülümsedi.

"Bliyorum. O yüzden bunu sana ben aldım. Birazcık süslenmekten ölmezsin Stell, hatta çok güzel olursun. Şimdi söylenmeden kıyafetini giy, sonra da makyaj yapacağız."

Neredeyse ağlayacaktım. Kulübeden çıkmamak için uğraştım ama Lucy beni dışarıya sürükledi. Neyse ki gitmeden önce içki dolabımızı boşaltma şansım oldu.

Yemek gazinosuna ilerlediğimde Lucy’nin sıvıştığını gördüm. İçimden ah, harika dedikten sonra derin bir nefes alarak içeriye girdim.

Neredeyse kampın yarısı gelmişti, diğerleri de gelmek üzere olmalıydı. Hiç kimseye bakmadan bir köşeye geçtim ve oturdum. Yanıma gelip bana dans edelim mi diyen kişilerin hepsini geri çevirdikten sonra canım sıkılmaya başladı. Keşke en azından birinin teklifini kabul etseydim diye düşünmeye başlamıştım. Ama neyse ki çok fazla bunalmadan Rose kapıdan içeri girdi. Gülümseyerek ona el salladım. O da gülümseyerek yanıma oturdu

“Sıkılıyorum” diye yakındım. Rose etrafa bakındı.

“Lucy’yi göremiyorum? Ne oldu?” diye sordu. İç çektim.

“Hiçbir fikrim yok. Beni buraya yolladı ve kayboldu. Birazdan gelmesini umuyorum” dedim. Rose’un hala bakındığını görünce aradığı kişinin Lucy değil de Robyn olduğunu anladım.

“Robyn hala uyuyor” dedim gülerek. Rose başını önüne eğdi.

“Onun için bakmıyordum ki! Ben, şeyy…” O kekelerken bende güldüm.

“Aman sende Rose” dedim. O sırada yanımıza hangi kulübeden olduğunu bilmediğimiz bir çocuk geldi. Tahminen 11-12 yaşında olmalıydı. Rose’a:

“Dans etmek ister misin?” diye sordu. Rose başını hayır anlamında salladı. Bir yandan da utançtan kıpkırmızı olmuştu. Bende kıkır kıkır gülüyordum. Ama sanırım gülme komşuna gelir başına deyiminin ne kadar yerinde bir deyim olduğunu öğrenmiş oldum o sırada. Çocuk bu sefer bana döndü ve:

“Sen dans etmek ister misin? Zaten ilk sana soracaktım ama çok sert duruyordun” dedi. Bu sefer gülme sırası Rose’daydı. Rose’un önünde küçük düşmek en son isteyeceğim şeydi.

“Kaybol ufaklık. Hadi bakayım, git kendi yaşıtlarınla dans et” diyerek çocuğu kovdum. Çocuk bize dil çıkartarak koşmaya başladı.

“Bir şeyler içmeye gideceğim, geliyor musun?” diye sordum Rose’a. Başını hayır anlamında salladı. Ben kendime içecek bir şeyler ararken Robyn geldi ve Rose ile dans etmeye başladılar. İtiraf edeyim uyumlu bir çiftti onlar. Tabi dans eden herkes öyleydi. Bense orada oturmuş kolamı yudumluyordum.

Dans etmekten sıkılan Robyn yanıma geldi. Ona da en sevdiği içkisini koydum ve uzattım. Bana göz kırptı ve tekrar Rose’un yanına yöneldi. Hani bu parti çılgın olacaktı? Şimdiden sıkılmıştım.

“Sıkıldın mı?” dedi bir ses. Hey, Lucy gelmişti.

“Evet, hemde çok. Hiçte çılgın parti gibi değil bu. Satirlerin partileri daha eğlenceli oluyor” dedim. Lucy gülümsedi.

“Bekle de biraz eğlenelim. Şimdi çiftlerin değil teklerin zamanı” dedi ve dj lik masasında oturan Hector’a başıyla bir işaret yaptı. Hector’da gülümseyerek şarkıyı değiştirdi. Şimdi parti keyiflenmeye başlamıştı işte. Rock müzik son ses salonu doldururken Lucy ve ben kendimizi pistin en ortasına attık ve deli gibi dans etmeye başladık…

(Avatarımdaki resimden partide nasıl göründüğümü görebilirsiniz)

Parti başlayalı 1 saat olmuştu. Ben de planımın son düzenlemelerini hallettikten sonra gazinoya gelip Stell ile çılgınlar gibi dans etmeye başlamıştım. Bir süre tasasızca pistte saçma sapan figürler yapıp kahkaha attık, çift olarak gelenler şimdi kendi köşelerine çekilmiş bize ters ters bakıyordu.

Gözüm Robyn'e takıldı, geldiğimden beri elindeki meyve suyu görünümlü içkiyi tazeleyip duruyordu. Rose ile bir an için gözlerimiz buluştu ve dayanamayıp zihnini okudum. Şöyle diyordu: 'kurtar beni Lucy!'

Sırıttım ve Stell'e birazdan geri geleceğimi söyleyerek kulübemin yolunu tuttum. Hızla üzerimi değiştirdim, en güzel elbisemin birazdan çıkaracağım kargaşa sırasında perişan olmasını istemiyordum. Geçerken Hades kulübesine uğrayıp Robyn'in dijital saatini de aldım, buna ihtiyacı olabilirdi.

Yemek gazinosunun önüne geldiğimde, Tanrı oradaydı.

"Herşey hazır mı?" diye sordum. Hazır olduğunu söyledi ve bunu yapmak istediğimden emin olup olmadığımı sordu.

Hey, muhteşem olacaktı! Sonrasında içerideki herkesin parti kıyafetlerinin parasını ödemeye razıydım! Hoş... Mia'nın ve Rose'un şık elbiseleri biraz gözümü korkutmuştu ama vazgeçmeyecektim.


(Millet siz eski monotonluğunuzda takılmaya devam edin, yarım saate eğlenceyi başlatacağım )

Robyn ile pistte çiftler bölümü sona erip tekler kendilerini ortaya attıktan sonra gazinonun denize bakan tarafına gidip mermer bir banka oturmuştuk. Hava hareketlenmişti ve saçlarımı topuz yapmayı akıl ettiğim için kendime teşekkür ettim.

Robyn üşüdüğümü düşünerek çıkarıp bana ceketini vermişti. Üşümüyordum ama yine de ceketi giydim, onun kokusunu içime çekmek çok güzeldi. Denize dalıp gitmişken, Jenny yanımıza geldi.

"Robyn, kaçıncı içkin bu senin?" diye sordu. Cevap biraz karmaşıktı...

"Bilmem. 4 sanırım, ah ama dur... yanımda 5 bardak var, kaç etti? Off ne bileyim yahu."

Sonra sevgilim kendi halinde içkisini yudumlamaya döndü. Ellerimle '2' işareti yaparak,

"Robyn, bu kaç?" diye sordum. Bana "Ha?" diye cevap verdi.

Bu sırada Jenny kahkaha atmaktaydı, ben de sıkıntıdan patlıyordum. Biraz sonra yanımıza Stell yaklaştı ve 'fırsat bu fırsat' diye düşünüp,

"Ah, Robyn, hadi kardeşini dansa kaldırsana!" dedim. Sonra Jenny'yi çekiştirerek lavaboya götürdüm.

Makyajımı tazelememi bekledikten sonra o da ellerini yıkadı. Biraz kamptakilerin dedikodusunu yaptıktan sonra çıkmaya hazırlandık. Ama tekrar içeri gitmek istemiyordum...

"Gel, gazinonun etrafında biraz turlayalım." dedim kuzenime.

Birlikte içeride çalan ritimle uyumlu bir şekilde, yavaş tempoda gazinonun etrafını turlamaya başladık. Yürümekten yorulduktan sonra tekrar içeri girdik. Ufak bir sorun vardı, ne Robyn ne de Stell ortalarda yoktu.

Önümüze gelen herkese onların nerede olduğunu sorduk ama kimseden bir cevap alamadık. Aşağı mı düştüler acaba diye gidip denize bile baktım ama hiçbir yerde yoktular!

Takmadım. Zaten bu günden itibaren tüm kışı Robyn ile aynı okulda geçirecektim. Bu akşamı da arkadaşlarıma adayabilirdim. Jenny ile piste yöneldik ve çılgınca dans etmeye başladık. Bir süre hareketlice dans ettikten sonra, sıra romantik müziklere geldi.

İkimizin de oturmaya niyeti yoktu, pistte uzun süre dikilmemize de gerek kalmadı. Biri Jenny'yi, tanımadığım bir çocuk da beni dansa kaldırdı. Robyn'e eşlik edeceğim diye içtiğim alkoller, yavaş yavaş etkilerini göstermeye başlıyordu.

Evet, birkaç dakika sonra şu durumdaydım:

Çılgın gibi başım dönüyordu ama önemsemeden dönüp duruyordum, arada birilerine çarpıp yeri boylamaktan kıl payı kurtuluyordum. Kim olduğunu bilmediğim çocukla karşılıklı kahkahalar atıyorduk ve hayat çok güzeldi. Zihnimin derinliklerindeki mantıklı sesim bana,

"Kampta ve tanrıların arasında olduğunu unutma!" diyordu.

Şu anda hayatımı yönlendiren kişiliğimin vereceği cevap ise basitti:

"Salla gitsin!"

İçecek almaya gittik ve robyn gördüm garipti rose da öyle siz ne yaptınız böyle demeden sarhoş oldukarını anladım.
"Daha var mı ?"diye sordum dağıtmaya karalıysım.Stev kahkaha attı.Ona gülümsedim.Rose bir şişe verdi ve stevle paylaştık.Dur bir dakika bu likördende kafa yapıyordu.Kevle göz göze geldik.O zatenn sarhoştu.Stev ise fazla içmemem için çok içiyordu

Rezil Robyn en az 6 bardak içki içince ayakta duramıyordu. Rose'da gidince yanıma geldi.

"Gel Sharonne, dans edelim" dedi. Sharonne mu?

"Adım Stella" dedim ama aldırış etmedi ve elimi tuttuğu gibi beni piste çekti. Dengesi berabattı, pegasus ahırlarımızdan kötü kokuyordu.

"Abi aklın başında mı senin?" dedim üzerime düşmesine kıl payı kurtulunca. Robyn hıçkırmaya başladı, sonra da yere düştü. Herkes ona gülyordu (çaktırmayın, bende dahil )

Zorla Robyn'i kaldırdım ve kulübeye götürdüm. Bana:

"iyi geceler anne" dedi. Güldüm.

"Gidip yüzünü yıka Robyn" dedim ama o olduğu gibi yere çakıldı. Tamam, buraya kadardı. Gidip banyoda bir kovaya buz gibi su doldurdum ve hepsini Robyn'in başından aşağı döktüm. Robyn sıçrayarak kalktı.

"Tamam, uyandım" dedi. Ama o sırada başka bir şey fark etti.

"Hey! Saatim nerede?"

Stell ile dans etmeye çalışırken başım korkunç dönüyordu. Müziğe uyumlu bir hareket yapmaya çalışayım derken yeri boyladım. Bu sırada ani bir sarsıntı geçirdiğim için iki elimle sıkıca ağzımı kapadım. Hayır, burada herkesin ortasında kusamazdım!

Stell hayatımı kurtardı.

"Off! Kalk hadi kulübeye gidip elini yüzünü yıkayalım." dedi. Birlikte sallana sallana Hades kulübesinin yolunu tuttuk.

İçeri girince hemen gidip ellerimi ve yüzümü yıkayarak kendime gelmeye çalıştım. O sırada Stell de bana kahve yapıyordu. Rose nerelerdeydi hiç bilmiyordum ama eğleniyor olmasını umdum.

Ben kahvemi içene kadar Stell kulübede beni bekledi. Sonra tam partiye geri dönmeye hazırlanırken, dijital saatimin başucumda olmadığını fark ettim!

"Kahretsin! Kim almış olabilir?!"

Ben, Stell ve Hec'ten başka kulübemize sadece iki kişi girerdi: Rose ve Lucy. Rose tüm gün benim yanımda olduğuna göre, günah keçim Lucy olacaktı. Hırsla nefes alarak gazinonun yolunu tuttum. Stell de peşimden geliyordu. Artık ne sarhoşluk kalmıştı ne mide bulantısı, tek derdim biricik silahımdı.

Gazinoya yaklaştığımızda Lucy'nin kapının önünde durmuş kahkaha attığını gördük. Sanki biriyle gülüşüyor gibiydi ama karşısında kimsecikler yoktu. 'Ah, zavallı' der gibi başımı salladım ve ona çemkirmeye başladım.

"Lucy çabuk bana saatimi ver! Çabuk!"

"Tamam Robyn, sakin ol. Al, işte burada!"

Saatimi iki elimle sımsıkı kavrayıp ona cehennem tazısı bakışı attım. Karşılığında sadece omuz silkmekle yetindi, anlaşılan keyfi yerindeydi.

Stell de benim gibi düşünmüş olacak, ona

"Lucy, senin aklından neler geçiyor?" diye sordu.

Lucy tekrar omuz silkti ve en yakın arkadaşının koluna girerek, onu tekrar parti salonuna soktu. Ben de peşlerinden gittim ve gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Sonra bağırışım tüm gazinoyu inletti:

"Rose!"

(off aynanda yazmışız olayları kaçırmak istemiyorum Stell, uyutma beni )

Eee hangimiz değiştiriyoruz Robyn??

Sen uyuduğum kısmı değiştir mutlaka ben de seninkinin son haline göre kendiminkini değiştiririm Ama Rose'u mutlaka yakalamam lazım o halde

rp out:bir dakka yaa.. ne oluyo arkadaşlar.. ben ne arıyom orda bunlar geçersizdir.. Lütfen Athena buraya baksın böyle rp olamaz... biz Crist beraberdik..

rpout: Evet, ben de kabadayı değilim, neden Stev'i öldüreyim? Rose da farkındaysan hayali karakter kullanmış, isim vermemiş. Ona göre devam ettirmek gerekir.