Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Andrea Grace Harvey (2. Rp)

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Andrea Grace Harvey
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Andrea Grace Harvey


Mesaj Sayısı : 609
Kayıt tarihi : 18/01/11

Andrea Grace Harvey (2. Rp) Empty
MesajKonu: Andrea Grace Harvey (2. Rp)   Andrea Grace Harvey (2. Rp) Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 9:23 am

Sıradan bir gündü.Sabah her zamanki gibi benden bir saat önce kalkan annemin hazırladığı kahvaltıyı yemiştim.
Annem Emily Marie Harvey.Dünyadaki en şefkat dolu, en merhametli ve bir o kadar da korumacı annesidir.Beni ''Al kızım şu hırkayı giy, üşüyeceksin.'' ya da ''O yemek bitecek.Doğru dürüst yemek yemiyorsun.'' gibi laflarla hayattan bezdirse de onu çok seviyorum.Hayatımın her yerinde vardır.
Kahvaltımı yemiş, yatağımı topluyordum.Annem birden odama hızla girdi ve ''Yine geç mi kalacaksın Andy?'' dedi.Annem okul konusunda çok hassastı, çünkü okuldan çok kolay bir şekilde atılabiliyordum.Örneğin şu an gittiğim okul tüm eğitim hayatımdaki 21. okuldu.Ne var, herkesin başına gelebilir.İşte bu yüzden annem şu ana kadar en uzun süre kaldığım bu okulda bir ömür okumamı istiyordu.Annemi yatıştırmak için ''Anne daha zamanım var!'' dedim ve onu odamdan kovalamak zorunda kaldım yoksa; beni kendi elleriyle giydirip saçımı bile o yapacaktı.Aslında sadece yirmi dakikam kaldığını gördüğümde birden hızlandım ve çekmecemden elime ilk geleni giydim.Saçımı da hızlıca bir at kuyruğu yaptıktan sonra işte hazırdım.Sandalyemin üzerindeki çantamı kapıp hemen sürekli üzerine basılarak işkence gören siyah converselerimi giydim.Annem başımda dikiliyordu tabi ki.Montumu da elime aldıktan sonra annemi yanaklarından öptüm ve ''Balkondan bakmana gerek yok anne, okula gidiyorum.'' diye uyardım.Annem gülümsedi ama ben yine de onun balkonda dikilmiş beni gözlüyor olacağını adım gibi biliyordum.
Evden çıkıp koşar adımlarla okula doğru yürümeye başladım.Balkondaki anneme el salladım, annem de sanki onu hiç görmemişim gibi saklandı.Bazen onun bir çocuktan farkı olmadığını düşünüyorum ama sürekli okuldan atıldığımdan dolayı beni takip etmesi doğal.Okula doğru yürürken hep Brian'ın geldiği yola baktım.
Brian Robinson.Kendisi gittiğim yedi okulda kendimle beraber onun da atılmasını sağladığım şu ana kadar edinebildiğim en iyi ve tek arkadaşımdır.Erkek olması belki aramızda bir mesafe yaratmıştır ve çok tuhaf davranması ama bunların dışında ona tüm sırlarımı anlatabilirim.Pek sırrım da yok ama neyse.
Brian her gün mutlaka okula gelirdi ama bugün yoktu.Bir an garip geldi ama belki erkenden okula gitmiştir diye düşündüm ve koşar adımlarla yürümeye devam ettim.
Bugün de okuldan atılmamayı başarmıştım.Hem de edebiyat dersinin olduğu bir günde!Yanlış anlamayın edebiyatı severim, hatta edebiyatta iyiyimdir de.Benim tek sorunum edebiyat öğretmenimiz Bay Buckley.Aslında dışarıdan çok normal ve sevecenmiş gibi görünür ama inanın bana aslında tam tersidir.Kafasında belki iki üç tel saçı vardır, kısa boylu ve tıknaz bir vücudu vardır.Kocaman ve eğri bir burnu üzerinde sivilceler ve sivilcelerin üzerinde de kıllar vardır.Ona en son bu kadar yaklaştığımda kulağıma beni mahvedeceğini ve beni sınıfta bırakacağını söylemişti.Kısacası pek de sempatik biri değildir.
Okuldan çıkmış eve doğru gidiyordum.Brian okulda değildi.Yani gerçekten bir okul gününü kaçırmıştı.Bu bana hala çok garip geliyordu.Oturduğumuz apartmana çok yaklaşmıştım.Gözlerim direk balkona gitti.Annemin tek tek ilgilendiği menekşe saksılarıyla dolu balkona...Bazen o menekşelerle öyle bir konuşur ki benimle bile bu kadar sohbet etmediğini düşünürüm.Annem de balkonda yoktu.Bu da çok garip bir durumdu aslında.Annem mutlaka okuldan dönüş saatimden yarım saat önce balkona çıkar, kahvesini alır ve beni beklerdi.Tabi sadece yaz aylarında.Kış aylarında pencereden bakmakla yetinir.Annem balkonda olmayınca belki de sabahki uyarımı dikkate aldı ve sonunda yaptığım her hareketi izlemekten ve beni takip etmekten vazgeçti diye düşündüm.Ya da uyuyakalmıştı.İkinci söylediğim daha mantıklı geliyordu.Büyük ihtimal şu anda elinde kumanda, televizyonun karşısında, battaniyenin altında horul horul uyuyordur o diye düşünerek anahtarımı çıkardım.İçeri girdim ve asansör olmayan bu apartmanda beşinci kata kadar çıktım.Kapı da bir çift ayakkabı vardı.Brian!Sanırım Brian ders notlarını almak için gelmişti.Hızla ama sessizce kapıyı açtım.Arkadan çığlık atarak Brian'ı korkutmayı planlıyordum.Duymasın ama böyle durumlarda bir kız gibi çığlık atar ve oluşan o ses beni çok güldürür.Geldiğimi anlamasınlar diye yavaşça ayakkabılarımı çıkardım ve parmak uçlarımda yürümeye başladım.Herhalde benim odamdadırlar diye hemen odama doğru yürüdüm.Ama yanılmışım, annemin çok sevdiği kütüphanesindelerdi.Oraya beni bile almazdı bir şey kırar dökerim diye.Nasıl oldu da Brian'la orada oturuyorlardı?Kapı zaten hafif bir aralıkla açıktı.Sessizce kapıyı biraz daha ittim ve Brian'ın neler saçmaladığını duymak için orada bekledim.Brian anneme ''Bayan Harvey, artık onu götürmem lazım.Okuldaki öğretmenler ondaki garipliği anladı.İşler sarpa sarmadan gitmemiz lazım.'' diyordu.Tamam biraz garip olabilirdim ama bu da ne demek oluyordu? Annemin yüzünü göremiyordum ama kararsız olduğu zamanlarda çıkardığı o garip sesleri çıkartıyordu.''Bilemiyorum Brian, o daha küçücük bir kız, canavarlarla falan savaşamayacak kadar küçük.Onu kendi ellerimle ölüme gönderemem.'' demişti.Canavar derken neyi kastettiğini anlamamıştım.Düzelteyim, hiçbir şey anlamamıştım.Brian tekrar heyecanla konuştu : ''Bayan Harvey, o 16 yaşında.İnanın bana onun güvende olabileceği tek yer o kamp.Hem ben onun satiri ve en iyi arkadaşı olarak hep yanında olacağım.Onu daima koruyacağım.'' Kaç kez kafasının klozete sokulmasından kurtardığım Brian nasıl oluyor da beni koruyacaktı ve neyden koruyacaktı?Hışımla içeri girdim ve ''Anne beni yatılı okula mı gönderiyorsun?'' diye sordum.Beni yatılı okula göndermediğini biliyordum.Ama neden böyle dediğimi ben de anlamamıştım.Eğer yanlış bir tahminde bulunursam belki bana gerçeği daha çabuk söylerlerdi.Brian ''Siz onun çantasını hazırlayın Bayan Harvey ve gerisini bana bırakın.'' dedi kendinden emin bir sesle.''Brian, sen annemin beni bile sokmadığı kütüphanesinde ne arıyorsun?'' diye sordum.Şaşkınlığımdan ve hissettiğim bu saçma kıskançlıktan renk vermemeye çalışıyordum.Brian elleriyle sakin olmamı söyleyen bir işaret yaptı ve koltuğu gösterip otur dedi.Oturdum ve ''Evet, yani?'' diye sordum.Brian konuşmaya başladı ''Andy, sen bir melezsin.Yani bir Tanrı ya da Tanrıçanın kızısın.Şu anda annenin mi bir Tanrıça olduğunu yoksa babanın mı bir Tanrı olduğunu bilmiyorum.Tek bildiğim ve tek yapmam gereken şeyin seni bir an önce Melez Kampı'na götürmem gerektiği.Biliyorum şu an saçmaladığımı düşünüyorsun muhtemelen.Ama şu an sorularını cevaplamam için vaktimiz yok.Bir an önce hazırlan ve tüm sorularını yolda sor.'' Brian sen delirdin mi diye bağırmak istiyordum ona.Onunla geleceğimi de nereden çıkardı ki.Brian ben bir şey bile diyemeden odadan dışarı çıktı.Ben de ağzım açık bir şekilde kalakaldım.Hemen odama çantamı hazırlamakta olan annemin yanına gittim.''Anne gerçekten beni gönderiyor musun?'' diye sordum.Cevap vermedi.Hala çantamı hazırlamakla uğraşıyordu.Beni duyduğunu biliyordum.Ama cevap vermiyordu.''Sen beni yalnız başıma markete bile göndermezsin ki!'' diye bağırdım.Anneme bağırmak ya da ona sinirlenmek hiç hoşuma gitmiyordu ama gerçekten de gidecektim galiba.Annem burnunu çekti ve bana sıkıca sarıldı.Gözyaşları yanağımı ıslattı.Ben de ona sarılmıştım.Beni gerçekten de gönderdiğine inanamıyordum.Bir şeyleri kırmak, duvara fırlatmak istiyordum.Haykıra haykıra ağlamak istiyordum.Annem gözyaşlarını sildi ve ''Gitmen gerekiyor Andy.Olması gereken bu.'' dedi.Annem hazırladığı çantayı eline aldı ve diğer eliyle de benim elimi tuttu.Brian ayakkabılarını giymemişti henüz.Ve bir anda ayaklarına bakınca ne kadar büyük olduklarını fark ettim.Hiç abartmıyorum 50 numara vardı.Soracaktım ama ona çok sinirliydim.Annem elimi bıraktı ve ayakkabılarımı giymemi söyledi.Ben de öyle yaptım.Montumu da rastgele üstüme geçirdikten sonra annem çantamı boynuma astı ve bana tekrar sıkıca sarıldı.İki yanağımdan öptü ve ''Sakın yemeğini yememezlik yapma ve sakın hasta olma.'' dedi.Ona gülümsedim ve başımı salladım.
Brian önden önden yürümeye başlamıştı.Arkasında mıyım değil miyim bakmıyordu bile.''Andy hadi ama şimdi mızmız bir çocuk gibi davranmanın sırası değil.'' dedi.Neredeyse ağlayacaktım ve kendimi gerçekten de mızmız bir çocuk gibi hissediyordum.Brian her şeyi tekrardan anlattı bana.Melez oluşumu, peşimde olabilecek canavarları, kampı...İnanasım gelmiyordu.Sadece eve dönmek istiyordum.Ben sallana sallana yürürken ve Brian da beni kolumdan çekiştirirken birden bir öksürük sesi duydum.İkimiz de arkamıza baktık ve karşımızda Bay Buckley duruyordu.En sevdiğim öğretmenim(!).Brian kolumu çekiştiriyordu.''Hadi Andy koş!Sakın durma ve arkana bakma!'' diye bağırdı Brian.Ve ben koşmaya başladım.Daha iki adım koşmuştum ama şimdiden yorulmuştum.Aslında iyi bir koşucuyumdur ama üzerimde annemin içine her şeyi koyduğu çanta varken koşmak çok zor bir hale geliyordu.Yine de var gücümle koştum.Arkamdan tıslama sesi geliyordu.Brian beni elimden tutmuş çekiştiriyordu.Birden bir ormanın içine girdik.Aferin Brian canavar öğretmenden saklanmak için harika bir yer, burada da ağaçlara tırmanır, daldan dala atlarız artık diye düşündüm.Brian neredeyse beni sırtına alacaktı ki ben ondan kat kat ağır olduğuma eminim.Bir sürü ağacın arasından geçtik.Hava birden kapkaranlık olmuştu.Nereye bastığımı bile göremiyordum.Brian'sa beni oradan oraya götürüp duruyordu.Sonunda durdu.Kendini yere atmıştı.Ben ise ellerim dizlerimde Brian'ın ayaklarına bakıyordum.Brian'a baktım ve ''Bu ayaklar kesinlikle insan ayağı olamaz.'' dedim ciddi bir ifadeyle.Brian da güldü ve ''Bir detayı atladım sanırım.Ben bir insan değilim.Yani tam olarak.Ben bir satirim.'' dedi.Pantolonunu kaldırıp onun kıllı bacaklarını görünce sanırım ne demek istediğini anladım.Boynuzları da var tabi.O kadar şaşkındım ki artık daha ne olabilir ki diye düşünüyordum.Brian yerinden kalktı ve ''Hadi biraz daha, yaklaştığımıza eminim.'' dedi.Tekrar onu takip etmeye başladım.Kısa bir süre sonra durdu.Kafamı kaldırdığımda ''Melez Kampı'na Hoş Geldiniz!'' yazan bir tabela vardı.Ek olarak daha demin ellerinde kılıç tutan insanlar ve yarı at yarı insan birini gördüğüme yemin edebilirim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Andrea Grace Harvey (2. Rp) Empty
MesajKonu: Geri: Andrea Grace Harvey (2. Rp)   Andrea Grace Harvey (2. Rp) Icon_minitimeSalı Şub. 01, 2011 7:59 am

Yeni rp puanı: 95, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Andrea Grace Harvey (2. Rp)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Andrea Grace Harvey.
» Andrea Grace Harvey.
» ~ Andrea Grace Harvey
» Andrea Grace Harvey
» Andrea Grace Harvey

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: