Hektor'un yanına geldiğimizde şaşırdığımızı Hektor'a çaktırmamaya çalışarak "Merhaba Hektor !" dedik. Hektor bizi görünce gülümsedi ve "Size de merhaba, melezler." dedi. Şimdi karşımıza ne çıkacağını çok merak ediyordum. Yine ilginç bir şeyler olacağı kesindi. Ben bunu düşünürken Hektor Pers'e üzerinde ismi yazan bir ciriti uzattı. Sonra da bana. "Evet, şimdi bu ciritleri fırlatmanızı istiyorum." dedi. Tamam, bu kolaydı. Ama benim cirit atmada pek başarılı olduğum söylenemezdi. İlk olarak Pers ciritini fırlattı. Ciriti o kadar hızlıydı ki onu göremedim bile. Birkaç saniye sonra uzaklara bir şey düştüğünü gördüm. Bu cirit olamazdı, değil mi ? Burası ile orası arasında en az 100 metre vardı. Pers de buna çok şaşırmış gibi görünüyordu. Bunu fark eden Hektor "Evet, yanlış görmediniz. O Perseus'un ciritiydi." dedi. Kulaklarıma inanamamıştım. Pers'e dönerek şaşkınlıkla "Cirit atmada bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum." dedim. Pers ise "İşin garip yanı, bunu ben de bilmiyordum." dedi. Hektor ise konuşmalarımıza pek aldırmıyor gibiydi. Bize dönüp "Haydi Summer, sıra sende." dedi. İşte ben de bundan korkuyordum. Pers'ün atışından sonra kendime güvenim iyice azalmıştı. Neredeyse ciriti elimden bırakıp atış yapmayacağımı söyleyecektim ama Pers de Hektor da benim atışımı yapmamı beklerken bunu yapamazdım. Ciriti atmaktan başka çarem yoktu. Derin bir nefes aldım ve tüm gücümle ciritimi fırlattım.