Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| İki Athena Kızı İş Başında | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Serena Su Hanzadeoğlu Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 4815 Kayıt tarihi : 07/09/10
| Konu: İki Athena Kızı İş Başında Salı Ocak 25, 2011 4:33 am | |
| Lucy ile kulübede ikimiz vardık. İki kız kardeş bir yandan çilek yiyor bir yandan da sohbet ediyorduk. Lucy ile uzun süredir konuşmuyordum ve onu çok özlemiştim. Benim sırdaşım, dert ortağım, arkadaşım, ailem… Neredeyse her şeyimdi. Onu ilk gördüğümden beri farklı olduğunu biliyordum. Bazen zıt olabiliyoruz ama o annemden bile daha yakındı bana. ‘‘Lucy, kafa dağıtacak şeyler yapmamız lazım.’’ dedim. Biraz macera istiyordum. Uzun süredir kulübeden ve kamptan dışarı çıkmıyorduk belki de… Düşünüyor gibiydi. Hiç beklemediğim anda cevap verdi. ‘‘O zaman macera yaşarız! Haydi, kalk hazırlan bakalım.’’ Şaşkınlıkla ayağa kalktım. ‘‘Nereye?’’ Gülerek cevapladı. ‘‘Sen beni dinle…’’ Ne zaman bir maceraya atılsak başımıza türlü türlü şeyler geliyordu. Buda beni korkutmuyor değildi tabi… Hemen dediğini yaptım ve sırt çantamı hazırlamaya başladım. Üstümü de değiştirdikten sonra yanına gittim. ‘‘Şimdi pegasuslarımızı alıyoruz.’’ Artık mızmızlanmaya başlamıştım. ‘‘Lucy! Nereye gidiyoruz ya?’’ İnatçı kardeşim ise hiç vazgeçmiyordu. Cevap vermeden kulübeden çıktı. Oflayarak onu takip ettim. Ahıra gelince burayı ne kadar çok özlediğimi fark etmiştim, özellikle de Serenity’i. Öyle bir kişneyişi var ki, attan anlamayan biri bile onun sevindiğini anlardı. ‘‘Serenity! Kızım çok özlemişim seni!’’ Hemen şeker verdim. Çok uzun süredir yanına uğramıyordum. Başka bir pegasus olsa bana küserdi ama o farklıydı. Beni anlıyordu. Serenity’i dışarı çıkardım. Lucy hala Sherry ile ilgileniyordu. ‘‘Lucy nereye gidiyoruz?’’ Üstüne binerken Lucy’den cevap bekliyordum hala. ‘‘Empire State Binasına gidiyoruz. Haydi, Sherry…’’ dedi gülerek. Bende Serenity’e komut verdim ve hızla uçmaya başladık.
Sonunda binanın girişine gelmiştik. Sherry ve Serenity ise bizi parkta bekleyeceklerdi. Tabi onları gizlemek oldukça zor olmuştu ama başarmıştık. Binadan içeri girer girmez resepsiyondaki adam bizi tanıdı. Hemen anahtarı tutuşturdu elimize. ‘‘Adamın yüz ifadesini gördün mü?’’ gülmemek için kendimi zor tutuyordum. ‘‘Eee anlaşılan tüm Athena kızlarından korkuyor.’’ Gülerek asansöre bindik. Nereye gideceğimizi bilmiyordum ama anlaşılan Lucy’nin macerası mükemmel olacaktı.
*Lucy'm kusura bakma çok kısa ve berbat oldu. | |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: İki Athena Kızı İş Başında Salı Ocak 25, 2011 5:11 am | |
| Süper olmuş!!
Kardeşim Serena ile kulübemizde çok güzel vakit geçiriyorduk. Derken kafa dağıtacak bir şeyler yapmak istediğini söylemişti ve benim de aklıma çok eğlenceli bir plan geldi. Birlikte hazırlanıp Serenity ve Sherry'nin de yardımıyla Empire State Binası'na gittik. Resepsiyonist artık ikimizi de iyi tanıdığından hiç zorluk çıkartmadan asansörün anahtarını verdi. Büyük ihtimalle adamın kabuslarını süsleyen tayfadandık. Asansöre bindiğimizde ikimiz de sırıtıyorduk. 257. katı geçerken Sere, "Lucy eğlenceden kastın Olimpos Konseyi'ni basmak değil, değil mi?" diye sordu. Aslında onu biraz korkutmak zevkli olabilirdi ama nedense o an kardeşimin sinirlerini bozmak gibi bir isteğim yoktu. Olumsuz anlamda kafamı sallayıp "Hayır, bugün Konsey Salonu'nu basmayacağız. Tanrı Hephaistos'un tamirhanesinden kulübemiz için bir şeyler yürütelim diyorum." cevabını verdim. Sere'nin gözleri kısa bir an için fal taşı gibi açıldı ama hemen kendini toparladı. Elini çenesine koyup bir süre düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra "Bence iyi fikir!" cevabını verdi. Birlikte şen kahkahalar atarken asansörün o sevimli sesini duyduk ve kapılar açıldı. En sonunda Olimpos şehrine varmayı başarmıştık. Birlikte asansörden inerek Olimpos sokaklarında dolaşmaya başladık ama yönümüz Olimpos Konseyi'ne giden yolun aksi istikametindeydi. Şehirde ilerlerken karşımıza çıkan heykellerin önünde uzun süre duruyor ve hepsini tek tek inceliyorduk. Arada Sere'nin kendi yapmış olduğu bir heykele de denk geliyorduk. Minerva isimli hoş bir Athena çeşmesini incelerken kardeşimle gerçekten çok gurur duydum çünkü mimarlıkta kesinlikle muhteşemdi. Tanrılar kendilerine onun gibi bir mimar buldukları için çok şanslıydılar.
Yürümeye devam ettik ve bir süre sonra karşımıza güzelim Olimpos'ta fazlasıyla göze batan devasa bir baraka çıktı. Ben suratımı buruşturarak barakayı incelerken Sere, "İşte Tanrı Hephaistos'un tamirhanesi!" diyerek yapıya doğru ilerlemeye başladı. Nasıl bir yerle karşılaşmayı umduğumu bilmiyordum ama son teknoloji bir binayı tercih edeceğimden emindim. Yine de kardeşimi takip etmeye koyuldum, her şey silah mahzenimiz içindi! İçeri girmeden önce kendimi tutamayarak "Dua et de Tanrı Hephaistos buralarda olmasın." diye mırıldandım. | |
| | | Serena Su Hanzadeoğlu Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 4815 Kayıt tarihi : 07/09/10
| Konu: Geri: İki Athena Kızı İş Başında Salı Ocak 25, 2011 6:03 am | |
| Lucy’nin son dedikleri kulağımda çınlıyordu. "Dua et de Tanrı Hephaistos buralarda olmasın." Tanrı Hephaistos… İşte bu Tanrıdan nedense çok korkuyordum. Duyduğum kadarıyla biraz garipmiş. Neyse merakım umurumda değil. Umarım karşımıza çıkmaz. Hemen içeri girdik. Burası oldukça büyüktü. ‘‘Lucy, sen şu tarafa bak. Bende diğer tarafa bakacağım. Bulduklarımızı buraya getirir aralarından seçer ve kaçarız. Tamam mı?’’ Lucy sinsice gülümsedi ve hemen onayladı. Bazen gerçekten deli olduğumuzu düşünüyordum. Tamam, kabul ediyorum. Belki de Athena kızlarına göre fazlaca yaramazdık.
Hemen birkaç metal yığınını karıştırmaya başladım. İlk önce demiri biraz eğrilmiş hoş bir kılıç buldum. Belki demirini düzeltip kullanılır hale getirilebilirdi. Daha sonra mavi renk bir bilezik buldum. Çok güzele benziyordu. Belki de bunu kendim için alabilirdim. Ara sıra etrafa bakmaktan da vazgeçmiyordum. Tanrı Hephaistos’a olan korkum her geçen dakika daha da çoğalıyordu. Burada bulsa bizi acaba ne yapardı? Ben tam bunları düşünürken Lucy’nin çığlığını duydum. ‘‘İmdat!’’ Hemen bulduklarımı yanıma alarak Lucy’nin yanına gittim. Elinin bir demir parçasının altında olduğunu gördüm. ‘‘Lucy! Sana inanmıyorum. Birazcık dikkatli olsana kardeşim.’’ Ona çok kızmıştım. Elinin üstündeki demiri yavaşça kaldırdım. Eli biraz ezilmiş gibiydi ama tam zamanında kurtarmıştık. ‘‘Bekle yanımda ilk yardım çantası vardı.’’ dedim ve hemen sırt çantamdan birkaç malzeme çıkardım. Elini rahatlatacak bir krem sürdükten sonra elini bez ile sardım. ‘‘Sen bunu nereden öğrendin?’’ Lucy şaşırmış gibiydi. ‘‘Kampta bazen revire gidiyorum. Önceden de bilgim vardı zaten.’’ dedim gülerek. Boşuna insanlara yardım etmeyi sevmiyordum. Tam metal yığınını karıştırmaya başlayacakken bir ses duyduk. ‘‘Kötü alarm…’’ Bunu söyleyen Lucy’di. Korkudan titremeye başlamıştım bile.
| |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: İki Athena Kızı İş Başında Salı Ocak 25, 2011 7:10 am | |
| Muhteşem bir hançer bulmuş onu incelerden dikkatsizce davranıp elimi bir metale kıstırmıştım ve Sere olmasaydı büyük ihtimalle elim uzun süre kullanım dışı kalacaktı ama kardeşim yardımıma yetişmişti. Ona fazlasıyla borçlanmış olduğumu fark ettim ama şimdi borçlarımı ödeyebileceğim bir anda değildik çünkü boğuk bir ses duymamla irkilmem bir olmuştu. Tereddütle başımı yukarı doğru kaldırarak etrafıma bakınmaya başladım ama koca tamirhanede gözlerim hiçbir hareket seçemedi. Sonra kabus gibi bir ses, "Birini mi arıyordun acaba?" diye sordu. Ses, devasa boyutlardaki bir arabanın altından gelmekteydi. Telaşla yutkundum ve "Ta-tanrı Hephaistos? Si-siz başından beri burada mıydınız?" diye sordum. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Uzun süredir Tanrı'nın tamirhanesini kurcalıyorduk ve 'yürütmek' sözcüğünü daha önce defalarca kez kullanmış olduğumuzdan da emindim. Neden buraya ilk geldiğimizde bizi buharlaştırmamıştı? Ben bunları düşünürken Sere bana "Dur, şansımızı deneyeceğim şimdi." diye fısıldadıktan sonra devasa arabaya doğru ilerlemeye başladı. Onu engelleyecektim ama sonra ne yaptığını biliyor olduğunu düşündüm. Kardeşim Tanrı'ya iyice yaklaştıktan sonra durup "Tanrı Hephaistos! Biz de bu muhteşem atölyeyi gezmeye gelmiştik kardeşimle. Yaptıklarınızın hepsi birbirinden harika şeyler!" dedi coşkuyla. Başından beri yanında olmasam ona ben bile inanabilirdim ama bir tanrıyı kandırmak kolay bir iş değildi. Hephaistos seslice bir nefes aldıktan sonra arabanın altından çıkıp üstünü çırptı. Devasa boyutlarına ulaşmış olduğundan, üstünü çırpmasından ben de etraftaki her şey gibi nasibimi almıştım.
Tanrı gerindikten sonra hiç istifini bozmadan "İyi denemeydi küçük hırsız ama yemezler." dedi. Ben de dayanamayarak, "Sadece şansını denemişti zaten." cevabını verdim. Hephaistos dev gibi çakmak çakmak gözlerini bana odakladığında, ezilmeden önceki son saniyelerimi yaşamakta olduğuma kanaat getirerek az önce cebime indirmiş olduğum güzel hançeri sıkıca kavradım. | |
| | | Serena Su Hanzadeoğlu Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 4815 Kayıt tarihi : 07/09/10
| Konu: Geri: İki Athena Kızı İş Başında Salı Ocak 25, 2011 8:28 am | |
| Tanrı Hephaistos… Korkulu rüyalarımın kahramanı işte orada duruyordu. Gözlerimin korkuyla büyümüş olduğunu hissedebiliyordum. ‘‘Ta-Tanrı Hephaistos… Lütfen…’’ Tanrı sesli bir şekilde öksürdü. Bu sayede titremeye başlamıştım. Hemen Lucy’nin yanına gittim ve ona sarıldım. Tanrı Hephaistos anlamış olacak ki konuşmaya başladı. ‘‘Küçük melez benden korkma. Siz ikiniz Athena Kulübesinden geliyorsunuz galiba.’’ Lucy’nin başını salladığını hissedebiliyordum. Ben ise sesimi çıkarmıyordum. ‘‘O zaman işime yarayabilirsiniz. Size küçük bir görev vereceğim.’’ Sonunda Lucy’den uzaklaştım ve Tanrı Hephaistos’un yüzüne baktım. Korktuğum kadar varmış doğrusu. İyi birine benziyor olabilirdi ama Tanrılar ve Tanrıçaların hiç biri iyi değildir bunu da biliyordum. ‘‘Bir görev mi?’’ Korka korka sormuştum bu soruyu. Tanrı Hephaistos güldü. ‘‘Evet, önemli bir görev küçük melez… Şimdi sizden yeraltına inmenizi ve Hades’in sarayına gidip demir çalmanızı istiyorum.’’ Birden korkmuştum. Hades mi? Adam beni öldürmek istiyordu ben nasıl giderdim oraya? ‘‘Ama Tanrı Hepha-’’ Tanrı hemen sözümü kesti. ‘‘Aması falan yok küçük melez.’’ Ne diyeceğimi bilemeden Lucy’e baktım. Ne diyeceğini merak ediyordum. | |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: İki Athena Kızı İş Başında Çarş. Ocak 26, 2011 3:21 am | |
| Her zamanki bilgelik dolu sözlerim benim engellememe fırsat vermeden yine ağzımdan döküldü: "Ah, harika!" Tanrı Hephaistos'un bize verdiği görev gerçekten de pek harikaydı. Birkaç ay önce dolaylı bir şekilde de olsa kızını öldürmüş olduğum Tanrı Hades'i ziyarete gitmem ve sarayında hırsızlık yapmam gerekecekti. Bu... nasıl desem... Bir insanın ölümüne davetiye çıkartması için biçilmiş kaftandı. Tabii devasa formundaki bir tanrının karşısına geçip de 'Almayalım, teşekkürler.' diyemeyeceğimizi biliyordum. Korkudan iyice sinmiş olan kardeşim Sere'ye döndüğümde, onun da Hades ile yıldızlarının barışık olmadığını anladım. Sere son bir deneme yapmak istemiş olacak, birkaç adım öne çıktı ve en sevimli sesiyle "Tanrı Hephaistos! Bizi öldürmediğiniz için teşekkür ederiz ama yeraltına gidersek oradan sağ çıkma imkanımız olmayacak. Yani yine ölmüş olacağız. Bize başka bir ceza verin lütfen!" dedi. Hephaistos boğazına takılan bir metal parçasından kurtulmak için tuhaf sesler çıkardı - veya sadece güldü ve ardından, "Sizi öldürmedim çünkü Hades'in sarayında bulunan demirlere ihtiyacım var. Ya gidip o demirleri getirirsiniz, ya da burada tarafımdan ezilirsiniz. Kararınızı verin." dedi. Nedense Hephaistos'u gözümde hep dost canlısı hayal etmiş olduğum için kendime kızdım. Derin bir nefes aldıktan sonra "Pekala, kabul ediyoruz. Ya-yani ezilmeyi değil, sizin için Ölüler Tanrısı'ndan demir çalmayı. Görevi başarıyla tamamlamaya çalışacağız ama yapamazsak, biz... Neyse. Artık gitsek iyi olacak." dedim.
Hiç istemeyerek de olsa Tanrı Hephaistos'un önünde kibarca reverans yaptım. Hangi nedenle olursa olsun sonuçta hayatlarımızı bağışlamıştı. Sere'nin donmuş vaziyette kalmış olduğunu görünce ona 'hadisene' işareti yaptım ve kardeşimin transtan çıkmasını sağladım. Sanırım Sere Tanrı Hades'ten düşündüğümden daha fazla korkuyordu. Tanrılarım, biz yeraltında ne yapacaktık? Ne yazık ki gidip öğrenmekten başka çaremiz yoktu. Tam tamirhanenin çıkış kapısına ulaşmıştık ki Hephaistos "Çıkmadan önce ceplerinizdeki fazlalıkları buraya bırakın." dedi. Gözlerimi devirip kendisinden yürütmüş olduğum hançeri cebimden çıkarıp yere bıraktım. Sere de "Bunun ne zaman olacağını merak ediyordum." diye mırıldandıktan sonra kendi cebindekileri çıkarmaya koyuldu. Son olarak mavi bir bilekliği de tamirhaneye bıraktığında dayanamayıp "Bari onu bırakmasaydın!" diye fısıldadım. Ne yazık ki Demircilik ve Ateş Tanrısı yanıbaşınızdayken biraz stres oluyordunuz, yapabileceğimiz bir şey yoktu. Boynu bükük iki Athena kızı olarak tamirhaneden çıktık. Yeraltında soluk kesecek ve büyük ihtimalle ölümlerimizle sonuçlanacak bir macera bizi bekliyordu!
*Sere'nin ekleyeceği bir şey yoksa buradaki rp bitmiştir!
| |
| | | | İki Athena Kızı İş Başında | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|