Sırt çantalarımızı kaptığım gibi Sere'yi dışarı sürükledim. ''Helen! En azından ne tür bi macera peşinde olduğumuzu söylesen ? Biliyorsun kamptan izinsiz çıkmamız pek akıllıca bir davranış değil.'' Heyecandan ve koştuğumuz için nefes nefese kalan Sere'yi pegasus ahırlarının önüne getirdim. Çantasını ona fırlattım. Yüzümdeki hınzır gülümsemeyi gören Sere şok içinde ''Ah! Hayır.'' diye yakındı. Gülümseyerek ''Ah evet !'' diye bağırdım. ''Hadii ama Sere. Her zaman kurallara uymak zorunda değiliz ! Bu gerçekten eğlenceli olacak.'' Koşarak ahıra girdim ve Serenity'nin yanına gidip ona bir kaç küp şeker verdikten sonra ''Hem bak Serenity seninle böyle maceraya çıkmayı çok özlemiş.. Değil mi Serenity ?'' Serenity'nin açık yeşil gözleri Serena'yı görünce birden pespembe oldu. Sanırım hayatımda yaşanılacak tuhaf olaylardan birine şahit oldum az önce.. Kendimi toparlayarak ''Eee ?.. Yani gidiyoruz ?'' Sere, Serenity'e sarılırken bana dönüp gülümseyerek, ''Ceketlerimize ve eyerlere ihtiyacımız olacak.. Ve bir de Helen.. Acele etmeliyiz.''