Melezlerin Maceraları Asla Bitmez (1)

Yine enerjik olduğum günlerden biriydi. Canım biraz aksiyon istiyordu. Birkaç canavarla mücadele etmek fena olmazdı hani. Bu düşüncelerle birlikte çantamı hazırlamaya koyuldum. Kıyafetlerimi de değiştirdikten sonra banyoya gidip yüzüme biraz su çarptım ve kulübemden dışarı fırladım. Fırlamamla da birisiyle çarpışmam bir oldu. Kime çarptığıma bakamadan "Ah, ben şey, çok özür dilerim." dedim. Başımı kaldırdığımda Artemis'in Avcıları'ndan biri olan Adyali ile karşılaştım. Onunla henüz tanışmamıştık ancak ben yine de onun adını biliyordum. "Önemli değil." dedi Adyali tatlı bir gülümsemeyle. Sonra da bana elini uzatıp "Ben Adyali ama istersen Ad ya da Adya da diyebilirsin. Artemis Avcısıyım." dedi. Ben de onun elini sıkarak "Tanıştığıma memnun oldum Adya, ben de Summer. Sum ya da Kate diyebilirsin. Ben de Athena'nın kızıyım." dedim. Bir süre yürüdük. Bu süre zarfında da tatlı bir sohbete dalmıştık. Sonra Adyali elimdeki çantayı işaret ederek birden sordu. "Bir yere mi gidiyordun ?" "Aslına bakarsan, evet. Canavarlar Denizi'ne gidiyordum. Canım biraz macera istiyor da." dedim. Bunu duyan Adya'nın gözleri parıldadı. "Canavarlar Denizi'ne mi ? Ben de seninle gelsem sorun olur mu ?" diye sordu. Bunu sorduğuna sevinmiştim. Zaten ben de tek başıma gitmek istemiyordum pek. "Bu harika olur Adya !" dedim. Teklifini kabul ettiğime sevinmişti. "Güzel o zaman. Sen burada bekle, ben hemen hazırlanıp geliyorum." dedi ve kulübesine doğru koşmaya başladı.

Hızla Artemis kulübesine doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda Roca'yla burun buruna geldim. ''Selam kardeş! Sadece bir şeyler alıp gidiyordum.'' dedim ona. Odama koştum ve dolabımı açtım. İçinden bir kaç havlu, her zaman kapalı olan cep telefonum ve ambrosia dolu bir kavanoz aldım. Artemis'în verdiği kolye her zamanki gibi boynumdaydı zaten. Ok ve yay takımımı kolyeme bir şey olursa diye yanıma aldım. Zaten başka bir şeye de ihtiyacım yoktu. Hepsini bir çantaya doldurup çantayı da omzuma astım. Çıkarken Sat beni gördü. ''Vaaay... Bir çanta ve heyecanlı bir çıkış. Maceraya atılacağının işareti.'' dedi. Ben ise sadece sırıttım. Sen çok deneyimli bir melezdi ve böyle şeyleri anlayabilmesi normaldi. ''Evet, Summer'la Canavarlar Denizi'ne gidiyorum.'' dedim ona. Gülümsedi. ''Tamam o zaman, iyi şanslar!'' Ona gülümseyip gümüş duvarlı kulübeden çıktım. Summer'ı ileride, pegasus ahırlarına doğru giderken gördüm. ''Hey! Sum' Summer, beni bekle!'' dedim. Sonunda beni duydu. ''Adya! Erken geldiğimi görünce bir Nessie'yi alıp geleyim demiştim.'' dedi Summer. Ona gülümsedim. ''Tamam o zaman! Haydi, beraber gidelim.'' dedim ve beraber pegasus ahırlarına doğru yürümeye başladık. ''Biliyor musun? Bu Canavarlar Denizi'nde ilk maceram. Aslında Claire'yle K.K Kaplıcaları'na girmiştim ama orada pek bir maceramız olmadı. Yani, kılıç, dövüş, canavar kızartmak yoktu.'' dedim dudak bükerek. Summer güldü. Ahırların içine girdik. O Nessie'yi, ben de Royces'u aramaya başladık. ''Hey dostum! Nasılsın?'' dedim Royces'un koyu gri tüylerini görünce. Başıyla beni karşıladı. Oldukça olgun bir pegasustu o. Ve o kadar akıllıydı ki, beni kesinlikle anlayabildiğine emindim. ''Hey! Ben de Nessie'yi buldum!'' diye seslendi Summer. Başımı salladım. ''Haydi artık dışarı çıkalım, bu gübre kokusuna dayanamıyorum!'' Summer'ı anlıyordum. Sözünü ikiletmeden Royces'u çıkarıp Summer'ı takip ettim.

Pegasuslarımızı ahırlarından dışarı çıkardıktan sonra hiç vakit kaybetmeden pegasuslarımıza atladık ve Canavarlar Denizi'ne doğru yola çıktık. Açıkçası orada karşımıza ne tür canavarlar çıkabileceği hakkında bir fikrim yoktu. Ama zaten pek de umrumda değildi. Canavar olsun yeterdi benim için. Ama tabii bize bir zarar vermemesi şartıyla. Çok mu şey istiyordum ne ? Ben bunları düşünürken Canavarlar Denizi'ne varmıştık. Pegasuslarımız yere ayak basar basmaz üstlerinden atladık. Burası ada gibi bir yerdi ve gerçekten çok etkileyiciydi. Ama görünüşe kanmamak gerekti; adı üstende, burası Canavarlar Denizi idi. Yani her an etraftan bir canavar çıkıp bize saldırabilirdi. Ama biraz buranın tadını çıkarmaktan zarar gelmezdi sanırım. Tabii bu süre içinde daima tetikte olacaktık. Adyali'ye döndüm ve "Biraz etrafı keşfetmeye ne dersin ?" diye sordum. O da buradan son derece etkilenmişe benziyordu ve teklifimi duyunca hemen başını sallayarak onayladı beni. Bunun üzerine yavaşça etrafı dolaşmaya başladık. Buranın güzelliği o kadar baş döndürücüydü ki Adyali'nin bir süre sonra yanımda olmadığını anca fark edebilmiştim. Ama bunun için biraz geçti. Çünkü uzaktan bir canavar sesi geliyordu ve ben de Adyali de yalnızdık. Tek başıma bir canavarla başa çıkacağımdan şüpheliydim. Hem Adyali'nin de başına bir şey gelebilirdi, bu daha da feciydi. Buna dayanamazdım. Keşke kendimi buranın büyülü görüntüsüne kaptırıp Adya'yı kaybetmeseydim. diye geçirdim içimden. Ama artık bunun için çok geçti, onu kaybetmiştim. Adyali'yi hemen bulmalıydım. Hem de hemen.

Bu ada çok güzeldi, resmen insanı büyülüyordu. Etrafıma bakarak ilerlemeye devam ettim. Burası canavarlara ait olmak için fazla güzeldi. Yürürken zeminin değiştiği fark ettim. Biraz daha sertleşmişti. Sanırım bir kaya gibi bir şeyin üzerinde yürüyordum. Derken altımda bulunan kaya hareketlendi. Nasıl yani? Deprem miydi bu? Hayır olamazdı, bu kesin başka bir şeydi. Sallanan zeminden düşmemek için dengemi sağlamaya çalışıyordum fakat olacak gibi değildi. Bir umutla yana atladım. Yere tekrar değdiğimde sallantı geçmişti. Yanıma baktım ve bir çift parlak şey ile karşılaştım. Bunlar göz gibiydi. Ardından gözümsü parlaklıkların geldiği yerden bir de hava üflendi. Artık emindim bu bir kaya değildi. Kesinlikle bir canavar olmalıydı. Korku ile ok ve yayımı çıkardım. Etrafıma baktım, alanı incelemeliydim bu sırada bir şey fark ettim. Sum yanımda değildi, onu nasıl kaybetmiştim? İşin tuhafı yürürken yanımdaki kişiyi nasıl unutmuş olabilirdim ki. Bu sırada canavar büyük bir kükreme ile hareketlendi. Bu 3 metre boyunda devasa bir şeydi fakat ne olduğunu bilmiyordum. ''Umarım Sum bir an önce beni bulur.'' diye geçirdim içimden ve savaş pozisyonuna geçtim.

Her tarafa baktım ama Adya yoktu ! Yer yarılmıştı da içine girmişti sanki. Aslına bakılırsa bu tabir biz melezler için olası bir ihtimaldi. Hatta neredeyse böyle bir şeylerin olduğunu sanıyordum ki kükremeye benzer bir ses duydum. Hemen sesin geldiği yöne doğru koştum. Gittikçe sese yaklaşıyordum. Sonunda sesin kaynağını bulmuştum. Adya'yı da. Adya, ok-yay takımını çıkarmış devasa bir canavarla mücadele ediyordu. Kısa ve küçük çaplı bir şok geçirdikten sonra vakit kaybetmeden Adya'nın yardımına koştum. Bilekliğimi etkin hale getirdiğimde kılıcım ve kalkanım elimde belirmişti. Canavar bana pençesini savurduğunda kalkanımla onu engelledim. Ama bu bile yere düşmeme engel olmamıştı. Adya bana bakıp endişeyle "Sum, iyi misin ?" diye sordu. Ona "Evet, iyiyim. Sen beni merak etme." deyip yeniden ayağa kalktım ve canavarın yanına gidip kılıcımı tüm gücümle ayağına sapladım. Bu sırada da Adya oklarını canavarın her yanına peş peşe fırlatıyordu. Canavar acıyla haykırırken kılıcımı sapladığım yerden çıkardım ve fırsat bu fırsat diye düşünerek Adya'ya "Kaç Adya !" diye seslendim. Biz canavardan olabildiğince uzaklara doğru kaçarken canavar acıyla haykırmaya devam ediyordu. Ama bu fazla sürmezdi. Birazdan tekrar bizim peşimize düşeceğinden adım gibi emindim.

Hızla koşarken Sum'u kontrol etmek için arkamı dönüp duruyordum. Sum biraz arkamdaydı, canavar ona neredeyse ulaşıcaktı. ''Çabuk Sum! Çabuk!'' Summer şimdi ışık hızındaydı sanki. Ama canavar onu bırakmıyordu. Kocaman ağzını açtı ve... ''Hayır!!!'' Böyle bağırmamla canavarın üzerine dev bir şey indi. Ne olduğunu anlamamıştım. Hızla gözlerimi yumdum. Omzumda bir el hissedince gözlerimi açtım. ''Adya! İyi misin?'' Başımla onayladım. ''Şuna bak!'' Summer'ın ağzı açık kalmıştı. Baktığı yöne bakınca canavarın yerde yattığını gördüm. Sonunda olayın nasıl olduğunu anlamıştım. Kızmıştım, böylece bir şimşek çakıp... Canavarı bu hale getirmişti. Gözlerimi kırpıştırdım. Bu nasıl olmuştu? Ne zaman bu kadar güçlenmiştim? ''Sen...'' diye mırıldandı Summer. ''Boşver Sum. Hemen gidelim. Canavar birazdan uyanır.'' Onu kolundan tutup çektim.