Athena'nın gönderdiği taşlar sayesinde yer altından çıkmayı başarmıştık. Ancak bir sorun vardı, Pers yaralıydı ve öyle hemen iyileşecek bir şeye de benzemiyordu. Bunu Tanrıça Athena da fark etmiş olacak ki "Pers'e ne oldu ?" diye sordu. Ben ona olanları anlatırken beni dikkatle dinledi ve bitirince de başını salladı. "Eh, madem bu göreve benim için çıktınız ve başarıyla döndünüz, o halde Perseus'u iyileştirebilirim." dedi ve o anda ortalığı gözleri kör edici bir ışık huzmesi kapladı. Işıktan gözlerimi açamamıştım. Biraz sonra gözlerimi açmayı başardığımda Pers yanımda dimdik bir şekilde duruyordu. Üstünde hiçbir yara, iz vb. yoktu. Onun bu halini gören biri biraz önce acıdan iki büklüm olduğuna asla inanmazdı. Athena Pers'e dönerek "Şimdi nasıl hissediyorsun ?" diye sordu. Pers Tanrıça Athena'ya "Ç-çok teşekkür ederim Tanrıça'm. Ağrılarımdan eser kalmadı." dedi sevinçle. Tanrıça Athena ona gülümsedikten sonra "Eee, bir şey unutmadınız mı ?" diye sordu. İlk önce ne demek istediğini anlamadım, ne unutmuş olabilirdik ki ? Ama sonra aklıma geldi. Tabii ya, en önemli şeyi nasıl da unutmuştuk ? Hemen Cerberus'tan aldığımız kolyeyi elime aldım ve Tanrıça Athena'ya uzattım. O da memnun bir ifadeyle gülümseyerek "Sanırım bir hediyeyi hak ettiniz." dedi ve bize iki tane camdan şişe uzattı. Şişelerimizi aldıktan sonra da açıklamaya başladı. "Bu şişelerin içinde görünmezlik iksiri bulunuyor. Ancak bunlar sadece üç kullanımlık ve etkisi en fazla bir saat sürer, bir saatten sonra görüntünüz yavaş yavaş belirmeye başlar. Onun için bu iksirleri kullanırken dikkat etmeli, gerekmedikçe kullanmamalısınız." dedi. Ne yani, biz bunu içince görünmez mi olacaktık şimdi ? Bu harika bir ödüldü işte. Pers ile ikimiz Tanrıça Athena'ya teşekkürlerimizi sunarak oradan ayrılırken sordum. "Ne harika bir ödül, değil mi ?" "Evet, gerçekten de öyle..."
Rp Bitmiştir.