Kolay Ölüm'e gelmiştik ve arkamızda kocaman bir köpek duruyordu. Durumumuz pek de iç açıcı sayılmazdı doğrusu. Şu ana kadar kaçmıştık ama daha nereye kadar kaçabilirdik ki ? Bunun üzerine kılıcımı Cerberus'a doğrulttum. Aynısını Pers de yapmıştı. Canavar kırmızı gözleriyle bir bana bir Pers'e bakıyordu. Sonra sağır edici bir şekilde haykırdı ve pençesini benim az önce olduğum yere doğru savurdu. Neyse ki hızlı davranıp darbesinden kaçabilmiştim. Hatta kaçmakla kalmayıp kılıcımı da öbür pençesine saplamıştım. Canavar haykırırken Pers de başka bir pençesine sapladı kılıcını. Ama bu yeterli değildi. Kocaman canavarda bizim açtığımız yaralar pek de bir etki yapmıyordu. Bize asıl gereken şey ise Cerberus'un boynundaki o kolye idi. Ama onu almak da pek kolay bir iş değildi. Öncelikle onun boynuna yetişmemiz gerekiyordu. Fakat sanırım bunun için biraz daha savaşmamız gerekiyordu çünkü canavar şimdi bize dönmüş tekrar saldırıya hazır bir biçimde duruyordu. Bunun üzerine hemen kılıcımı gözüne doğru fırlattım. Kılıcım Cerberus'un gözüne isabet etti. Bu, gerçekten canını acıtmışa benziyordu. Öfke ve acıyla kılıcımı gözünden çıkardı Cerberus. Ama büyük ihtimalle artık bir gözünü kullanamayacaktı. Bunun bize canavarın görüşü kısıtlandığı için avantaj mı yoksa daha da öfkelendiği için dezavantaj mı olduğunu bilemiyordum. Tek bildiğim o kolyeyi canavarın boynundan almamız gerektiğiydi.