Temizlik Denetlemesi 9

Bugünün geleceğini biliyordum. Hatta bu kadar geç gelmesi beni şaşırtmıştı aslında. Her temizlikten önce ortadan kaybolmamın bir etkisi vardır belki, diye düşündüm. Ama geçen gün Ange beni yakalamış ve temizlik sırasının bana geldiğini kibarca(!) hatırlatmıştı. Ben de hemen yapacağıma dair bir şeyler gevelemiştim. Sonraysa, nedense, aklımdan uçup gitmişti bu sözüm. Bugün Ange'i ortalıkta sinirli sinirli dolaşırken görünceyse direk kulubeye uçmuştum. Şimdiyse nereden başlayacağıma karar vermeye çalışıyordum. İlk başta herkesin kullandığı bölüme geçtim ve boş kola kutularını, pet şişeleri, kullanılıp bir köşeye fırlatılmış kağıtları topladım. Bunları çöpe attıktan sonra geri döndüm ve ne yapacağımı düşündüm. Annemin canı her sıkıldığında halıyı süpürme özelliği vardı. Ama etrafa baktığımda elektrikli süpürgeye dair bir şeyler göremedim ve bunu birine sormam gerektiğini aklımın bir köşesine not ettim. Bunun yerine oraya buraya saçılmış kitapları ve dergileri toplamaya başladım. Zayıf olduğumu düşündüğü zamanlarda annemin hazırladığı üç katlı sandviçlerden daha kalın bilim kitaplarını zorla kitaplığa götürdüm. Birkaç tane roman vardı, onlarıysa okuyanları kızdırmamak için masanın üzerine düzgün bir şekilde koydum. Moda dergileri, Empire Esintisi'nin birkaç sayısı, gençlik dergileri derken kafayı yemeye başlamıştım bile. Bunların hepsini raflara konularına göre dizmeye karar verdim ve hemen işe başladım. Tam son dergiye gelmiştim ki onun Immortales'in son sayısı olduğunu fark ettim ve onu okumaya başladım.

Derginin ortalarına geldiğim sırada arkamdan bir ses "Teo, temizlik yapmanın çok güzel bir yolunu bulmuşsun anlaşılan." dedi. Bu yerimden sıçramama ve hemen bir şeyler yapıyor gibi gözükmeye çalıştım. Kafamı kaldırmadan önce oturduğum yeri düzelttim ve beni yakalayan kişiye baktım: Yon. Ah Apollon'a şükürler olsun, ben de tek başıma ne yapacağımı kara kara düşünmeye başlamıştım tam da. "Yon, seni bana kim gönderdi bilmiyorum ama ölmeden önce yardımına ihtiyacım var." dedim ve ona umutla baktım.

Kılıç antremanımı bitirmiştim nefes nefese kulübeye dönüyordum. Bu sefer ciddi çok yormuştu Lucy, ölecektim bir dahakine heralde. Kulübeden içeri girdim. Odama doğru gidiyordum ama Teo'nun yerde yatarak dergi okuduğunu gördüm. Etrafı da biraz temizlemeye çalışmaya çalışmıştı. Aaa çok ayıptı.

"Teo, temizlik yapmanın çok güzel bir yolunu bulmuşsun anlaşılan." dedim. Bilmiş bir ifadeyle bakıyordum gülmemek için kendimi tutarak. Teo irkildi yerinden sıçradı anında onu kitaplıklarda kitaplara bakarken gördüm. Az daha hayal gördüğümü zannedecektim. Nasıl bir refleks o öyle. Sonra bana bakıp güldü. "Yon, seni bana kim gönderdi bilmiyorum ama ölmeden önce yardımına ihtiyacım var." dedi. Bunu diyince kahkahayı bastım. Bu her ne kadar yardım etmiyorum anlamına gelsede bir anda kendimi temizliğin içinde buldum.

Teo'nun odasındaydık ve bu işi halledecektik. Önce Teo'nun odası ardından ortak salon sonra benim odam. Kızların odasına girmeyecektik yani olası tehlikeleri göz önünde bulundurarak. Önce Teo'nun saçma kitaplarını ve dergilerini toparladık. Bunları melez kampına girişte veriyorlardı bizde okumuyorduk. Öyle duruyordu. Kitaplığını sildik. Daha doğrusu silecektik. Çünkü nasıl bir temizleme eşyasının kullanılacağına karar veremedik. Ben camsili önerdim. Teo ise deterjan gibi bir şey verdi elime. Bu nedenle kısa sürede onun üzerine çıkmış saırtına yere getirmeye çalıştığımı farkettim. Doğrusu ışık hızında bir güreşe başlamıştık. Taa ki arkamızda ki sesi duyana kadar. Ah olamaz Ange geldi.

sabahtan beri antreman yapıyordum ve ok atıyordum.Sıkılmıştım.Birileriyle uğraşmam gerekiyordu.Aklıma ilk bugün temizlik yapacakları geldi.Kardeşlerimin...Onlar kadar eğencelisini bulamazdım.Yönümü değiştirip hızla kulübeme ilerledim.Kapıyı açtım ve içerdekiler karşısında bir kahkaha attım.İki kardeşim Yon ve Teo şaşkınlıkla bana bakakaldılar.


''Çok güzel temizlik yapıyorsunuz.'' dedim.gülümseyerek.Onları basmaya gelmiştim ve amacıma ulaşmıştım.Artık dilimden kurtulamazlardı. ''Senin burda ne işin var?'' diye sordu Teo,Yon tepesinde güreş tutuyorlardı.Yanlarına yaklaştım ve elimi yon'un omuzuna koydum. ''sizi basmaya geldim.Temizlik yapamayacağınızı biliyordum.'' dedim gülerek. ''Biz temizlik yapıyoruz'' dedi Yon yanlarında güreş yapmadan önce tuttuğu deterjanı gösterdi. ''Yon,Teo'nun sırtını mı temizliyorsun?'' yon sırıttı. ''Evet.'' Gülümsedim ve lovaboya gidip bir yane bez aldım üstüne çamaşır suyu döktüm ve Yon'un eline tutuşturdum. ''Hadı temizle.'' dedim. ve tam kapıdan çıkmak üzereyken Teo önümü kesti. ''Sende bize yardım et.'' yüzümü buruşturdum. ''Ben geçen hafta yaptım.'' dedim.Yon yanıma geldi ve onun eline verdiğim çamaşır sulu bezi elime tutuşturdu. ''Yapmalısın.Girdiysen yardım edeceksin.'' omuzlarımı düşürdüm ve dudaklarımı büktüm.teo başını salladı. ''köpek bakışı bize sökmez.'' Bezi sıktım ve arkamı döndüm. ''Peki...'' diye mırıldandım.Ve arkama,odanın diğer köşesinde bulunan dolaplarıa gittim.

Tek başıma bitiremeyeceğime emin olduğum temizliğe iki kişi bulmuştum ve bu beni fazlasıyla rahatlatmıştı. Bu yüzden etrafta boş boş dolaşıyordum, Yon'un temizlediği yerleri kirletip tekrar temizliyordum, Ange'in bakmadığı zamanlarda oturup yakalanmadan önce okuduğum Immortales'i okumaya devam ediyordum. Ama sonunda yakalandım ve güzel bir azar işittim. Üstelik bir de ceza aldım. Tuvaletleri yıkamamı kibarca(!) rica ettiler. Ama neyse ki Ange neler kullanmam gerektiğini ve nasıl yapacağımı da tarif etti.

Bundan sonra kafayı bulmak istediğimde çamaşır suyu koklamaya karar verdim. Çünkü tuvaletleri yıkarken bolca kullanmıştım. Her taraf parlıyordu, hiçbir yere basmamaya çalışarak kapıya kadar geldim ve şaheserime baktım. Tuvaletleri hiç bu kadar temiz gördüğümü hatırlamıyordum. Ayrıca tuvalet kağıtlarını ve havluları da yenilemiştim. Depoda bulduğum güneş arabası şeklindeki sabunları da yerlerine yerleştirdikten sonra Ange ve Yon'un yanına gittim. Onlar da bir hayli yorulmuş duruyorlardı. Fakat çamaşır suyunun verdiği cesaretle gidip Yon'a karıştım. Yon anında karşılık verdi ve güreşimize kaldığımız yerden devam ettik. Ama bu sefer Ange bizi yakalamadan sonlandırdık çünkü bir kırılma sesi geldi. Arkamı dönüp baktığımda yerde vazo parçaları gördüm ve "İçimden bir ses başımızın büyük bir belada olduğunu söylüyor. Üstelik bu sefer tuvalet temizleme gibi bir şeyle kurtulacağımdan emin değilim." dedim. Yon'un endişeli bakışlarını gördüm ve arkamızdan bir ses duydum: "Yondaime, Theodor. Umarım düşündüğüm şeyi yapmadınız. Eğer öyleyse Hades'in bile tiksineceği şeylere maruz kalacaksınız!" Ange'in adımızı kullanması bile yeterince korkunç bir şeydi zaten, diğer cümlesi olmasaydı da korkum tavan yapabilirdi.

Teo'yu dergi okurken yakalamış ve tuvaleti temizlemesini istemiştim.İstemeyerekte olsa tuvaleti temizlemeye gitti ve bende bütün kardeşlerimin ki 10 tane kardeşim vardı.babama artık bir dur dilekçesi yazmayı düşünüyordum.İlk başta Crist'in odasından baladım.Geçen temizliğimden bu yana pek değişmemişti ama etraf tozlanmıştı.Toz bezimi aldım yatakların kılıflarını değiştirmek istiyordum ama bunu daha sonra yapacaktım belki tozları aldıktan sonra.cirst'in elbesielerini teker teker çıkardım ve renk sırasına göre tekrar dizdim.Dolabın en güç yerlerinin bile tozlarını aldım.Geçen sefer nasıl gözümden kaçmıştı bunlar!Sonra bu sefer çekmeceleri açtım bütün kıyafet ve dergileri çıkardım.İlk başta tozlazlarını aldım ve kıyafetleri tekrar yerlerine yerleştirdim.Daha önce karışık halde bulunan dergileri numara sayısına göre dizdim ve bütün odamızda birer tane bulunan ve Olimpos FM'i dinlemek için kullandığımız radyoları masanın tozunu aldıktan sonra crist'inkini çalışma masasına yerleştirdim.Yatağını tekrar topladım ve bu sefer Tiff'in odasına geçtim.Dolabınındaki kıyafetleri çıkardım.Tiff sürekli görev yaptığı için odasına pek girecek vakti olmuyordu.Oda Crist'inki gibi toplu ama dağınıktı.Dolabın içine girip ayapa kalktım ve tepesini de temizledim.Sonra aynı yaptığım gibi renk sırasına göre yerleştirdim.çekmecelerini çıkardım ve kıyafetleri katladım çekmeceyi bir güzel sildim ve en sonunda içine yerleştirirken dergileri de numara sırasına göre dizdim ve tam Kevin odasına geçecektim ki oturma odamızda büyük bir gürültü yankılandı sanki vazo kırılma sesi gibi.Vazo mu?Direk ayağa fırladım ve odaya doğru ilerlerken bağırdım.

"Yondaime, Theodor. Umarım düşündüğüm şeyi yapmadınız. Eğer öyleyse Hades'in bile tiksineceği şeylere maruz kalacaksınız!''

Ve yanılmamıştım.İkisi de şaşkınlıkla vazoya bakıyorlardı.Birdakika o daha demin temizlediğim vazo değilmiydi?

''siz ikiniz'' diye bağırdım. ''Tuvaletteki diş fırçalarınızla kulübedeki bütün erkeklerin dolaplarını temizleyeceksiniz!Sonra kulubenin önündeki güneş işaretini de yalayarak temizleyeceksiniz!'' Gözlerim kararmıştı ve aklıma inkence gibi görünen bütün temizlik yollarını sıralamıştım ama şimdilik bunlar yeterdi sanırım.

''Tuvaletteki diş fırçalarınızla kulübedeki bütün erkeklerin dolaplarını temizleyeceksiniz!Sonra kulubenin önündeki güneş işaretini de yalayarak temizleyeceksiniz!'' dedi Ange. NE demekti bu. Diş fırçasıyla mı dilimle mi ne alaka yahu. Kulübe liderimdi doğru ama zorbalığada gelemezdim ki canım. Ayağa fırladım ve bağırıdım. " Düzgünce bir ceza verebilirsin düzgünce normal bir bezle istediğin kadar dolap temizlerim ama ne yazık ki diş fırçamı işin içine sokarsak değil bu denetlemeye bundan sonraki 4. denetlemeye anca yetişiriz." dedim. İşin ucunu kaçırmıştım. Çok sevdiğim kardeşim olan Ange bağırmıştım her nekadar pişmanlık duysamda geri adım atmak istemiyordum. Ama Ange bana çok garip bakıyordu. O bakışa yavru kedi bakışı mı denirdi. Yaparsan çok iyi yapmazsan öldürürüm der gibi bir bakış. Teo kalktı. Üzerindeki tozları temizledi. Konuşmasıyla bizim Ange ile olan Yüksek voltajlı bakışmamıza son verdi. " Eminim Ange sadece sinirlendiği için öyle söyledi eminim bezlerle temizleyebiliriz" dedi. Ama dediklerinin doğruluğundan emin değildi.

Gözlerimi kısıp Teo'ya baktım.Aklımdan son moda kötü şeyler geçiyordu.Mesela şu cam kırıklarını dilleriyle temizleyebilirlerdi.Yada çıplak elleriyle.Tamam, kabul ediyorum dile biraz fazla takmıştım.Ve Yon'un bana bağırması sadece tepemi attırmaktan başka bir işe yaramıyordu.Ellerimi goğsümde birleştirdim ve sol ayağımın üstüne yüklendim. "sinirlendiğim için demedim!Hadi dil neysede diş fırçası konusunda ciddiydim." dedim burnumdan soluyarak.Yon tekrar dağırmak için omuzlarını dikleştirdi.Teo'ysa kavga etmemizden hiç hoşnut değil gibiydi.bir an Teo'yla göz göze geldik. 'Hadi ama,' der gibi bakıyordu.Sinirle gözlerimi devirdim ve yerde duran iki tane bezi aldım. "alın hadi," dedim ve onlara fırlattım.Gelişmiş melez işgüdüsüyle bezleri havada yakaladılar.arkamı döndüm ve camlara bir tekme indirdim. "Bunları da temizlersiniz değil mi?Yoksa gelip ben mi halledeyim?" dedim.Yeni kardeşimiz Luciana'nın odasına gittim ve daha yeni açılmış bavulu toplayıp dolabın üstüne koyarken içeriye doğru seslendim. "Unutmayın,bütün 'erkek' odalarını!" Luciana'nın dolabını açıp elbiselerini dışarı çıkartırken mırıldandım. "Tabii,kulübenin yarısının çoğunu da erkeklerin oluşturduğunu unutmamak gerek" dedim.

Erkeklerin odasını temizlemek onlara verilecek en büyük cezaydı.gülümsedim ama diş fırçasıylada oldukça eğlenebilirdim.Bezi alıp dolabın içinde gezdirdim o kadar fazla toz yoktu ama temizlik için hepsini temizlemem gerekiyordu.dergiler yoktu.O yüzden sadece elbiseleri renk sırasına göre dizdim ve dolabın kapağını kapattım.Yeni koyulmuş masanın yanına gittim.Şu anlık heryeri boştu ama bezimi masanın üstünde yavaş yavaş gezdirdim.Bez simsiyah olmuştu.Yıkamak için banyoya gittim ve tam çeşmeyi açtığım anda içerisinin çok parlak olduğunu farettim.Güneş arabası şeklinde sabunlar yerleştirilmişti onlara dokunmaya kıyamadım ve sadece bezin siyah enginin çeşmeden akıp gitmesini seyrettim.Bez temizlendiğinde Yon ve Teo'nun şu anda Yon'un odasını temizlediğini söylentilerinden duyabiliyordum.İçeri girdim ve kapıya yaslanarak onlara baktım. "Teo,banyo çok şeker olmuş!Ve temizlik nasıl gidiyor bakalım?"

Ange'i kızgın görmek en son isteyeceğim şeyler listemde hızlı bir yükselişle başa oturdu. Çünkü onun gibi birinin bu kadar kızabileceğini düşünmemiştim. Hele de Yon karşı çıkınca yüzünde oluşan ifadeyi Hades görse kıskanırdı heralde. Ama ortalığı biraz olsun yatıştırmayı başarmıştım. Yon'a ilk başta kızsam da sonra minnettar kalmıştım çünkü cezamızı hafifletmişti. Bu yüzden onun odasını ben temizliyordum, o da benimkini. Aramızda sessiz bir antlaşma yapmıştık. Sanırım o da benim gibi pişmandı. Ama odasını gördükten sonra pişmanlığım geçti, çünkü düzene dair hiçbir şey yoktu. Her şeyi baştan düzenlemem gerekiyordu. Annemin bir kıyafet dükkanı vardı. Ona yardım ederken elbise katlamakla ilgili çok şey öğrenmiştim. O yüzden önce elbiselerle başladım ve her şeyi renk uyumuyla dizdim. Bunu da Ange'den görmüştüm. Dolabın, masanın, camların hatta yerin bile tozunu aldıktan sonra odama geçtim. Yon da benim odamı parıldatmıştı doğrusu. Ama şuan koltuğa çökmüştü. Ona sessizce yaklaşıp sesimi kısarak "Yon, yoksa tembellik mi ediyorsun?" dedim. Bir anda yerinden zıpladı ve bana kötü bir bakış attı. "Şimdilik sana bir şey yapmıyorum Teo, ama intikamım acı olacak." dedi. Ben de abartılı bir korku ifadesiyle ona baktım. Birlikte gülerek yaptığım temizliği göstermek için Yon'un odasına gittik.

Tam biz içeri girmiştik ki Ange de arkamızdan geldi. "Teo,banyo çok şeker olmuş!Ve temizlik nasıl gidiyor bakalım?" dedi. İlk başta ikimiz de cevap vermedik ama sonra Yon gülümseyerek "Ah tabi ki süper! Zaten bizim en büyük hobimizdir temizlik yapmak. Öyle değil mi Teo?" dedi. Ben da kafamla onayladım ve "Tabi ki, hatta bazen kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki gözümüz dönüyor ve yolları bile temizliyoruz." dedim. Ange biraz soğuk baktı ama sonra gülmemeye çalışarak "Eğer çok isterseniz yine yapabilirsiniz, benim için hiç sorun değil." dedi. Ama yüzümdeki ifadeyi görünce hemen "Şakaydı. Sadece erkeklerin odalarını temizleyin, bu yeter size." dedi. Sonra kapıyı kapatıp çıktı. Yon'la birbirimize baktık. Omzumu silktim ve ayağa kalktım. Tam kapıya gidiyordum ki kapı yine açıldı. Kendimi son anda geri attım. Ange "Bir de salondaki vazo ve cam kırıklarını unutmayın sakın." dedi ve tekrar geri döndü. Yon'a dönüp "Ne kadar güzel hiçbir şeyi de unutmuyor. Ayrıca da kibar..." dedim. Yon Ange'in bizi dinliyor olabileceğini düşünmüş olacak ki konuyu değiştirdi ve "Tamam o zaman, odalar benim. Sen gidip salonu hallet." dedi ve Kev'in odasına doğru gitti. Ona acımıştım doğrusu, umarım hayatta kalmayı başarabilirdi.

Salonu temizlemek için gidip faraş ve fırça aldım. Daha sonra bütün kırıkları topladım ve gidip kulübenin önündeki çöp kutusuna attım. Daha sonra Yon'a bakmak için Kev'in odasına gittim. Ve gözlerime inanamadım. Bu odayı bu kadar düzenli göreceğim aklımın ucuna gelmezdi. Bütün kıyafetler katlanmıştı, Kev'in deli gibi biriktirdiği silah dergileri düzenli bir şekilde masanın üzerindeydi, etrafın tozu alınmıştı. Yatak bile topluydu. Dur bi dakika, Kev'in yatağı mı vardı yani? Daha önce üstündekiler yüzünden varlığından bile haberdar olamamıştım. Ama bir sorun vardı, Yon burada değildi. Sanırım Jones'ın odasına gitmişti. Yardım etmek için ben de yanına gittim ve onu orayı da temizlerken buldum. "Yon, biraz sakin ol. Ambrosia filan yemedin değil mi?" dedim. Yon sadece omuz silkti ve temizliğe devam etti. Burayı bitirdikten sonra Aporis'in ve Raidon'un da odalarını temizledik. Aramıza yeni katılmış olan Tumu'nun da valizini boşalttık ve henüz kirletmeye fırsat bulamadığı odasını temizledik. Sonunda tükenmiş bir şekilde salona gidip kendimizi koltuklara attık.

Hayatımda bu kadar temizlik yaptığımı hatırlamıyordum. Bu kadar acımasız bir temizlik ilk başta gözümü korkutsa da ve tabii Kev'in odasına girdikten sonra yıkılsamda yine de bir şekilde erkeklerin odasını,vazo ve cam kırıklarını bir nevi -ışık hızında- halletmeyi başarmıştık. Teo ile küçük şakalaşmalardan sonra salona geçip kendimizi Ve Ange'yi beklemeye başladık. O da kızların odasını hallettikten sonra hep beraber ortak salonu tekrardean pırıl pırıl yapacaktık. Duvarlar silinecek yerler temizlenecekti. Ange geldiğinde sordum.

" Başlıyormuyuz kardeşim" dedim. Ann derin bir nefes aldıktan sonra " Başlıyoruz" dedi. Bu sesi bekliyorduk ve hazırdık. Zaten kontrole çok az kalmıştı. Duvarlar ve tavan benimdi. Yerleri Teo almıştı. Vazolarıydı sehpahasıydı koltuğuydu onlarda Ann'ın eline teslim ettikten sonra işe hemen başladık.

Duvarlardan çıkan kire kendim bile inanamadım. Gören deriki " Ateşle mi oynuyorsunuz içeride" tamamen is olmuştu duvarlar. Tanrılara şükür ki tavan öyle değildi. Uzun bir uğraştan sonra duvarları temizleyip kendimi yere attım. Ve Teo yattığı koltuktan bağırdı " Lanet olası yeni temizledim oraları" dedi. Zaten sırtım nemlenmişti neden olduğunu düşünürken. Güç bela kalktım. Ve Teo'nun yattığı koltuğun yanındaki kahverenginin açık tonların da ki koltuğa uzandım. En son Ange geldi ve yattığım koltuğun eskiden bacaklarımın olduğu yere kendini bıraktı. Tam ona bağıracakken etrafa göz gezdirdim. Etraf pırıl pırıldı. Ve kesinlikle temizlik kokuyordu..


Rp bitmiştir

Değerlendirmede.