Tam o kapıdan çıkacaktık ki Prokrustes arkasını döndü. Böylece de bizi gördü tabii. Sinirle bağırmaya ve koşmaya başladı arkamızdan. Hızla Claire'in elinden tuttum ve dolabın yanındaki tezgahtan dükkanın anahtarları olduğunu umduğun anahtarları kaptım ve Claire'i de yanımda sürükleyerek hızla koşmaya başladım. O sırada yanından geçtiğim tüm su yataklarına hançerimi saplıyordum. Böylece sular tüm tazyikiyle devin üstüne gidiyor ve onu yavaşlatıyordu. O yavaşlayınca, bizde hızla kendimizi dikkanın dışına attık. Elimdeki anahtarları kapıp ilk denememde kapıyı kilitledim. Büyük ihtimalle dışarıdan gelen büyülere dayanıklı olabileceğinden Prokrustes'in bir yumruğuyla kırılmayacaklardı. Sakince sırılsıklam olmuş kıyafetlerimin içinde, hançerimi ait olduğu yere koydum ve anahtarları cebime koydum. Ganimet. Yavaşça nefes içinde kalan Claire'e döndüm ve donuk yüzümü anında bir neşe ifadesiyle süsledim. "Aha! İşte bu ya! Aklımı seveyim! Oh... E, naber güzelim?" dedim sırıtarak.
Claire kıkırdamaya başladı. Bacağının acısını unutmuş gibiydi. "Harika bir maceraydı Aly! Ve, sanırım... Ah, hayır bacağım cidden kanıyor." Tamam, lafımı geri alıyorum. "Olsun, yinede çok iyi koşuyordun!" dedim gülümseyerek. O sırada sinirlenmiş olan annem köşeden bize doğru bakıyordu. Anneme el salladım ve burada olduğumuzu belirttim. "Ah... Aleda! İki dakika boş bırakamıyorum seni... Ve sende kimsin? Ya da ondan önce sanırım sizi pansiyona götürmeliyim. Hem ıslak kıyafetlerinizi değiştirirsiniz, hem de yarana pansuman yaparız canım..." dedi annem sıcak bir gülümsemeyle. Beraber Claire'e destek vererek buraya iki sokak uzaklıktaki pansiyona yürüdük.
RP bitmiştir.