Annemle uzunca bir süre konuştuktan sonra artık gitme vaktinin geldiğini hissetmiştim. Kampa geri dönmeliydim. Ama önce yapmam gereken son birşey vardı. Babam ile tanışmak. Onun iyi bir adam olduğuna emindim. Ama neden benimle hiç tanışmamıştı. Tamam bir tanrı olabilirdi ama oğluna yılda 1 gün bile olsa ayırmak o kadar zormuydu. Ayrıca normalde melezlerin 13 yaşında sahiplenildiğini duymuştum. Ama neden şimdi sahiplenmişti beni. Neden 18 yaşındayken. Neden? Aklımda binlerce soru vardı ve bunları babama sormak için sabredemiyordum. Evden çıktığım gibi merdivenleri tırmanmaya başladım. O kadar hızlı gidiyordum ki katları nasıl çıktığımı fark edemiyordum. Belkide DEHB hastalığım yüzündendi. Kim bilir. Uzun bir süre daha kat çıktıktan sonra sonunda çatıya varmıştım. Çatıya vardığım anda bütün gücümle ıslık çaldım. Bir an önce Pyrkagias ı çağırıp Empire States binasına doğru yola çıkacaktım. Islığımdan bir süre sonra gökte kızıl pegasusum belirdi. Bütün güzelliği ile karşımda duruyordu pegasusum. Ona her baktığımda biraz daha hayran kalıyordum. Hiç vakit kaybetmeden pegasusumun üstüne binip hızlıca pegasusu havalandırdım ve Empire States binasına doğru yola çıktım.
Kısa bir yolculuğun sonunda Empire States binasına varmıştım. Pegasusuma yeniden benim ıslığımı belemesi talimatını verdikten sonra binaya doğru ilerlemeye başladım. İçeriide bir görevliden başka kimse yoktu. Zaten akşam olmuştu. Hemen güvenlik görevlisine döndüm ve ''600'üncü kata lütfen.'' dedim. Otomatik olarak bana verdiği cevap ''Özür dilrim ama burada 600. kat yok efendim.'' ''Bende özür dilerim ama acelem var. Babam ile konuşmak istiyorum. Yani Hephaistos ile.'' ''Siz melezlerden nefret ediyorum.'' Ardından ayağa kalktı ve asansöre doğru ilerlemeye başladı. Asansöre özel bir kod yazdı ve birden 600. kat düğmesi belirdi. Düğmeye bastım ve en üst kata çıkmaya başladım.
Sonunda en üst kata vardım. Önümde bütün ihtişamı ile Olimpos duruyordu. O kadar muhteşemdi ki. Ağızım açık kalmıştı. O anda bir ses duydum. ''Ne kadar güzel bir manzara değil mi? Bende seni bekliyordum. Konuşacak çok şeyimiz var. Ama beni takip et önce seni tamirhaneme götürmek istiyorum.'' Karşımda pekte yakışıklı olmayan biri duruyordu. Bu tavırlarından ve görüntüsünden onun kim olduğunu tahmin etmem pekte zor olmadı. O Hephaistos'tu. Yani babam. Ağızım açık kalmıştı. ''Baba!!''