Bir pegasus ta edinmiştim sonunda. Çok mutluydum. Ama sanırım buralardaki en tembel melez bendim. Herkes dövüş antrenmanları, okçuluk antrenmanları veya düellolar yaparken ben oradan oraya sallana sallana yürüyordum. Aslında pegasusumu orada yanlız bırakmak istemezdim ama o kokuya katlanamıyordum. Aslında içimdende pek antrenman yapmak geçmiyordu. Çünkü annemi merak ediyordum. Ayrıca babamı görmek istiyordum. Bunca yıl karşıma bile çıkmamıştı. Acaba kendini nasıl savunacaktı çok merak ediyordum. Günün geri kalanını plajdaki sıcak kumlara uzanıp gökyüzünü izeyerek geçirmek istedim. Hızlı adımlarla Plaja ilerlemeye başladım.
Plaj çok değişik biryerdi. Her türden varlık ortalıklarda koşturuyordu. Centourlar, satirler, melezler ve diğer türler. Deniz o kadar berrak tı ki. İçinde kaybolmak istiyordum. Ama su pek bana göre değildi. Küçüklüğümden beridir suya girmeyi pek sevmemişimdir. Herhalde babamın ateş tanrısı olmasından kaynaklanıyormuş. Ateş suyu neden sevsin ki. Ama kumlara uzanmayı seviyordum. Denizi, gökyüzünü ve ikisinin birleştiği ufuk çizgisini izlemek bana muhteşem bir haz veriyordu. En yakındaki boş alana uzandım ve denizi izlemeye başladım.
Deniz. Denize baktıkça annemi hatırlıyordum. O da sevmezdi benim gibi suyu. Ne denize gitmiştik annemle beraber ne de bir havuza. Doğru düzgün plaja da gittiğimiz söylenemezdi ya. Ama yinede her yaz ortalama birkaç hafta gidiyorduk tatile. Çoğu zaman deniz manzaralı ama plajı olmayan yerlerde evler tutardık. İkimizde denizi izlemeyi severdik. Ama girmeyi asla düşünmezdik. O anda annemi düşünmeye başladım. Benim için endişelenmiş olmalıydı. Onu görmeye gitmek istiyordum. Bunu da nasıl yapacağımı galiba biliyordum. Bu iş için pegasusum biçilmiş kaftan dı. Hızlıca doğruldum. Son bir kez denize baktım ve az önce bulunduğum pegasus ahırlarına doğru koşmaya başladım. Pegasus ahırlarına vardığımda hemen Pyrkagias ın yanına gittim ve kulağına fısıldadım. ''Bir maceraya çıkıyoruz dostum.''