Bugün kampta ikinci günümdü. Gittikçe alışmaya başlıyordum buraya. Kardeşlerimin olması. Arkadaşlarımın olması. Benim için güzel duygulardı bunlar. Buraya gelmeden önceki en iyi arkadaşım benden tamamen farklıydı. Ama buradaki herkes tıpkı benim gibiydi. Hiperkaktif çocuklar. Hele hele benim klübemdeki kardeşlerim. Onlar kesinlikle aynı benim gibiydiler. Birşeyler söküp takma. Birşeyler yapma ve birşeyler icat etme gibi şeyleri seviyorlardı. Tıpkı benim gibi. Hephaistos un çocukları olduğumuza göre zaten bu güçlere sahip olmalıydık değil mi? Ama hiçbirimiz birbirimize benzemiyorduk. Annelerimiz yüzünden olmalıydı herhalde. Bu gün değişik birşey yapmaya karar vermiştim. Bu gün kendime bir pegasus seçecektim. Buraya alışmamın bukadar kolay olmasının tek sebebi vardı. Bu da yunan mitolojisine olan hayranlığım ve küçüklüğümden beridir sürekli yunan mitolojisine çalışmamdı. Her zaman pegasuslara hayranlık duymuştum. O kadar zarif yaratıklardı ki. Bir tanesine sahip olmak istiyordum.
Uyandığım gibi hızlıca giyindim ve Pegasus Ahırına doğru koşmaya başladım. Bir an önce oraya varmak istiyordum. Pegasuslardan birine sahip olmaktan çok onları görmek için can atıyordum. Hani bir ünlüyü çok görmek istersinizde o ünlüyü görmeniz imkansız olur. Aynı onun gibiydi benim duygularım da. Her zaman mitoloji kitaplarında pegasuslar görmüştüm. Ama hiç bir zaman gerçeğini göremeyeceğimi düşünüyordum. İşte bu benim için mükemmel bir fırsattı. Kısa bir koşudan sonra sonunda ahıra varmıştım. İçerisi pekte gül kokulu olmasada idare etmeye çalıştım. İçeriye biraz göz gezdirdim. Kalbim yerinden fırlayacaktı. O kadar çok pegasus vardı ki. Hayallerim bir bir gerçek oluyordu adeta. Birçok pegasus vardı. Beyaz, Siyah, Siyah-Beyaz, Sarı. Ama benim gözüme takılan bir tek pegasus vardı. Kırmızı olan. Lanet olsun sanki benim onu almam için dünyaya gelmişti. En sevdiğim renkten di. Kırmızı. Ona binmek için can atıyordum. Hızlıca yanına gittim ve konuşmaya başladım. ''Hey dostum. Sen müthişsin. Sen...sen...sen...sen benim hayallerimdeki pegasussun. Senin sahibin olmak istiyorum. Benim adım Aima. Sana da Pyrkagias diyeceğim. Yani Alev. Çok iyi anlaşacağımıza eminim.'' Kıpkırmızı bedenindeki simsiyah gözlerin resmen içi güldü o anda. İsmini sevmişti büyük ihtimalle. Umarım benide sevmiştir diye geçirdim içimden. Ama bir problem vardı. Ya benden önce onu sahiplenmiş birisi varsa. Emin olmalıydım. ''Hey dostum seni benden önce sahiplenen birisi oldu mu?'' Soruma yanıt veremesede sorumun ardıdan kişnemesi cevabı tahmin etmemi sağladı. ''Hayır kimse sahiplenmedi.'' Doğru anlam çıkardığımı umarak atla konuşmaya devam ettim. ''Güzel. O zaman dostum artık ben senin sahibinim. Sende benim pegasus umsun. Umarım iyi anlaşırız. Şimdilik gitmeliyim. Ama mutlaka geri döneceğim. Kendine iyi bak dostum.'' Ardından arkamı döndüm ve ahırdan çıktım.