Sabah uyandığımda kendimi ciddi anlamda denemek adına orman'a gitmeye hazırlandım. Uzun bir yolculuktan sonra ormanın derinliklerine vardım. Güzel bir yerdi aslında. Canavarlar sizi bulmasa çok güzel piknik yapabileceğiniz bir mekandı. Sat ile buraya bir gün piknik yapmaya gelecektim. Bunları düşünerek ormanın derinliklerine doğru ilerledim. Güneş gözlüğümü çoktan ok ve yay takımıma dönüşdürmüştüm. Eh olası tehlikelere hazır olmak gerekir. Uzun bir süre ilerledikten sonra kaybolduğumu şöyle anladım. Etraf çok karanlıktı, ağaçlar gökyüzünü kapatıyorlardı. Güneş'in en güçlü olduğu zamanlarda bile buraya ışık girmiyorsa akşamı düşünmemeye çalıştım. İlerledikçe ilerledim. Henüz hiç canavar ile karşılaşmamıştım. Canavarlar arasında ünmü yapmıştım acaba. En sonunda piyango bir akrepe vurdu. Dev bir akrepti. Kuyruğu en azından benden 2 kat büyüktü. Bu öldürmem için gayet güzel bir avdı. Okumu yayıma gerdim ve fırlattım. Ardarda gönderdiğin okların hepsi kafasından içeri girmişti. Ve buharlaşttı. Ne yazık ki buharlaşırken bütün melez kampını inletecek bir ses çıkardı. Kesin duyma problemi baş gösterecekti. Onun yok olduğu yerden biraz daha ilerledikten sonra akreplerin mekanına geldiğimi anladım. 10 tane falan dev akrep vardı. Ve arkadaşlarını öldürdüğümü anlamış olacaklar ki hiç biri bana hoş bakmıyordu. Hepsi birden bana doğru koşmaya başladılar. İlk üçünü yayımla buharlaştırdıktan sonra yanıma gelmişlerdi. Kılıçlarımı çektim. Daha ikisi ne olduğunu anlamadan ışık hızında yok olmuşlardı. 5 tane kaldı diye seviniyordum ama ormandan onlarcası çıkıyordu. Etrafımı çevirmişlerdi. Tek kaçış yolu ışınlanmaydı. Ama o kadar gücüm yoktu. Büyük hızda akrepleri öldürmem gücümü azaltmıştı. Tam öldüm zannederken önümde yoğun bir ışık belirdi. Sanırım cennet bu diyecektim ki babam olduğunu fark ettim. Babam canavarların hepsini kovmuştu. O ışık hüzmesinden bana bakıp göz kırptı. "Dikkatli ol evlat" O anda kendimi kulübedeki yatağımda buldum. Sanki her şey bir rüyaymış gibi..