Kulübede otur otur sıkılmıştım artık. Bu şekilde sabit durmak canımı sıkıyordu. Biraz gezinmenin bana zararı dokunmazdı. Kulübeden ayrılıp ormana doğru yürümeye başladım. Biraz temiz hava bana iyi gelecekti. Ağaçların içinde yürürken kendimi gerçekten rahatlamış hissediyordum. Kuş sesleri ve yaprak hışırtılarından başka ses yoktu etrafımda. Huzur verici bir ortamdı burası. Kampın gürültüsünden uzaktı. Uzaktan havlama sesleri duyduğumda neler olduğunu anlamak için oraya doğru ilerledim. İleride birkaç tane cehennem tazısı birini kovalıyordu. Yakalarlarsa çok feci şeyler olabilirdi. Ona yardım etmeliydim. Cebimden çıkardığım parayı havaya attım ve kılıcım elime düştü. Hızlıca koşup tazılarla kovaladıklarının arasına girdim. Tazılar beni görünce bir an duraksadılar. Hemen ardından aralarından biri üzerime doğru koşmaya başladı. Geleni kılıcımla buharlaştırdıktan sonra diğerlerine baktım. Belki onlarla baş edemeyebilirdim. Arkamı dönüp koşmaya başladım. Tazılar kaçtığımı görünce peşimden son hızlarıyla koşmaya başladılar. Koşarken başımı arkama çevirip gökten bir şimşek çağırdım. Tazılardan 2 tanesi düşen şimşeğin etkisiyle buharlaştı. 2 tane tazı kalmıştı. Düşündüm, bir şekilde onlara tuzak kurmalıydım. Durup kılıcımı havaya attım, elime mızrak olarak düştü. İşte şimdi olmuştu. Üzerime atlayan birine mızrağı sapladım. Diğeri ise üzerime aniden zıpladı ve kolumu ısırdı. Mızrak elimden düşmüştü. Tazı üzerime çıkıp hırlamaya başladı. İşte, az sonra ölecektim. O sırada uzaktan gelen bir ok tazının iki gözünün ortasına saplanıp onu buharlaştırdı. Bu oku kim attı diye baktığımda az önce tazılardan kurtardığım kişi olduğunu gördüm. Bana uzaktan el sallayıp koşarak uzaklaştı. Ödeşmiştik, az önce ben onun hayatını kurtarmıştım, şimdi de o benimkini kurtarmıştı. Az öteme düşmüş olan mızrağımı aldım. Hafifçe sıkmamla birlikte yeniden paraya dönüştü. Onu cebine koyup kampın olduğunu tahmin ettiğim yöne doğru yürümeye başladım. Bugünlük bu kadar macera yeterdi...