Gece rüyamda babamı görmüştüm.Yine o sinir bozucu kahkahası ile rüyamı en güzel yerinde bölmüştü.''En kısa zamanda yanıma gel evlat'' diyip gitmişti.Tek bir cümle için mi bölmüştü rüyamı ''off baba çok gıcıksın'' diye geçirdim içimden. Gece uyuyamamıştım zaten o yüzden sabah güneş doğar doğmaz Fotia'ya binip Empire State binasına doğru yola koyuldum.Yolda hala binicilik dersi almadığımı ve içgüdülerimle uçtuğumu fark ettim. En yakın zamanda derse başlamalıydım.Düşünceler kafamda bir oraya bir buraya akarken Fotia'nın kişnemesi ile Empire State binasına geldiğimizi anladım.Yine aynı şeyleri yapıcaktım.Fotia'ya yine Empire State'in tepesinde uçmasını söyledim.Binanın içine doğru yürüdüm,görevliye altın verip yine sarsıcı bir asansör yolculuğunun ardından Olimpos'a çıktım. Olimpostaki binalar çok görkemliydi.Hepsi birbirinden büyük ve gösterişliydi.Sonra içlerinden bir tanesinin bir tamirhane gibi olduğunu fark ettim.Tamirhanede çıkan patlamalar sonucu olduğunu düşündüğüm isler sarmıştı binayı.''Muhtemelen burası babamındır'' dedim ve tamirhaneye doğru yürümeye başladım. Tamirhanenin yanına vardığımda kocaman bir kapı önüme çıktı.Bu daha çok marketlerin mal kabul alanlarına benziyordu. Kapıyı çaldım ''Kimsin ?'' dedi içeriden babam bağırarak.''Benim baba Perseus.Beni çağırmıştın hemen geldim''. Kapı büyük bir gürültü ile açıldı.Babamın yüzü terlerle kaplıydı elleri ve yüzü ise isten görülmüyordu.Beni görünce ''Bir saniyeliğine gözünü kaparmısın?''.Babam garip bir şekilde çok nazikti.Peki anlamında başımı salladım ve gözlerimi kapattım açmamı söyleyene kadar açmadım.Gözümü açtığımda babam pırıl pırıl gri bir tulumun içindeydi.Tanrısal yetenekleriyle kendini temizlemişe benziyordu işin tuhafı gri bir tulum nasıl bu kadar gösterişli ve pırıl pırıl bir hale getirilebilmişti hala anlayamamıştım.Kapıdan içeri girdiğimde ''babam bence arada sırada burayı temizlemeli ve havalandırmalı''diye geçirdim içimden.Babam bir el hareketi yaptı ve iki sandalye çekti.Oturmamı işaret etti
''Görüşmeyeli nasılsın evlat ?''
''Aynı pek bir şey değişmedi''
''Geçen sefer ki görevini başarıyla yerine getirebildin.Hala hayatta olmana sevindim''. Ne saçma bir cümleydi bu ''hala hayatta olmana sevindim'' genelde babalar oğulları ile böyle konuşmazlardı.Devam etti.
''Oğlum,önünde çok büyük görevler seni ve kardeşlerini bekliyoru.Bu nedenle hepinize elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum.Alex'in bir yeteneği var kesin görmüşsündür gösteriş yapmayı severde''.''Oğlum'' ne tuhaftı bu lafı bir tanrıdan duymak,güzelmiydi değilmiydi anlayamamıştım ama benim hoşuma gitmişti.Önce biraz kardeşlerim hakkında konuştuktan sonra tekrar sordu:''Alex'in yeteneğini gördün mü ?''.Evet anlamında başımı salladım ''O,o ayaklarından ateş çıkarabiliyor''
''Evet evlat ama dahasıda var.Alex ve Ed ateşi kontrol edebiliyor aynı zamanda ona karşı dayanıklılarda.Nasıl bir Poseidon çocuğu denizde boğulmuyorsa benim çocuklarımda ateşte yanmazlar ve ateşi kontrol edebilirler.Önceden bu yeteneği çok nadiren verirdim ama bu aralar yükselmekte olan kötü güçleri (Zeus'un aksine)ancak size bol bol yardım ederek ve sizlerden bol bol yardım alarak yenebiliriz.Bu nedenli bu yeteneğimi çoğu çocuğuma vermeye çalışıyorum şu aralar.'' .Şaşırmıştım ateşi kontrol etmek ha,çok güzel ama bi o kadar da korkutucu olsa gerekti.''Şimdi başlıyoruz evlat'' dedi ve gözlerimi kapamamı söyleyip başımda bir kaç hareket yaptım.Vücudumda büyük bir ısı hissediyordum ama bu yanma değildi.Daha farklıydı bu derim yanmıyordu sanki,sanki içten yanıyordum.Organlarım ısınıyordu.Her tarafımı terler basmıştı.Doğru düzgün nefes alıp veremiyor,nefes alış verişimi kontrol edemiyordum.Ardında bir anda tüm hislerim durdu.O yoğun hislerin hepsi bir anda kayboldu.''Artık hazırsın'' dedi babam ve bir kaç metre ileriye gidip öylece durmamı söyledi.Elleriyle yerden bir şeyler kaldırıyormuş gibi aşağıdan yukarıya kaldırdı.Bir anda etrafım alev almıştı.Tamam korkmuştum ama babamın bana zarar vermiyeceğini biliyordum.Sonuçta beni öldürmek istese direk kendi formunu alıp öldüre bilirdi.Ona bakmak beni öldürmesi için yeterdi.Şu anda sanki ateş yeteneklerimi fark etmemi istiyor gibiydi.Ateşten çember giderek daraldı ve bir anda tam ayaklarımın altına geldi.Hiçbir şey olmuyordu.Ne yanıyordum ne de başka birşey.Sonra babam bana ateşi nasıl kontrol edeceğimi gösterdi.Biraz ateş kontrolü çalıştık biraz lafladık.Sonra aniden bir şey duymuş gibi oldu ve ''Artık gitmen gerek evlat'' dedi.Ben kapıdan çıkarken sadece el salladı gerçi iyikide sadecce el sallamıştı.Sarılsaydı yanabilirdim veya kemiklerim ezilebilirdi.İçimdeki o muhteşem ateşimsi hislerle asansöre doğru yürüdüm.Kendimi çok canlanmış hissediyordum.Asansörden iner inmez Fotia'yı çağırdım ve birlikte uçarak kampa döndük.Daha çalışıcak çok şeyim vardı.Daha çok canavar öldürecektim.