Akşam üstü bütün kamp amfitiyatroda toplanmıştık. Herkes mutlu ve huzurlu bir şekilde bir köşede oturmuş, küçük gruplar halinde sohbet edip, şakalaşıp eğleniyordu. Apollon çocukları diğer melezlere hevesle kazandıkları puanlamayı anlatıyor, Athena çocukları(kardeşlerim) hafif buruk bir şekilde diğer konulardan konuluyor, Ares çocukları bile kimseyi dövüp itip kakmıyordu. Satirler, Kehiron, küçük tanrılar herkes huzurlu bir şekilde gülüp eğleniyordu. Kampa geldiğimden beri ilk defa böyle bir akşam yaşıyordum. Normal... yani kamp standartlarında anormal bir akşamdı. Ben ise sevgilim Hermia'ya sarılmış konuşuyordum. Güzel gözlerine dalıp gitmek beni rahatlatıyordu. Dudağına küçük bir öpücük kondurup. "Görev süresince hep seni düşündüm aşkım." dedim. Gerçekten de bütün hafta Hermia'ya sarılacağım günü sabırsızlıkla bekleyip durmuştum. Şimdi ise karşımdaydı. Muhteşem bir bahar akşamında kolumu beline dolamış gözlerinin içine bakıyordum. Hayatımda hiç olmadığım kadar mutluydum. Ateş böcekleri etrafda uçuşuyor, kamptan neşeli sesler geliyordu. Hades çocukları kendi arasında kemiklerle oynuyorlar, poseidon çocukları kim daha uzun süre kafasını su dolu bir kapta tutacak diye yarışıyorlardı. Diyonisos çocukları ise hangi şarabın daha kaliteli olduğu üzerine hararetli bir tartışma yaşıyorlardı. Tam hayal edilecek bir manzaraya tanıklık ediyordu kamp. Hiç bozulmamasını istediğim ancak eninde sonunda bitecek olan bir mazara.