Ne acınası gördüğüm melez kampı ne basketbol sahasında geçirdiğim o ilginç olaylar ne de sahilde tanıştığım o güzel kız. Hiç biri bana bugün alabileceğim hazzı aldıramaz. Böyle düşünüyorum çünkü Apollo güneşi kadar sıcak bu lavların kenarlarından tırmanarak zirveye ulaşmaya çalışacağım. Korkusuz biri olmama rağmen tehlikeyi sevmezdim. Tehlikeyi sevmeme rağmen heyecanı severdim. Bu yüzden ayaklar dışında beni tatmin edicek kişilik özelliklerimdi bunlar. Kendimi sevebiliyorum diyebilmek çok güzel bir duyguydu. Şimdi kalp atışlarım hızlanıp sol diz kapağım yine titremeye başlamıştı. Kuru ve sert kayalar lavların içine düşünce çıkan karbondioksit gazı ciğerlerimi bayram ettiriyordu(!) İnce dudaklarımı pembe dilimde ıslatırken yeşil gözlerimle adetâ bir kurt kesilmiştim. O kadar net bakmaya çalışıyordum ki taşlara aldığım heyecanı ikiye katlayabileyim. Yere göz gezdirdim ve hafif kesilmiş olan bir halat gördüm. Hemen tozlu halatı alıp belimde kabzam arasına bağladım. Kabzamın içindeki kılıç beni rahatsız etmiyor ve hareket özgürlüğümü etkilemiyordu. Vakit aktıkça damarlarımda akan soğuk kanı hissedebiliyordum. Vücüdumun dışı çok sıcaktı ve ben sıcağı çok severdim. Yuvarlak ağzımla derin bir nefes daha alarak ' Hazırım ! ' dedim kuvvetlice. İki elimi birbirine kavuşturarak sıktım... kendimi biraz daha kasmıştım. İçime çektiğim derin nefesten sonra aldığım son nefesi geri vererek koşmaya başladım. Eski formumu kaybetmemiştim, yüzmek işe yarıyordu. Yavaş yavaş tırmanmaktan ve korka korka hareket etmektense hayatta önemi olmayan bir şey için ölmek benim için sorun olmazdı. Sırıtarak sert bir kayadan zıplayarak hafif nemli bir tabakayı tuttum. Bütün vücut ağırlığımı kullanarak kendimi sağa fırlattım. Sol kolumla üstteki bir tabakayı daha yakaladım. Duvarın altında bir zemin olmadığımdan az önce ayaklarımın yere bastığı yerden belki de iki kat daha sıcaktı tabakalar. Sırıtmaya devam ederek ayaklarımı çalıştırmayı da düşündüm. Kendime hava atmaya çalışırken boşu boşuna ölmek istemezdim. Sol ayağımla sert bir kayaya basarak kendimi en az boyumun yarısı kadar yükseğe fırlattım. Ayağımı çektikten sonra aşağı doğru akarmışçasına giden taşları hissedebiliyordum. Sırıtma yavaş yavaş gülümsemenin yerini alırken ' Aslında Artemis'i buraya getirip bana zehirli oklarıyla beni vurmaya çalışmasını istesem daha heyecanlı olur ' diyerek böbürleniyordum. Aslında Artemis'e bana ok atması için izin versem ömrüm iki saniyeyi dâhi aşmazdı yine de kendime güvenim artmıştı. Onca zamandır böyle bir deneyim yaşamamıştım. Apollo beni görmeliydi diye içimden geçirdim. Kendimi övmek nede olsa bir işe yaramazdı ama beni övecek kimse de tanımıyordum. Aslında bunları hiç kafama takmıyordum. Ellerimin biraz daha ısındığını hissederken favorilerimden iki damla terin aktığını hissettim. Yorulmuş muydum ? Hayır, aksine daha da kuvvetlenmiştim. Bu güneşte sörf yapmak gibiydi. İki ayağımı da kullanarak kendimi yükseğe attım elimi uzatırken dudaklarımı biraz daha ıslatma ihtiyacı duydum. Bir an önce zirveye ulaşmazsam buharlaşacağım düşüncesiyle iki el hareketiyle uzun zemini avuçlarımın içinde hissettim. Zirveye ulaşmıştım. İki dakika önceki ısı düşmüş kendimi iyi hissetmiştim. Islattığım dudaklarımı elimle durulayarak nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım.