Bugün kampa geleceğim ilk gündü. İçimde babamla görüştüğüm günkü kadar heyecan yoktu. Hatta heyecanlı bile değildim açıkcası. Kampın girişinde ihtişamlı bir süsleme vardı. Çok ilgi çekiciydi. Kılıçların yalpalanma insanların bağırmaları buraya kadar geliyordu. Nedense ben yine heyecanlanmıyordum. Çünkü ne savaşmaktan korkarım ne de savaşçıdan. Söz konusu kadınlar ve tanrıçalar olunca iş değişiyor. İçeri girdiğimden itibaren takıntılı bir fetişist olarak gözlerimi yerden kesebiliyordum. Mutluydum... yürüdüm ve bana ayrılan yere vardım. Yüklü çantamı kuvvetlice tozlu zemine atarak yatağıma uzandım. Ayaküstü bir kitap çıkartıp çantamın kenarındaki boşluktan gözlüğümü çıkardım. Gözlüklerimi seviyordum. Doyasıya mutluyken okuyarak bunu pekiştirmek istedim.