Fırtına öncesi sessizlik mi? Kheiron çok hüzünlü ve karamsar görünüyordu. Bize bunu söylemişti. Ne demek istediğini anlamamıştım. Hangi fırtınadan bahsediyordu? Neler oluyordu? Kheiron bizim aklımızda binlerce sorunun uçuştuğunu anlamış olacak ki bizi geçiştirdi ve gitti. Kheiron her şey normalmiş gibi davranıyordu ama sanki bizden sakladığı bir şeyler vardı. Calvin’le birbirimize bakakalmıştık. Anlaşılan o da hiç bir şey anlamamıştı. En sonunda Calvin, “Yapacak bir şey yok. Hadi long Island’a gidelim.” dedi. Haklıydı. Belki de biz abartıyorduk. Her şey normaldir. Kheiron’un gittiği yere doğru baktıktan sonra Calvin’e tekrar döndüm ve “Tamam.” dedim. Birlikte Long Island kıyısına doğru yürümeye başladık. İçim hiç rahat değildi ama bugünü mahvetmek istemiyordum. Yolda pek konuşmadık. Kısa bir süre sonra Long Island kıyısına vardık. Calvin beni daha içerilere bir yere götürdü. Orada yiyecekler, içecekler ve benzeri her şey vardı. Her şey çok güzel görünüyordu. Calvin’e döndüm ve “Mükemmel görünüyor.” dedim. Calvin gülümsedi ve yiyeceklerin yanına oturduk. Abur cuburları yemeye ve içkilerimizi içmeye başladık. Bir yandan da sohbet ediyorduk. Calvin art arda espriler patlatıyordu. Gülmekten ölüyordum. Kheiron’u, melezleri, kampı, havayı, her şeyi unutmuştum. Sadece safça gülüyordum. Abur cuburlar ve içkinin tadı süperdi. Sonsuza kadar bunları yiyebilirdim. Calvin her şeyi mükemmel hazırlamıştı. Gerçekten çok eğleniyorduk. Ancak ne yazık ki bu fazla uzun sürmedi. Dalgalar şiddetlenmeye başladı. Gök gürlüyor ve şimşekler çakıyordu. Ne olduğunu anlayamamıştık. Calvin’le beraber hemen ayağa kalktık. Dalgalar artık dibimize adar geliyordu. Geri geri gitmeye başladık. Korkmaya başlamıştım. Dünyanın sonu gelmiş gibiydi. Denizin suyu çekilmeye başladı. Anladığım kadarıyla deniz büyük bir dalga oluşturmak için hazırlanıyordu. Çekiliyor, çekiliyor, çekiliyor… Yerimden kıpırdayamıyordum. Şok olmuştum. Calvin elimi tutu ve “Kaçmalıyız!” diye bağırdı. Ancak ben hala yerimde duruyordum. Bir santim bile oynamamıştım. En sonunda Calvin kuvvetlice elimden çekti ve beni kendime getirdi. Calvin “Buradan hemen uzaklaşmamız gerekiyor.” dedi. Beraber koşmaya başladık. Arada sırda arkama bakıp denizi kontrol ediyordum. Dalgalar bir at gibi şaha kalkmıştı. Kıyıya doğru ilerliyordu. Hayatımda gördüm en büyük dalgaydı. Anlaşılan tüm kıyıyı sular kaplayacaktı. Kayaların, engellerin üzerinden atlayarak koşuyorduk. Bütün gücümüzü kullanıyorduk. Dalgalar tam arkamızdaydı. Daha hızlı olmalıydık, yoksa sularda boğulacaktık.