Güzelliğe Yolculuk

Kulübede çok boğulmuştum. Kulübemde oturcağıma biraz hava alayım diye dışarı çıkmaya karar verdim. Üstümü giyindim herzamanki gibi makyajımı yaptım, çantamı alıp çıktım. Hava çok güzeldi. Bu güzel havayı içime çektim. Sonra melez kafeye gitmeye karar verdim. Geldiğimde melez kafeyi ilk defa bu kadar sessiz görüyordum. Şok olmuştum. Herkez neredeydi acaba? Bir kahve alıp boş bir masaya oturdum. Çok az melez olduğundan dolayı boş masa bulmak hiç zor olmadı.

Çantamdan magazin dergimi çıkardım. Dergiye o kadar dalmıştım ki Adya'nın elini omzuma koymasıyla yerimden sıçradım. Çok korkmuştum. Adya ise gülme krizine girmişti. " Niye bu kadar sessiz bir şekilde geliyorsun ya? Ödümü patlattın. " Adya gülmekten cevap bile veremiyordu. O kahkaha attıkça bende ister istemez gülmeye başladım. Biri karşımda gülünce kendimi tutamıyordum. Birkaç dakika sonra susmayı başarabilmiştik. Yanıma otudu. " O kadar dalmıştın ki sandalyeyi devirmeme rağmen geldiğimi duymadın. " Arkama baktım ve evet gerçektende bir sandalye devrilmişti. Nasıl olurduda bu kadar dalabilmiştim. Adya, elimdeki kahveyi görünce kendine de bir kahve aldı ve sohbete başladık.

''Ee Adyali, neler yapıyorsun?'' diye sordu Claire uzun bir süreden sonra. Sıkıntıdan kahvemi hüpürdettim ve ''Hiç, ne olsun, av, av ve av işte.'' dedim sakince. O da iç çekti. Bir kaç dakika öylece oturduk. Ama melezlik işte, bu kadar uzun süre oturmak bizi çileden çıkarır. ''Ahh! Lütfen bir şeyler yapalım artık!'' dedim ayağa kalkarak. Claire de onayladı. Melez kafeden hızlıca çıktık. Kampın temiz havasını içimize çekerek yürümeye başladık. ''Eee, nereye gidiyoruz?'' diye sordu Claire. Açıkçası hiç bir fikrim yoktu. Hafifçe omzu silktim. ''Emin değilim, senin bir fikrin var mı?'' diye sordum. Claire'i biraz dalmış gibiydi. Düşünüyor olmalıydı. ''Hımm... Kirke olabilir mi? Onu sinir edebiliriz. Hem oraya mutlaka gitmek isterim. Oradaki bakımlar, makyaj malzemeleri...'' Onu engellemeliydim. ''Claire! Daha oraya gitmeden Kirke'nin büyüsüne kapıldın bile. Hem Sat'ten orayı dinledim. Karşı koymak neredeyse imkanszımiş.'' Claire'in buna hayır diyeceği yok gibiydi. ''Claire! Bir daha asla geri dönemeyebiliriz!'' dedi ona, Kirke'nin kötü yönünü hatırlatmaya çalışarak.

Kirke'ye normalden de hızlı varmıştık, bu beni şaşırtmıştı. Zaten Kirke'nin tek amacı bizim gibi saf kızları kandırmak ve erkeklerden kurtulmaktı. Bizi her yolla kendine doğru getirebilirdi. Derince iç çektim. ''Tamam Claire, burayı ikimiz de bilmiyoruz, ben Sat'in anlattıklarından yola çıkaracağım. Sakın yanımdan ayrılma, yoksa Kirke seni bulabil-'' Claire anlattıklarımı hiç dinlemiyor, Kirke'nin rahatlama merkezinin tadını çıkarmak istiyormuş gibi bakıyordu. Tam bir Spa merkeziydi burası, Afrodit kızları için cennet. Tabii ya, neden bunu daha önce düşünememiştim, buraya Claire'yle gelmek büyük aptallıktı. ''Claire! Cla-'' Onu seslenmeye çalışsam da boşunaydı. Beni duymayacak kadar uzağa gitmişti. Derin bir nefes aldım ve Claire'yi gözden kaybetmemeye çalışarak onu takip ettim. Birden arkamdan bir ses geldi. ''Merhaba hayatım!'' diye neşeli bir ses. Döndüğümde karşımda çok güzel bir kadın duruyordu. Reklamlarda ilgi çekmek için kullanılan tirden bir kadındı bu. Harika bir giysi giymişti. ''Bir tura ne dersin Adyali?'' Gözlerim Claire'i aradı ama çoktan bir yerde kendini kaptırmış olmalıydı. ''Aa, şey-'' Kirke beni dinlemeden kolumdan çekti. Claire'in çok geçmeden kendine gelmesini umdum.

Kirke beni çekiştiriyordu. Beni ''güzelleştirmeye'' götürecekti sonunda. Orada beni sonsuza kadar orada kalmam için güzel giysiler ve makyajla beynimi yıkamaya kalkaşacaktı. Zaten böyle şeylere kanacak biri değildim ama Kirke de normal bir ölümlü değildi. O yüzden tedbiri elden bırakamazdım. Etrafa bakıyor, Claire'yi bulmaya çalışıyordum, hem de boşuna olduğunu bile bile. Kirke beni dolaştırdı. Bana masaj yapılan yerleri, Spa merkezini, havuz ve güneşlenme yerlerini gösterdi. Her girdiğimiz yerde Claire'yi arıyordum ama hiçbir yerde görünmüyordu. Kirke beni her yerde dolaştırdıktan sonra koridorlara daldık. Kirke'nin asıl amacına yaklaşıyorduk ama Claire hala ortalıklarda yoktu.

Birsürü odaya girip çıkıyordum. Gözlerim faldır faldır Ad'ı arıyordu. Ama hiç bir yerde Ad yoktu. Her girdiğim odada ise etrafı inceliyordum. Böyle güzel bir yer daha olabilirmiydi ya? Ad'da yanımda olsaydı doya doya bu odaların keyfini çıkarırdım ama bunun için önce Ad'ı bulmam gerekiyordu. Bir kaç yere daha girip çıktıktan sonra artık iyicene ümidimi kaybediyordum. Bir yandan da acaba beni bırakıp keyfine mi bakıyor? diyordum. Ama sonra yok Ad bensiz keyif yapmaz diyerek içimi ferahlatıyordum. Ben tam bu düşüncelere dalmışken sanki Ad'ın sesini duyar gibi oldum.

" Ya bırak beni Kirke ya. Benim Claire'i bulmam gerek. Bırak benide gideyim. "

Koşar adımlarla sesin geldiği yöne doğru gittim. Önüme iki tane yol çıktı ve sesde kesildi. İçimde ki sese güvenerek sol taraftan gittim. İlerledikçe sanki Ad'a daha da çok yaklaşıyordum. Bir yandan da bağırıyordum.

" Ad nerdesin? Cevap ver lütfen. Adddd! "

Clarie'nin sesini duyduğum anda arkama baktım. Kirke beni ikna etmek istercesine başımı kendine çevridi. ''Adyali! Onu boşver! O senin niye umrunda ki? O güzel tabii ki, herkes ona hayran. Her istediğin kolayca alabiliyor, senin gibi uğraşmak zorunda değil. Bir elini sallasa bütün erkekler ona yardım için kapışıyor.'' Onu dinlemek istemedim ama Kirke'nin gücüydü bu. O da aynı Medea gibi bir büyücüydü. Beni etkisi altına alabiliyordu. ''Aferin sana Adyali, işte böyle.'' Bileğimden kavradı ve beni bir yerlere götürmeye başladı. Bir yandan konuşmasına devam ediyordu. ''Sen ondan çok daha iyisin. İstediğini yapabilmek için ondan çok daha fazla uğraşıyorsun. Tam bir savaşçısın ama kimse sana gerektiği değeri vermiyor. Ama bu haksızlık!'' dedi Kirke dudağını bükerek. Sanki kendisi yaşamış gibi davranıyordu. Ama büyüsü bana işliyordu ve bir anda ben de Claire'den nefret etmiştim. ''Ah, şu şimarık Afrodit kızını düşünme! Sana kendini iyi hissettirecek bir şey göstereyim.''
Beni bir odaya soktu. İçesi dev bir kuaför gibiydi. Tırnak bakımı, masaj, saç ve makyaj yapımı bölümleri vardı. Hiç sıra da yoktu. Kirke beni bir sandalyeye oturtu. Ne kada bilemiyorum ama saç oradan makyaj oradan manikür pedikür ve masaj bölümlerine gitmiştim. Kendimi hiç böyle rahatlamış hissetmemiştim. Bu arada nasıl olduysa üzerime çok güzel bir elbise geçirilmişti, aynı bir gece elbisesi gibiydi.
Tam gözlerim kapanmak üzerinden bir ses duydum. ''Adyali! İşte buradasın!'' Kafamı çevirdiğimde Claire'yi gördüm. Ona olan bütün nefretim kaybolmuştu. Zaten o nefret gerçek değildi ki, sadece Kirke'nin yapımıydı! ''Clarie!'' diye bağırıp ayağa kalktım. Kirke endişeli gibiydi. ''Ah, Adyali! Onu mu dinleyeceksin şimdi?'' dedi ama sesindeki korkuyu anlamıştım. Kolyemi kılıca dönüştürdüm ve ''Aynen öyle!'' diye bağırdım. Kirke endişeyle etrafa baktı. ''Saldırın!'' diye bağırdı. Ama neyse ki yanında az kişi vardı. Kılıcımı kullanırken aklım başımdan gitmişti. Satellite'ın dediği hiç bir şeyi hatırlamıyordum. Buna rağmen ard arda hepsi devrildi. ''İşte!'' dedim ve Kirke endişeyle bakındı. ''Haydi Claire! Çabuk gidelim buradan!'' dedim ona ve hızla koşarken onun bileğinden tuttum. Ona çekiştirirken Claire son bir kez Kirke'ye bakıt ve dil çıkardı ona. Gülmeden edemedim.
Hızla K. K. Kaplıcalarını terk ederken bir ıslık çaldım ve Royces hemen yanımda bitti. ''Aferin benim oğluma!'' dedim ona. Çok ilgiyi hiç görmemiş olan pegasusum sadece bana bakakaldı. ''Haydi Clarie!'' dedim. Claire benim arkama bindi ve Kirke daha büyük bir orduyla geri dönmeden önce havalandık. ''Elbisen güzelmiş.'' dedi Claire. Bense sadece gülmekle yetindim.

Rp Bitmiştir