Lucy kendini Tartarus'tan aşağı atmıştı! Buna inanamıyordum! Ona olan tüm kızgınlığım geçmişti. Göz yaşlarım yağmur misali iniyordu. En iyi arkadaşım kendini benim için feda etmişti! Tartarus'un ucuna gittim. Kronos susmuştu. Tabi, arkadaşımı yutmuş, keyifle sırıtıyor olmalıydı.
"Arkadaşımı geri veerr!" diye bağırdım Tartarus'un derinliklerine. Ama hiçbir cevap gelmedi.
Ama kendimi toparlamam gerekiyordu. Lucy öldü diye kendimi mi öldürecektim yani?
Eveeet, tabi ki, onsuz nasıl yaşayacaktım ki?
Hayır, hayır, Poseidon ve Nico'nun dediklerini hatırla, zaferler için kayıplar gerekir. Lucy bu yoldaki tek kayıp değil.
Ama o benim en iyi arkadaşım.
Ama o beni sattı.
Olabilir, yaşasın da beni satsın, ne fark edecek, yeter ki hayatta olduğunu bileyim.
Güç için gereken şeyleri hatırla. Güçlü olman gerekiyor. Baban sana güveniyor.
Ama arkadaşın seni satmış bile olsa senin için öldü.
Kendimle deyimi yerindeyse savaşıyordum. Ama kararımı çabuk verdim. Lucy'nin ölmüş olmasına imkan yoktu. Ölmüş olsaydı benimde ölmüş olmam ya da bir şekilde felç falan geçirmem gerekiyordu, aramızda duygu bağı vardı. Tabi ya, Lucy onu affetmem için bana oyun oynuyordu! Az önceki üzüntüm hemde nasıl gemişti! Gölge yolculuğunun tam sırasıydı. Lucy'yi ve ona bunu yaptıranları bulabileceğim tek yere gittim. Olimpos'a!