Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| 2. Kehanet (Tartarus'un Devamı) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Rose Denise Harris Poseidon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1021 Kayıt tarihi : 17/08/10
| Konu: 2. Kehanet (Tartarus'un Devamı) Salı Ağus. 24, 2010 9:09 pm | |
| Lucy ile birlikte kampa gidip altın postu bıraktık, ardından Robyn ile ikinci kez vedalaştım ve sonra kendimizi Othyrs Dağı'nda bulduk. Daha doğrusu geçmemiz gereken engeller hakkında plan yaptığımız bir sığınakta.
"Dinle beni, Rose." dedi Lucy, "Daha önce hiç denemedim ama hesperidlerin düşüncelerini kontrol ederek geçmemizi sağlarım. Asıl sorunumuz o dev ejderha."
Tabii Titan Atlas'ın yanına elini kolunu sallayan ulaşamıyordu. Öncelikle hesperidler -yani gün batımı nemfleri- engelini aşmamız ve sonra da onların evcil ejderhalarıyla uğraşmamız gerekiyordu. Tehlikelere de hazırlıklı olmamız! Sonuçta, düşmanın bölgesindeydik ve kampa ihanet etmiş bir başka melezin takılabileceği bir yerdi eski Titan'ın yanı.
Ayrıca, Lucy'ye defalarca sormama rağmen bana bir cevap vermemişti: Atlas'a ne soracağımız, neden yanına gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim yoktu! İçimden bir ses, Lucy'nin de bilmediğini söylüyordu.
"Lucy onlar binlerce yıldır burada yaşayan periler. Kendine çok güveniyorsun! Ayrıca onları dövüşerek de yenebiliriz ama ejderhayı ne yapacağız?"
"İşte burada devreye sen giriyorsun." dedi ve cebinden birkaç kırmızı lastik top çıkardı.
"Şaka yapıyorsun değil mi?" diye sordum şok içinde.
"Hey, bakma öyle. Kerberos'ta işe yarıyor. Hem, bu sadece deneme için. Senin asıl silahın su. Suyu kontrol edip onun kıpırdamasını ve ateş püskürtmesini engelleyeceksin."
Lucy bunları öyle bir anlatıyordu ki, sanırsınız ben her gün özel güçlerimi kullanarak ejderhaları zaptediyorum ve o da ister ölümsüz olsun ister peri hatta Tanrı, önüne gelenin zihnini ele geçirebiliyor. Bu durumda yapılabilecek en doğru şeyi yaptım onun için:
"Tamam, gün ağarmaya başladı. Gidelim hadi." dedim ve sonumuza doğru ilerlemeye başladım. Athena kızı hemen arkamdan geliyordu.
Sonrası tam bir hayatta kalma macerası, hesperidler bizi fark ettiler ve ejderha hırıldayarak üzerimize gelmeye başladı. Lucy ile tırsmış bir şekilde birbirimize bakıp, kararlılıkla başlarımızı salladık. Ölüme ne kadar yakın olursanız, cesaretiniz o kadar baskın oluyor inanın. Ve gösteri başladı. Lucy ile birbirimizden uzaklaştık, o perilere doğru ilerlemeye başladı, ben de ejderhaya yaklaşmaya.
Kırmızı topla onu yola getirmeye çalıştım ama tahmin edeceğiniz gibi hiçbir işe yaramadı, top havada bir buhar bulutuna dönüştü ve kayboldu. Pekala, her zaman iyimser olmamak gerekiyormuş bunu öğrendim. En azından Lucy'nin tarafında işler yolunda gibiydi, hesperidlere hararetle birşeyler anlatmaktaydı. Bir ara şöyle söylediğini duydum ve sırıtmama engel olamadım:
"Evet kardeşlerim, ben de sizi çok seviyorum ama Atlas'ın yanına uğramam gerek. Sonra birlikte güneşin batışını seyredeceğiz ve size güzel bir hikaye anlatacağım."
Bu kız gerçekten çok güçlüydü. Bana bir baş işareti yaptı ve sıranın bende olduğunu anladım. Bilekliğimin hançerim Denizin Ruhu'na dönüşmesini sağladım ve dev ejderhanın üzerine sular göndermeye giriştim. Ejderha haliyle irkildi, tısladı, ateş çıkarmaya çalıştı ama yapamadı, tam üzerime hücuma geçecekken, suya daha önce vermediğim bir emir verdim: "Onu esir al ve kıpırdamasına izin verme!" Di immortales! İşe yaradı ve ejderha olduğu yere sabitlendi. Tabii, onu daha ne kadar öyle tutabileceğimi bilmediğimiz için, koşarak Othyrs Dağı'ndan geriye kalmış kalıntıların içinde ilerlemeye başladık.
Ve... onu gördük. Tüm ihtişamıyla karşımızda duruyordu. | |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: 2. Kehanet (Tartarus'un Devamı) Çarş. Ağus. 25, 2010 10:22 am | |
| Titan Atlas'ı görünce kısa süreli bir şok yaşadım. Ne kadar ağır bir yükü sırtladığı, her halinden belli oluyordu. O oradan bir çekilse, dünya pestil olurdu. Tabii, o yükü bir kez sırtladın mı, bir daha bırakamazdın orası ayrı. Aklıma yine ablam Annabeth geldi. Kampta dinlediğim hikaye eğer doğruysa, o bu yükü kısa bir süre için de olsa sırtlamıştı. Onu kurtaran da... Tanrıça Artemis olmuştu. Tanrıça Artemis'i daha önce görmüştüm ama hiç konuşmadığım azınlık Tanrı-Tanrıçalar arasındaydı. Ne zaman mitolojiyle ilgili bir yazı okusam annem ve onun iki zıt Tanrıça olduğunu görüyordum. Biri medeniyetin temsilcisiydi, biri Av Tanrıçası'ydı... Derin bir nefes alarak Atlas'a yaklaşmaya başladım. Rose, hemen arkamdan geliyor ve arada dönüp arkamızı kolluyordu. Titan'ın önünde eğilsem mi, baş selamı mı versem, direk konuya mı girsem bilemedim. En sonunda ilk o konuştu ve beni bu sıkıntıdan kurtardı. "Huzuruma gelen bu iki melez de kim? Biri Athena'yı andırıyor biriyse babam Poseidon'u." Babam derken? Poseidon Atlas'ın babası mıydı? Hayır hayır, bence sadece o kadar fazla yük taşımaktan beyninde sorunlar oluşmuştu. "Doğru bildiniz, ben Athena kızı Lucianna ve arkadaşım da Poseidon kızı Rosamarie." "Pekala, Athena kızı ve Poseidon kızı neden buradalar? Suratlarınıza bakılırsa sizi buraya Yüce Kronos göndermedi." "Hayır Titan Atlas, bizi buraya getiren aklımızdaki soru işaretleri oldu. Size sormak istediklerimiz var." dedi Rose. Titan, 'sorun, bekliyorum.' der gibi bir bakış atınca ben de konuşmayı sürdürdüm. "Bu görevi, sizin kadar kabiliyetli bir başkası olmadığı için mi üstleniyorsunuz yoksa buna zorlanıyor musunuz? Yani... Tanrılar'ın devrinden önce de böyle miydiniz..." beni anladığını umuyordum. Bitkin bir kahkahanın ardından sözlerine başladı Atlas. "İlk zamanlar bu görevi memnuniyetle yapardım küçük yarı-tanrı, yaptıklarım takdir edilirdi, herkes bana minnettar kalırdı. O zaman taşıdığım yük ağır gelmezdi. Şimdiyse, kimse bu yükü benden devralmaya gönüllü olmadığı için, bir zorunluluk, bir ceza!" Anlayışla kafamı salladım ama bu hareketim Atlas'ı sinirlendirdi. "Sakın bana öyle hak verir gibi bakma, anladığını düşünme. Neler çektiğimi anlamak için bu yükü sırtlaman gerekir. İstersen gel bir dene, sadece birkaç dakikalığına bak bakalım nasıl zevk alınır bu görevden!" Yutkundum. Oraya asla gitmeyecektim. Atlas'a güvenemezdim. Keşke Rose da benim gibi düşünüyor olsaydı ama birden kendini öne atıverdi! "Ne yaptığını sanıyorsun sen Rose? Saçmalama!" diye bağırdım ama nafile! "Bana tüm varlığınız, Styks Nehri, Titan Kronos ve onun güçleri... önem verdiğiniz herşeyin üzerine yemin edin Titan Atlas. Sadece birkaç dakikalığına onu sırtlayarak, neler yaşadığınızı anlamak istiyorum." Titan'ın gözlerinden zafer parıltıları saçılıyordu. Rose'un istediği herşey üzerine yemin etti ve... sonrasına bakamayacağıma karar verip arkamı döndüm. Göğü emanet ettiğiniz yeni meleze de bakın, adı Rose. Arkadaşlar arasında kısaca biz ona 'Aklını yitirmiş, psikopat Rose' deriz. | |
| | | Rose Denise Harris Poseidon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1021 Kayıt tarihi : 17/08/10
| Konu: Geri: 2. Kehanet (Tartarus'un Devamı) Perş. Ağus. 26, 2010 7:34 am | |
| Lucy'nin ne düşündüğü umrumda değildi. Titan Atlas'ın çektiği zorlukları gerçekten yaşamak ve bu şekilde anlayabilmek istiyordum. Neden mi? Sırf babama sadakatimden sırtımı döndüğüm dostum Jenny'yi haklı çıkarmamak için.
Pek de kendimden emin olmayan adımlarla Titan'a doğru ilerledim, yanına gelip tıpkı onun gibi diz çöktüm. Sonra göğü tuttum ve Atlas'ın yavaşça çekilmesiyle, tüm ağırlığı sırtlamaya başladım. Soluksuz kaldım, gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı, titrememe engel olamıyordum ama tüm benliğimle dik durmaya uğraşıyordum.
Size tarif etmem imkansız, dişlerimi o kadar çok sıkıyordum ki, ağzımda kan tadı hissetmeye başlamıştım. Üzerimdeki yükün kaç ton ağırlığında olduğunu hesaplamak bile istemiyordum. Gözlerimi kapatıp ana odaklanmaya çalıştım. Sonra, gurur duygumun kabarmaya başladığını hissettim. Dünyadaki milyarlarca insan, şu anda ben gökyüzünü tuttuğum için nefes alabiliyorlardı.
Bu yeni düşünceyle birlikte, kollarımın güçlenmeye başladığını hissettim. Sanki... sanki bunun için doğmuşum gibi. Hayır, bu yanlıştı ve büyük ihtimalle Atlas da aynılarını hissettiği için asırlardır buradaydı. Hemen başımı kaldırdım ve nerede olduğunu göremesem bile, ona seslendim:
"Tamam, bu kadarı seni anlamama yetti, gel ve görevine geri dön."
Hiç cevap gelmedi. Korkudan küçük dilimi yutacaktım, Lucy de nerelerdeydi? Biraz daha etrafıma bakınınca, onları gördüm. Uçurumun en kenarında düello yapıyorlardı. Ah, harika! Demek Titan sözünden caymıştı ve arkadaşım beni kurtarmak uğruna dağdan aşağı düşüp ölecekti! | |
| | | Rose Denise Harris Poseidon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1021 Kayıt tarihi : 17/08/10
| Konu: Geri: 2. Kehanet (Tartarus'un Devamı) Perş. Ağus. 26, 2010 7:36 am | |
| (rpuot: renklerde bir sorun var Lucy, sonunu düzeltemedim onun için.) | |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: 2. Kehanet (Tartarus'un Devamı) Perş. Ağus. 26, 2010 8:36 am | |
| Zaten dünden emin olduğum için, Atlas'ın hemen dağdan uzaklaşmaya çalışması beni hiç şaşırtmamıştı ama bilmediği birşey vardı: önce cesedimi çiğnemesi gerekiyordu. Eh, çok zor bir iş değildi sanırım...
Kılıcım Nefesalan'ı çıkarttım ve düellomuz başladı. Size bir tavsiye vereceğim, resmi bir kılıç eğitmeni de olsanız asla bir Titan ile -hele bu Titan Atlas ise- savaşmayın. Yüzlerce yılın getirisi, kılıç kullanmakta gerçekten çok iyiydi ve beni çok zorluyordu.
Yapmaya çalıştığını fark etmiştim, beni uçuruma doğru yaklaştırıyordu. Hayır, hayatımın bir uçurumdan düşüşüm esnasında sonlanmasını istemiyordum. Yönümüzü değiştirmeye çabaladım, pek başarılı olamıyordum, orası ayrı.
Rose, bitmiş durumdaydı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu ve saçları... beyazlamaya başlamıştı. Hani x-men filmlerinde bir kız vardı -hatta onun da adı Rose'du sanırım- aynı onun gibi saçının önündeki bir tutam bembeyazdı şimdi. Ah, sırtlandığı yükten kurtulsa bile aylarca bunalıma gireceğinden emindim.
Asıl meselem Atlas'a döndüm. Onu kılıç kullanarak yenmemin imkanı yoktu. Yani, uğraşsam yenerdim ama ölümsüz olduğu için bir işe yaramazdı. Gücümü başka bir işe harcamaya karar verdim; sonunda büyük ihtimalle akıl sağlığımı kaybedeceğimi bile bile, Titan'ın zihnini ele geçirmeye uğraştım.
Hani aldığım eğitimler sonucu bu konuda uzmanlaşmıştım ve neredeyse annem kadar güçlüydüm ya, hikaye! Atlas'ın beyninin kalın duvarlarını yıkamıyordum. O sırada, zihnimde bir ses duydum: "Pes etme!"</FONT>
Tekrar çabalamaya başladım. Kendimi o kadar zorluyordum ki, alnımdan terler süzülüyordu. Sonunda kendimi -ve zihnimdeki her kimin sesiyse onu- şok ederek, başardım. Artık Titan'ın zihnindeydim. Ona ne kadar hükmedebileceğimi bilemediğimden, aceleyle emri verdim:
"Derhal görevine geri dön!" </FONT>Bunları öyle bir tonda söylemiştim ki, kendime hayret ettim. Sanki bir ejderha terbiyecisiydim ve Atlas zavallı bir sıçandı.
Di immortales! İşe yaradı ve Titan göğün altına geri döndü. Rose hemen artık iflas etmiş olan kollarını yere indirdi ve aşağı doğru yuvarlanışa geçti. Koşarak gidip onu tuttum, yaptığım son hareket bu olmuştu. Sonra kendimi bilinçsizlik diyarına teslim ettim, bayılmıştım.</FONT> | |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: 2. Kehanet (Tartarus'un Devamı) Perş. Ağus. 26, 2010 8:39 am | |
| (rpout: Evet Rose ben de yaşadım aynısını. Artık sorun halledilince editleriz.) | |
| | | Rose Denise Harris Poseidon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1021 Kayıt tarihi : 17/08/10
| Konu: Geri: 2. Kehanet (Tartarus'un Devamı) Cuma Ağus. 27, 2010 8:27 am | |
| Hızla kafamı sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Uçurumun kenarında, Lucy'nin kollarındaydım ve Lucy baygın düşmüştü, başı aşağı sarkıyordu. Kendimi daha önce hiç bu kadar berbat hissettiğimi hatırlamıyordum. Hemen arkadaşımın nefes alıp almadığını kontrol ettim, Tanrılar çok yaşasın, hala hayattaydı! Sonra, Atlas'ın görev yerinde olduğundan emin olmak için ona kısa bir bakış attım. Pekala, herşey yolundaydı. Hani derler ya 'hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti' diye, işte tıpkı ona benzer bir olay yaşadım ben de gökyüzünü taşırken. Tüm sevdiklerim tek tek gözümün önüne geldi, asla ulaşamayacağım bir mesafeden, hüsranla bana bakıyorlardı. En çok içimi parçalayan ikisi vardı ki: annem ve Robyn, onları o halde görmektense ölmeyi bin kez tercih ederdim. Bir süre Lucy kucağımda, yerde öylece oturup tehlikenin geçtiğine ikna ettim kendimi. Athena kızı, Titan'ı yenmişti ve hayatımı kurtarmıştı. Sanırım, bu esnada kendisine de geri dönüşü olmayan bir zarar vermişti ama böyle birşeyin olmaması için bildiğim tüm Tanrılara dua ediyordum. "Bu kadar boşa zaman harcamak yeterli." diyerek derin bir nefes aldım ve Lucy'yi kucağıma alarak, bir sonraki durağımız olan Ogygia Adası'na nasıl gidebileceğimize kafa yormaya başladım. Aklıma babamın bana hediye ettiği yüzük geldi! Tabii ki yine her zaman olduğu gibi parmağımdaydı. Lucy hafiften gözlerini aralayınca onu yere indirdim ve eline bir inci verdim. "Gözlerini kapat ve Kalipso'nun adasını hayal ederek inciye bas. Oraya anca bu şekilde gidebiliriz." dedim. Bir süre bana boş gözlerle baktıktan sonra dediğimi yaptı ve ortadan kayboldu! Bu sırada gözlerinin kan çanağına -ki gerçek anlamda bir kan çanağından bahsediyorum- dönmüş olduğunu fark ettim. O kesinlikle iyi değildi. Güzeller güzeli Kalipso'nun adasında bir süre rahat edip dinlenebileceğimizi umarak, ben de bir inciye bastım ve orayı hayal ettim. Tabii, daha önce hiç gitmediğim bir yer olduğundan, bunu yapmak zor oldu. Vücudum başka bir boyuta ışınlanırken aklımdaki tek düşünce şuydu: "Umarım kurtarıcım Lucy'nin beyninde kalıcı bir hasar oluşmamıştır ve umarım doğru adaya gitmeyi başarır." (Rpout: devamı için Ogygia Adası başlığına bakabilirsiniz, az sonra orada başlatacağım.) | |
| | | | 2. Kehanet (Tartarus'un Devamı) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|