Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| 1. Kehanet (Labirent'in Devamı) | |
|
+2Robert Harris Rose Denise Harris 6 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Rose Denise Harris Poseidon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1021 Kayıt tarihi : 17/08/10
| Konu: 1. Kehanet (Labirent'in Devamı) Paz Ağus. 22, 2010 12:36 am | |
| Robyn'i arkamda bırakmış, suyun içinde ilerlerken hıçkırıklarımın sesini duyamıyor oluşum, sinirlerimi bozmuştu. İyiki denizin bu kadar derinlerindeyken nefes alma ihtiyacı hissetmiyordum. Poseidon'un kızı olduğum için şanslıydım. Robyn'in kurtulacağına kendimi inandırmayı başardım ve tekrar görevime odaklandım. Bir şekilde, gitmem gereken yeri hissedebiliyordum. Doğruca oraya yüzmeye başladım. Bu sırada, hayatımın bundan sonrasının Keşke'lerle dolu olmasından endişeleniyordum... Robyn'i orada bıraktığım için çok ama çok pişmandım! Bir süre hızlıca yüzdükten sonra, denizin altında olmasına inanamadığım bir saray çıktı karşıma. Burası babamın eviydi, bunu biliyordum. Hissettiğim bir diğer şeyse, Lucy'nin de burada olduğuydu. Bunun bana çok tuhaf geldiğini fark ettim. Athena kızını daha önce bir kez bile görmemiştim ama, onu hissedebiliyor, varlığını duyabiliyordum. Sanki... sanki aramızda bir çeşit bağ vardı. Bu düşünce midemin kasılmasına sebep olurken, sarayın kapatmaya gerek duymadıkları dev kapısından içeri girdim ve yere ayak bastım. Evet, şaşırdınız değil mi, içerisi sıradan bir ev -yani saray- gibiydi, açık kapı ve pencerelere rağmen tek damla su yoktu etrafta. "Ne garip bir sihir..." dedim ve etrafı inceleyerek gezinmeye başladım. Daha doğrusu hislerimin beni Lucy'ye ulaştırmasına izin vermeye... İki kat yukarı çıkıp koridor boyunca ilerledikten sonra, kapısı açık bir başka odanın önüne geldiğimde durakladım. Lucy oradaydı! Ve... babam da. "Tanrı Poseidon." dedim ve önünce beceriksizce bir reverans yaptım. İçeri girmemi işaret ettikten sonra babam beni samimi bir şekilde karşıladı: "Hoşgeldin kızım. Lütfen bana baba de." Tamam, onunla muhabbet etmeye devam etmek isterdim ama o sırada, bir sedyede baygın yatan Lucy'ye ilişti gözüm. Boynunda kocaman bir kesik vardı ve tuhaf, yeşil bir yaprakla oraya bastırmaktaydı. Yaprak sanki yarasının daha fazla kanamasına neden oluyordu, etraf resmen kan gölüne dönmüştü. Diğer elinin bileğinde mavi bir bant olması dikkatimi çekti. Duruma bir anlam verememiştim, dönüp merakla babama bakmaya başladım. "Eğer arkadaşların kısa sürede gelmezse, ne yazık ki onu kaybedeceğiz. Boynunda zehirli bir yara var, elindeki yaprakla onun kanamasını sağlıyor çünkü yara kanamayı keser ve kapanırsa, iltihap içeride büyüyecek ve onun 5 dakika içerisinde ölmesine neden olacak. Diğer elindeki mavi bantla ona kaybettiği kadar kanı tekrar naklediyorum fakat, buna uzun süre daha dayanamaz." Babamın sözleri üzerine yere çöktüm ve hıçkırarak ağlamaya başladım. O anda istediğim tek şey, ölmekti. Robyn, dev yılan tarafından büyük ihtimalle öldürülmüştü, kuzenleri Jenny, Stell ve Hector'un nerede olduklarına dair en ufak bir fikrim yoktu ama iksiri bulsalar bile zamanında buraya ulaştıramayacakları kesindi. Ve Lucy... nedenini bilmiyordum ama onun git gide güçsüzleşen her nefesi, benim de içimde büyük bir yara açılmasına neden oluyordu. Bu uzun kahverengi saçlı, yeşil gözlü, güzel Athena Kızı ile geleceğimiz arasında bir bağ vardı, hissediyordum. Eğer o... ölürse, sanki dünyanın sonu gelecekti. 6. hissim kulağıma fısıldadı: evet, o kızın hayatı hepimizin geleceğini belirleyecekti. Ben yarı baygın halde hıçkırarak ağlamaya devam ederken, babamın bakışları arkamdaki bir noktaya odaklandı ve şöyle söyledi: "Sonunda getirebildin, ama sadece bir tanesini mi? Diğer üçü neredeler? Çok az vaktimiz kaldı!" Sonra bir el şefkatle omzuma dokundu ve kulağıma fısıldadı: "Rose..." | |
| | | Robert Harris Hades'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1602 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: 1. Kehanet (Labirent'in Devamı) Paz Ağus. 22, 2010 1:04 am | |
| "Rose..." dedim onun yanında yere çökerken. Perişan haldeydi, kim olduğuma bakmak için kafasını bile çevirmeye mecali yoktu. Tabii odada perişan halde olan tek kişi o değildi, karşımda yatan Lucy'yi gördüm ve nerede olduğumu umursamadan, sinirle yere bir yumruk indirdim. Sanırım, herşey için çok geç kalmıştık... Sonra Poseidon'un sözlerini işittim ve içime ufak bir umut doldu: "Sonunda getirebildin, ama sadece bir tanesini mi? Diğer üçü neredeler? Çok az vaktimiz kaldı!"
Yani, hala biraz vaktimiz vardı! Bu sırada Deniz Tanrısı'na selam vermemiş olduğumu hatırlayarak oturduğum yerde ona doğru dönüp eğildim ama beni fark etmedi, gözleri Tanrıça Hestia'ya kilitlenmişti. "Uzun zaman sonra tekrar karşılaştık Hestia." dedi. Sesi çok garip çıkmıştı, sanki hem öfkeli hem özlem doluydu... Tanrıça cevap vermekte gecikmedi: "Sadece ikimiz de Lucianna'yı kurtarmak istediğimiz için yollarımız kesişti, bir daha olmayacak..." Sonra telaşla devam ettirdi sözlerini... "Hissediyorum, sonunda diğer 3 melez de labirentten çıktı. Hemen gidip onları buraya getireceğim." Ve Tanrıça ortadan kayboldu. Poseidon arkasından duymayacağını bile bile ona cevap verdi: "Umarım iksiri almayı başarmışlardır..." Tanrı ve Tanrıça'nın neden Lucy'nin hayatını önemsiyor olduklarını anlamamıştım ama Athena kızında benim gördüğümden fazlası olduğu kesindi. Boş boş yere bakarken, son birkaç saatte yaşadıklarım aklıma geldi. Dev yılanı boğman için üçgen şeklindeki dev geçişi açmış ve içerisi su dolarken son bir güçle gölge seyahati yapmayı başarabilmiş, yeraltına gitmiştim. Kerberus ile ironik bir merhabalaşmadan sonra, oradan çıkmaya çabalarken tüm ihtişamıyla Tanrıça Hestia karşımda belirmişti, dikkatimi çekti: Kamp ateşinde her zaman gördüğüm 10 yaşındaki kız şeklinde değil, yirmilerinin başında, nefes kesen genç bir kadın olarak görünüyordu bugün... Bir süre odadaki herkes, Lucy'nin nefes alıp verişlerine odaklandık, sonra, birden sesin kesilmesiyle hepimiz ayağa fırladık! Derken, bir anda içeride dört kişi daha belirdi: Tanrıça üç kuzenimi de bulup getirmeyi başarmıştı. Çok geç kalmış olmayalım diye dua etmeye başladım... | |
| | | Hestia Tanrıça/Karakter Koordinatörü
Mesaj Sayısı : 102 Kayıt tarihi : 20/08/10
| Konu: Geri: 1. Kehanet (Labirent'in Devamı) Paz Ağus. 22, 2010 1:21 am | |
| Lucianna'nın hayatı geleceğimiz için çok önemliydi, tüm Tanrı ve Tanrıçalar bunun farkındaydık. Kaçırılması üzerine konseyde büyük tartışmalar yaşanmış, Zeus tüm ısrarlara rağmen Athena'nın isteğini reddetmişti. Sesi hala kulaklarımda çınlıyordu: "Bu konseydeki hiç kimse melez çocuklarımızın işlerine karışmayacak! Onlara müdahale etmenizi yasaklıyorum, son sözüm budur!" Bu sözler üzerine Poseidon, herkesi hayrete düşürerek şöyle demişti: "O zaman ben daha fazla bu konseyde durmayacağım!" ardından ortadan yok olmuştu. Ben de, kendimce doğru olduğuna inandığım için, onun peşinden gitmiştim, geçmişte aramızda yaşanan onca şeye rağmen. Önümüzdeki günlerde konseydeki tartışmaların iyice hararetleneceğini biliyordum. İlk olarak labirentteki melezleri takip etmeye başlamıştım, ama Zeus engellediği için içerideyken onlara ulaşamıyordum. Birkaç gün sonra, ilk melezin çıktığını hissettim, derhal yeraltına gidip onu aldım ve Poseidon'un Sarayı'na getirdim. Bu esnada diğer 3 melez de dışarıya adımlarını attılar, vakit kaybetmeden onları da alıp buraya getirdim. Şimdi, bir Tanrıça olmama rağmen, kardeşlerime dua etmekteydim: Lütfen Lucianna kurtulsun!... | |
| | | Stella Fabiano Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 915 Kayıt tarihi : 20/08/10
| Konu: Geri: 1. Kehanet (Labirent'in Devamı) Paz Ağus. 22, 2010 1:56 am | |
| Buna inanamıyordum! Bir anda kendimizi okyanusun içinde bulmuştuk. Burada ne işimiz vardı anlamamıştım ama gerekli bir şey olmasa burada olmazdık değil mi? O sırada tahtında oturan Poseidon'u, onun yanında duran Rose, Robyn ve Fırtına'yı çalıp bana veren tanrıça Hestia'yı gördük. Ama işin en güzel yanı Lucy'de bir koltukta yatıyordu. Rüyamda gördüğüm gibi bir yaprağı boynuna tutuyordu ve sürekli kan kaybediyordu!
"Lucy!" diye bağırdım ve yanına koştum. Gözyaşlarıma hakim olamıyordum, Lucy kurtulmak zorundaydı ama çok güçsüz görünüyordu.
"Stell, geldin" dedi zorlukla.
"Tabi ki geleceğim, çok üzgünüm bu kadar geç kalmak istememiştim" dedim ve iksiri bir an bile Athena'ya ne söyleyeceğimi düşünmeden Lucy'ye yedirdim. (Çünkü iksir sıvı değil katıydı!) İksiri yedikten sonra Lucy'nin kanaması durdu, bileğindeki mavi renkli şeyi çıkarttı ve o da ağlayarak bana sarıldı.
"Teşekkür ederim Stell" Lucy yaşıyordu! Lucy yaşamaya devam edeceti! Bundan daha iyi bir haber olamazdı!
"Lucy, o kadar mutluyum ki! Ve bu yolculukta bana yardım eden herkese çok teşekkür ederim arkadaşlar, siz olmasanı Lucy'yi asla kurtaramazdım!" dedim.
"Asıl senin kararlılığın ve arkadaşını kurtaracağına dair inancın olmasaydı başaramazdınız. Çok şanslısın Lucy, seni çok seven bir arkadaşın var ve yenileri de olacak" dedi Poseidon gülümseyerek. Kuzenlerim yanımıza geldiler. Lucy onlarla teker teker tanıştı. Ben bu süreçte sadece onu inceliyordum. Hatırladığım kadar güzeldi, sadece yorgundu. Ama önemli olan tek şey yaşamasıydı. Kendimi tutamadım ve ona tekrar sarıldım. Lucy'de bana sarıldı. Bir daha asla ayrılmayacaktık! Asla! | |
| | | Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Geri: 1. Kehanet (Labirent'in Devamı) Paz Ağus. 22, 2010 2:01 am | |
| Sevgili dostum, kurtarıcım, Stell gelmişti sonunda! Yaşamak için tek şansım olduğunu bildiğim o mor şeyi aceleyle yedim, bu sırada kafamın içinde annemin sesini duydum: "Dinlenmelisin Lucy, arkadaşlarınla hasret giderme işini sonraya bırak..." Ve etraf yavaş yavaş kararmaya başlarken, annemin benimle karşılaşmamak için tekrar bir bahane uydurduğunu anladım. Büyük ihtimalle bizi kampa götürmek için yanımıza geliyordu ve onu görmemi istemiyordu. Bilincim açıkken söylediğim son sözler şunlar oldu: "Ah, harika!" Stell ve Robbi'nin güldüklerini işittim, sonrasını hatırlamıyorum... | |
| | | Athena Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Mesaj Sayısı : 5210 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: 1. Kehanet (Labirent'in Devamı) Paz Ağus. 22, 2010 2:17 am | |
| Lucianna'nın uyumasını sağladıktan sonra amcam Poseidon'un sarayında belirdim ve aceleyle Hestia ile ona teşekkür ettim. Benim için kuralları çiğnemiş ve kızıma yardım etmişlerdi. Tabii, asıl teşekkürü hak edenler beş güçlü melezdi. Hala onlara verdiğim görevi başaramadıklarını düşündükleri için bana korkuyla bakıyorlardı, bunun üzerine kendimi tutamadım ve bir kahkaha attım. "Ah çocuklar, alemsiniz! Sizden bana yaşam iksirini getirin dedim, o benim kızıma taktığım lakaptı. Daedalus'a o formülü veren zaten bendim, istesem aynısından binlerce yapabilirim, istediğim ama ulaşamadığım Lucy'ydi. Neden mi ona yaşam iksiri diyorum? Çünkü gelecekte son nefesini veren Olimpos'u o kurtaracak, tabii tek başına değil. Ama şimdilik ona bundan bahsetmeyin. Şimdi... gözlerinizi kapatın." Sonra, Poseidon ile Hestia'ya tekrar baş selamı verdikten sonra, melezleri kampa geri götürdüm, biri dışında: Rose. Babasının verdiği işaret üzerine onun biraz daha su altı krallığında kalmasına izin verdim. Döndüğümüzde tüm kamp amfitiyatroda toplanmış, yanımdaki melezlerin cenaze törenlerini düzenliyordu. Bazı şeyler hiç değişmiyordu... (Rpout: Yüzlerce postluk rp burada bitmiştir, katılan ona yakın kişiye teşekkür ederim, çocuklar sizi de çok tebrik ederim.) | |
| | | | 1. Kehanet (Labirent'in Devamı) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|