Melez kampında geçirdiğim günler bir harikaydı. Her gün yeni yerler buşuyordum. Bu melez kampı ne kadar da büyük bir yerdi. Ama geçenlerde karşılaştığım gerçekten hoşuma gitti. Bir pegasus ahırı varmış. Ne hoş değil mi ve gerçekten inanılmaz. O günü kısaca anlatayım. O gün sabah ilk işim pegasus ahırına gitmek olacaktı, öyle bir yer olduğunu yeni öğrendiğim için heyecanlıydım. Sabah sporumdan sonra kulübemden çıktım. Ahıra doğru yürümeye başladım. Tabi bendeki yön duygusuyla 10dk'da gidilecek yere 1 saaat te varmam hiç te zor olmamıştı. Vardığımda sabah sporunu yapmasamıydım acaba diye düşünürken pegasusları gördüm. Büyük bir ahırdı ve bir sürü at yani pegasus vardı. Her birinin kendisine ait küçük oda gibi bir yeri vardı. Odanın önündeki kapıda sahibi kimse onun ismi yazıyordu. Bir gün benimde pegasusum olabilirmi diye içimden geçirirken pegasuslarını besleyenlerle karşılaştım. Gerçekten iyi anlaşıyorlar gibi gözüküyordu. Bende tam yanlarına gidecektim ki bir patlama sesi ve ardındanda acıyla duyulan bir kişneme. Gördüğüme inanamıyordum. Ahırın en ucundaki duvarlar kırılmış ve içeri bir pegasus girmişti. Sahibi olmayan vahşi ve özgür olarak göklerde gezinen türdendi. Yeleleri ve toynaklarına doğru siyaha kaçan bembeyaz parlak tüyleri vardı. Bana baktı ve tekrar acıyla kişnedi sanırım ayağı kırılmıştı. Etrafımdakiler ona yardıma koştular ben yerimde sanki çivilenmiştim. Tekrar kişnedi ve bu beni kendime getirdi hemen yardıma koştum ve bağırdım
Açılın ben Apollon'un çocuğuyum. Daha önce özel yetenklerimi hiç denememiştim ama babam apollon'un hekimlerin tanrısı olduğunu biliyordum. Pegasusun yanına koştum ve babama dua ettim, bana yardım etmesini istedim. Ve sanırım isteğimi kabul etmişti. Vücudum altın renkli bir ışıkla parlamaya başladı atda o şekilde bir süre sonra ışık dindi pegasusumun ayağı düzelmişti. Ama artık toynaklarının ve yelesinin olduğu yerdeki kara tüyleri artık güneş rengindeydi. Sanırım bu Apollon tarafından kutsanmış demekti. O artık benim pegasusumdu adını güneş anlamına gelen ήλιο koydum..