Kampa yeni gelmeme rağmen neredeyse tüm melezleri tanıyordum. Özellikle de kampa ilk geldiğim gün tanıştığım Sat. Benim gereksiz sorularımı dinlemiş ve cevaplamıştı. Bu da benim hoşuma gidiyordu. Üstelik avcı olması da ilgimi çekiyordu. Avcılar ile ilgili bir çok efsaneler duymuştum. Özellikle avcıların ölümsüz olduğunu ve bekaret olduklarını da öğrenmiştim. Ama buna rağmen oldukça iyi kişilerdi. Özellikle de melez danışmanı Sat...
Artemis kulübesinin önünden geçerken duraksadım. Belki ufak bir ziyaretten bir şey olmazdı. Üstelik oldukça sıradan ve sıkıcı bir gündü. Tanıdık bir yüz görmek hoş olacaktı. Kendi kulübemden başka hiç bir kulübeye girmemiştim. Sanırım Artemis kulübesi bir ilk olacaktı. Biraz tereddütle kapıya yaklaştım. Yutkunarak yavaşça kapıya vurdum ve beklemeye başladım. Sonunda kapı açıldı. Ama tahmin ettiğim gibi bu Sat değildi. Avcı, sert bakışlarla beni süzüyordu. Sanki senin burada ne işin varmış gibi. "Yok, ben yanlışlıkla çalmıştım." demek istiyordum ama kendimi zor tuttum. Sonunda, "Merhaba ben yeni Poseidon çocuğu Stephan." dedim en sonunda. Kız, bir şeyler homurdanarak içeri geçmemi söyledi. Tamam, içerisi bizim kulübeden oldukça farklıydı. Ama bunlara rağmen inanılmaz güzellikteydi. Tabii içi doldurulmuş bir geyik kafası görmek istiyorsanız. Gözlerimle etrafı taradım. Sonunda Sat'i gördüm. Meraklı içeri giren yabancıya bakıyordu. Sonunda yanıma gelerek gülümsedi. "Merhaba Stephan." dedi. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. Sanırım, bu ufak ziyaret arkadaşımı şaşırtmışa benziyordu "Merhaba Sat. Nasılsın ? diye sordum. Sonunda bir koltuğa oturdum ve Sat'tan cevap beklemeye başladım.