Gözlerimi sabahın ilk ışıklarıyla açtım.Sersemlemiş bir şekilde etrafıma bakıyordum.Ayağa kalktım.İçimde ki macera yaşama hissi yeniden canlanıyordu.Maya'yı görebilirim diye özenle giyinmiştim.Pegasus ahırına doğru yürümeye başladım.Maya'yı düşünüyordum ki bir an kendimi yerde buldum.Apollon kulübesinden Tiffany önümde duruyordu."Ahh, özür dilerim." dedim inandırıcı bir ses tonuyla."Ben Hephaistos çocuğu Eduard." Tiffany uzun uzun beni inceledikten sonra "Bende Tiffany.Yenisin galiba.Seni hiç burada göremedim." başımı evet anlamında salladım.Tekrar pegasus ahırlarına doğru yürüdüm.Arkamdan Tiff'in de geldiğini biliyordum ama ses çıkarmadım.Pegasusum İron'u aradı gözlerim ama ortalıkta yok gibi gözüküyordu.Tiff arkamdan pegasusunu çağırdığını biliyordum ben de İron'u çağırmaya başladım.İron yanıma geldiğinde Tiff hazırdı."Ben de Medusa'ya gidiyordum.Tabii sende gelebilirsin" dedim gülümsemeye çalışarak.Tiff ise sadece başını salladı.Uçmaya başladığımızda yolumuzu kaybetmediğimiz için çok şanslıydık.Lia ile yaşadığımız macerayı düşündüm.Kesinlikle bu sefer daha iyiydi.Hiç olmassa yolumuzu biliyorduk.Ben Tiffany den önde gidiyordum.Yere indiğimde Tiff'in hala havada olduğunu gördüm.Apollon çocuğu olduğu için güneşle uçmayı seviyordu herhalde.Tiff'e seslenmemle inmeye başladı."Em Teyze'nin Bahçe Cüceleri" yazısına gelene kadar yürümeye devam ettik.Tabii melez olduğumuz için yazıları okumakta güçlük çekiyorduk ama bahçesi heykellerle kaplı bir mağazayı bulmamız kolay oldu.Sonunda gelmiştik.Tahmin ettiğim gibi etraf heykellerle kaplıydı.Daha önce burayı görmemişseniz ekliyim.Melezleri buraya geçen oldukça güzel bir kızartma kokusu vardır.Aslında behçeye şöyle bir göz atınca her çeşit heykeller vardı.İnsanlar, melezler, satirler ve sentorlar.Ürperdiğimi hissettim.Ama kılıcım Thésus'u elime alıp, Mağazaya doğru ilerlemeye başladım.Tiff'in arkamda olduğunu biliyordum.Mağazada bizi bekliyen biri vardı.Tıpkı da...