Ed'i zar zor ayıltabilmiştim ve Tanrı Ares'in isteğini sonunda ona getirebilmiştim. Tam da istediği gibi, 4 tane inciydi bunlar. Neden bunları istediğini bilmiyordum ve pek ilgilenmiyordum, bize asıl lazım olan şimdiki isteğiydi. Ne istediğini deliler gibi merak ediyordum, hemen bu işi halledip, oyları kış gündönümüne yetiştirmek istiyordum. Ed hala ayakta zor duruyordu, zavallı çocuğun suyla bir problemi olduğunu bilseydim onu hiç tehlikeye atmazdım. Boğulsaydı Maya da beni boğardı. Ama şimdi böyle düşünmeme gerek kalmamıştı, hala nefes problemi olsa da eniştem ayaktaydı. Kim bilir, belki biz ölecektik şimdi. Yetiştiremeyecektik oyları belki de. Ama yine de Pollyannacılık oynamak varken bunları düşünmek istemiyordum. Kayıkla beraber kıyıya geldiğimiz anda pegasuslarımızın üzerine atlayıp, uçmaya başladık.
Yere indiğimizde Ares'in bize buluşma yeri olarak verdiği yere, yani McDonalds'a gitmek için hazırlandık. Tüm silahlarımızı aldıktan sonra ve pegasuslarımızı uğurladıktan sonra koşmaya başladık. Aynı anda McDonalds'a girdikten sonra güneş gözlüklü adamın yanına doğru koştuk. Kim olduğunu anlamak zor değildi, havalı ve etrafında kızlar vardı. Bizi görünce kızlara biraz beklemelerini söyledi ve bize baktı. Ed ona incileri uzattıktan sonra ben direk ağzımı açtım. "Bizden diğer isteğiniz nedir?"